5 Aralık 2017 Salı

Yeşim Özsoy'un Eylem Çağrısı ve Tiyatroda Eleştiri

Galata Perform'un sahibi, yöneticisi, yönetmen, oyuncu Yeşim Özsoy Müstehak isimli yayının Aralık 2017 sayısındaki "Festivalin Ardından Sorular, Deneyimler ve Düşünceler…" başlıklı yazısını şöyle bitirmiş:

"Her ne kadar oyunlar hakkında tek tük orada burada yazı çıksa da Fringe festivallerinde olduğu gibi ya da ana festivallerin etrafında oluşan eleştiri dinamiği gibi aynı gün hatta ertesi gün oyun hakkında eleştirilerin izlenim yazılarının çıktığı bir alanı yaratmak lazım diye düşünüyorum. Zira eleştiri kültürü değerli ve önemli bir alandır. Bizler işlerimizi yaparız ve kenara çekiliriz. Yaptığımız şeyler seyircinin zihninden başka bir yerde yaşamaz. Oyun metni üretsek bile yarattığımız şeyler yine de buzda yazı kalır. Bu nedenle yazan çizen, fikir yürüten, emek veren eleştirmenlere ihtiyacımız vardır. Yoksa daha da kötüsü meydan, kendi hayatından sıkılmış, birkaç oyuna gideyim de bir şeyler yazayım diyen herhangi bir bilgi birikimi olmayan, tiyatronun verdiği emeği hiçe sayabilen, hatta bazen oyuna bile gitmeden iftiralar ve kulaktan dolma bilgilerle oyunu eleştirme haddini kendinde gören bir takım saygı yoksunu insana kalır. Bu insanların tiyatromuza verdiği zarar büyüktür. Bu nedenle adlarını bile anma noktasında imtina etmek gerekir bence. Verilecek toplu bir reaksiyon varsa onlara yönelik de olmalıdır. Çünkü yaptığımız iş özen ve emek gerektirir. Bunun karşısında olan eleştirmen ya da seyirciden de minimumda aynı özen ve emeği bekleriz. O da çok fazla bir şey değil, en azından oyunlara gelmek kadar bir şeydir."  

Muhtemelen dikkatlerden kaçacak bu paragrafı büyüterek bu yazının konusu yaptım. Bir paragraf ama işgal ettiği yerden daha büyük içeriği var.

28 Kasım 2017 Salı

Galata Perform- "When in Rome" ve (Dilde) Şuur

Galata Perform 21.İstanbul Tiyatro Festivali için bir oyun yapmış, "When in Rome".  Oyunun künyesine bakıyorum herkes Türk isimli. Türk kelimesini kullanmaya çekinir oldum. Zira isim, milliyeti belirten bir şey değil artık. O nedenle Türkiyeli kelimesi kullanılmaya başlanmadı mı?  Ben hâlâ Atatürk'ün izinde yürüyerek "Türk" olduğumu ifade ediyorum. Neyse..


16 Kasım 2017 Perşembe

Berbat Bir Film: Şener Şen'in YOL AYRIMI

Tolstoy'dan ve Orson Welles'de çalıntılar üzerine kurulmuş, ergenin bile aklına gelmeyecek hayâller ile paketlenmiş, biraz şiir biraz "içinizi ısıtacak tavuk suyuna hikâyeler" ile boyanmış, emekten yanaymış da aslında komprodor, komprodormuş ama aslında emekçi gibi tezat söylemlerle sarmalanmış, sübliminal mesajlarını saklamasını bile becerememiş, göze sokan, sokak köpeği bile "cins", bol klişe ile donatılmış, bu arada biber gazlı sahne çekerek oportünizmin doruklarında gezen saçma sapan bir film Yol Ayrımı. Film dedim ama böyle filmler çekilmiyor artık. Yönetmen kamerayı kontrolünden kaçırmış, kamera salınıp duruyor mekanlarda, yüzlerde. Üslup yok, anlatım düğün videosu ayarında. 

Gerçek olmayan insanlar gerçek olmayan bir zamanda gerçek olmayan ilişkiler içinde dolanıp duruyor. Konuşmaları ağda gibi yapış yapış, tarihin çöplüğünden çıkma felesefeleri  iç kaldırıyor. Rahmi Koç o seçkin kıyafeti ile halk otobüsünde binse bir işçinin arkasından. Ne düşünürsünüz? Bence düşünce dumura uğrar.

Yavuz Turgul, arkadaşını ortağını ve de "seyircisi olan" oyuncuları bir araya getirmiş çekmiş Yol Ayrımı'nı. Koca koca adamlar da onun peşine takılmış.


Ya Şener Şen'e ne demeli! 7 sene bekledikten sonra bu mu seçtiğin senaryo? İnsan kariyerine böyle bir film koyar mı? Otura otura konuşman da ağırlaşmış a usta, pas tutmuş! Bu dönemde  bu film nasıl sindi içine? Sen nerede yaşıyorsun? Senin kariyerinde oyuncular tiyatro yapıyor hamlaşmamak için. Bu filmi unutturmak için tiyatro sahnesine çıkman gerek.


Yol Ayrımı berbat bir film. Reklamla ittire kaktıra gişe yapar belki ama özgeçmişleri bozar.     

Melih Anık

13 Eylül 2017 Çarşamba

Sağlık Sigortası Poliçemizi Yenilememe Kararı Aldık

Ben yazarak düşünürüm. Bu da öyle bir yazı. Okuyana yararlı olursa sevinirim.
Eylül  bizim özel sağlık sigortasının yenilenme dönemi. Epey bir süredir özel sigorta poliçesini taşıyoruz ama aslını isterseniz bu hamallık. Bu sene gene sigorta şirketi "eşek yüküyle prim" talebiyle geldi.  
Bizim sigorta şirketi Allianz. Önceden Koç Allianz idi. Koç gitti biz Allianz ile kaldık. Koç gidince Amerikan Hastanesi özel bir koşul hâline geldi. Poliçede Amerikan Hastanesi olursa prim daha da  artıyor. Allianz eski ortağına bu şekilde dokundurdu.Ne anlarsanız anlayın. Bugün bazı şirketler bazı hastaneler için aynı uygulamayı yapıyor. Örneğin Anadolu Sağlık Sigorta, Acıbadem ve Florance Nightangale için özel prim uyguluyor. Bu hastaneler sigorta şirketlerini özel kazıkladıkları için mi özel prime tâbi bilmiyorum. Ama ayrımı anlamış değilim.
Allianz ile uzun süredir elektriğimiz tutmuyor. Acente ile anlaşamıyoruz.  Acente bana göre işi yapmıyor sadece prim topluyor. Zaten sadece poliçe yenileme dönemleri ortaya çıkıyor sonra yok. Geçmişte bazı ödemeler konusunda yardım etmedi. Sorularımızı cevaplamıyor falan.. Verdiği bilgiler kontrol edilmeye muhtaç. Bir tek yararı şu poliçe yüzde on acente tenzilâtı ile geliyor ama ondan da o kadar emin değilim zira primi nasıl hesaplıyorlar bilmiyorum. Aynı şirket içinde acente değiştirirseniz yeni şirkette ancak bir yıldan sonra yüzde on indirim alabiliyorsunuz. Allianz yeni acentenin daha önce indirim yapmasına müsaade etmiyormuş.
Biz poliçeyi hiç kullanmıyoruz. SGK emeklisi olduğumuz için işimizi o yoldan hallediyoruz. Fügen'in son beş yıldır benim son on yıldır poliçeden harcama yaptığımız görülmedi. Hasarsızlık indirime tavanda. Niye sigortalısınız derseniz cevabım şu : Ölüme zengin bir hastanede yatarak gidelim diye düşünüyoruz. Zaman zaman işe yaramaz acenteye verdiğim paraları sizden geri almadan gitmeyeceğim diye takılırdım.
Sigorta niye yapılır? Bir şey olduğu zaman yanınızda olsun diye. Zamanla sigortanın yanımızda olmayacağına inanmaya başlamama neden olan çok hikâye dinledim. Prim toplarken şirin olan şirket masraf verirken cadı oluyor.
Ben yıllık "check-up" hediyesini bile kullanmıyorum. Zira doktorlara ve hastanelere güvenmiyorum. Bana özel sigortalı gelsin de kafasını karıştıralım diye atmaca gibi bekliyorlar diye düşünüyorum.  Doktorun verdiği ilaçları kafama göre aklıma yatarsa kullanıyorum. Şu testi yapalım derlerse aklıma yatmazsa yaptırmıyorum.  Zira ben de şöyle bir takıntı var: Bu doktor tayfası benim için değil kurumu için çalışıyor. Amacı beni iyi etmek değil kazanmak. Sigorta da paravan. Çoğu kez özel sigortam var dediğim zaman doktorun yüzündeki aydınlanmayı görmüşümdür. Galiba benim görmediğim zaman ellerini ovuşturuyor.
Prim o kadar artıyor ki bir şeyler yapmak bu aptalca gidişata dur demek lâzım diye düşünmeye başladım.
Prim her yıl enflasyonun üstünde artıyor öncelikle. 65 yaşını geçtiğinizde ayrıca özel bindirmeler var. Bizim poliçe yenileme garantimiz var ama gelecekte ne olur bilmem. Ufak bir operasyon her şeyi sıfıra döndürür. Otomatik yenileme de ortadan kalkar. Sigorta şirketleri otomatik yenileme yoksa 75 yaşından sonra sizin sigortanızı yenilemiyor.  65 yaşında iseniz bir şirkette daha önce sigortanız yoksa ilk sigortalı olamıyorsunuz. Sizi sigortalamıyorlar. Poliçenizi başka bir şirkete devredemiyorsunuz. 75 falan diyorum aklınıza kazık çakacağım gelmesin. Benim öyle bir beklentim yok.
Geçmişte şirketin Genel Müdürü ile yazışmalarım(mücadelelerim) oldu. Artışları şikayet ettim düzeltti. Ama artık ben de uğraşmak istemiyorum.
Poliçeyi daha önce sonlandırmamış olmamız yaptığımız hatalardan biridir. Daha çok seyahate çıkardık. Şimdi ben sağlık sigortası yaptırılmamasından yanayım. Devletimiz sağlık sigortasını SGK ile birleştirip yaygınlaştırmak için de hiç bir şey yapmıyor bizim ülkede.  Sigorta şirketleri de kapitalizmin oyununu oynuyor. 
 Gençseniz ve şirketiniz prpimlerinizi ödemiyorsa sigorta yaptırmayın  kenara para koyun. Altın alın. Dolar biriktirin. Şirketten ayırılırken de birikmişleri alın ve kaçın. Sigorta şirketleri topladıkları primin üstüne para vermemeye çalışıyor zaten. Önce kişi bazında sonra genel portföy bazında bu oyunu oynamaya çalışıyorlar. Ben bir ara GYODER Genel Sekreteri iken bu olayı araştırmış ve şirketlerle görüşmüştüm. Sonuç sıfır. Topladıkları parayı değerlendirme yöntemleri de hele bizim ülkede yasalarla sınırlandırılmış.Şirketleri yönetenler risk almaz. Risk alsa başı belaya girer.  Yatırım yoksa o paralar da büyümez. Büyüse de ortaklar arasında paylaşılır size niye versinler?     

Fügen ile konuştuk. Başımıza bir iş gelirse ne yapmamız gerektiğini birbirimize vasiyet ettik. İşi uzatmama kararı aldık. Bu "işi uzatmama" çok anlamlı dikkat isterim. Zaten sigorta şirketi poliçe döneminde ödeme yapacak takip eden dönem yeni KAZIK poliçesini önünüze koyacak.  Primi seyahate harcayalım diye düşündük. Hadi geçmiş olsun..

Gayrimenkul Satışı Üzerine Bir Diyalog

- Mülkün değerini kira gelirine göre buluyoruz.
-Nasıl?
-Yıllık kira gelirinin 25 katı mülkün değerini veriyor. Bu civarda 30 yılın üstünde bir satış olmadı.
- Benim evimi hesaplayalım bu hesaba göre. 5000 kira yılda 60000 Lira 25 yılda 1.500.000 lira. Yaklaşık 450 bin dolar. Değil mi?
- En çok o kadar eder.
- Bu hesabı sizin bana satmaya çalıştığınız daireye uygulayalım. O daire kaç lira kira getirir?
- 6500 lira
- Yıllık 78 bin 25 yılda...1.950.000 lira. Yaklaşık 600 bin dolar. Siz ne demiştiniz?
-850 bin lira. Ama o özel bir daire.. 30 yıl olur.
- 30 yılla hesap edelim . O zaman  700 bin dolar oluyor.
- Evet de o özel bir mülk. Yeri özel. Yeni bina. Meraklısı çok.
- Anladım.. 6500 lira kira kesin değil mi?
-Tabii ki. Hatta 7000 liraya gider su içinde.
-7000 lira kira veren kaç lira kazanmalı ayda? 20000?
-Herhalde.
-Kim kazanıyor bu parayı?
- Valla çok var.
-Şarkıcılar, anaforcular...
-Yapmayın..
- Kirayı düzenli öderler mi? İlk üç ay verip kaçmasın?
- Olmaz öyle şey.
-Garantisi ne?
- Garanti yok tabii. Şansınıza..
- Satış kaçtan yapılacak?
- Resmi rayiçten.
- Resmi rayici ne bu dairenin?
-Bir milyon.
- Bir milyonu bankadan transfer edeceğiz, geri kalan 1 milyon iki yüz bini çantada mı getireceğim?
- Öyle oluyor genellikle. Bankadan çekiyorlar getirip veriyorlar.
-  Olur mu öyle şey?
- Piyasa böyle, herkes yapıyor.
- Sıkıntı çıkmasın?
- Çıkmaz. Biz hep öyle yaptık hiç sorun çıkmadı.
- Beş yıl içinde devlet gerçek rayicin vergisini isterse?
- Aman canım dönmez.
- Emin bir kaynak mı?
- Hangi kaynak?
- Devlet gerçek alım satımı rayiç kabul ederse diyorum siz olmaz diyorsunuz da. Bilginizin kaynağı?
-  Ben bugüne kadar olanlara bakıyorum benimki tahmin.
- Yangın kaçışı üzerinde ebeveyn banyosu yapılacak. Kaçak olmuyor mu?
- Kaçak ama herkes yapıyor. Uygulama böyle.
- Sığınakta  depo var demiştiniz değil mi? O da kaçak?
- Tabiatıyla. Herkes yapıyor. Uygulama böyle.
-Denetim falan yok mu?
- Müteahhit hallediyor. Bugüne kadar sorun çıkmadı.
-Bahçede havuz gördüm.
-Ya evet.. Bahçesi çok geniş. Oraya ağaçlar ekiyorlar. Orman olacak.
- Orası bana mı ait?
- Tabii ki. Başka nasıl olabilir?
- Oranın arsa payını daire sahiplerine eşit dağıtılacak değil mi?
- Tabii ki Başka nasıl olabilir?
- Tabii ki ama ben emin olmak istiyorum. Sonra havuza kira ödemek zorunda kalmayayım. Ormana da giriş isterler bakarsınız.
- Ay çok komiksiniz. Olmaz öyle şey.
- Siz bana arsa irtifakını gösterin. Ha bir de yönetim planını.
- Dükkan değil ki bu. Yönetim planından size ne?
- Ben meraklıyım.
- Bilmem ilk defa başıma geliyor bu. Araştırayım size döneyim.
- Zahmet olacak.
- Yok canım. Ama ben 30 yıldır bu işi yapıyorum ilk defa duydum bunları.
-Anladım. Ben de o arada bir düşüneyim.

- Acele edin. Bu dairenin müşterisi çok. Hem de sizin sorduklarınızı sormuyorlar. Kaçırmayın. İyi bir mal..

23 Ağustos 2017 Çarşamba

Tuba Ünsal ve Kürk Mantolu Madonna

Tuba Ünsal Kürk Mantolu Madonna'yı uyarlamış. Oyunu Engin Alkan yönetecekmiş.

Medyada bu haber çıktı. Ben medyanın yalancısıyım.

Kürk Mantolu Madonna'yı Onk Ajans'a sorun. Bakın bakalım kaç tane uyarlama var. Tuba Ünsal bilmiyorsa Engin Alkan mutlaka bilir. Hatta uyarlamadan birini yapan(Hüseyin Sorgun) Engin Alkan'ın tanıdığı bir kişi. Engin Alkan "Tubacım, sen bu işe kalkışma, yapılmışı var onlardan birini kullanalım" demiş midir? Bence dememiştir. Zira Engin Alkan "Generallerin Beş Çayı" isimli oyunu Fransızca bilen bir lise öğrencisinin tercümesi ve "Generaller, Savaş ve Barbekü" ismiyle Tiyatro Adam'da yönetmiştir. O oyunun Mitos Boyut tarafından yayımlanmış,  Ayberk Erktay tarafından yapılmış tercümesi var. Ayberk Erktay Fransızcadan pek çok oyun çevirmiş bir kişidir ve çevirdiği üç Boris Vian  tercümesi Mitos Boyut'un raflarında durmaktadır. 

Peki neden böyle bir şey olur? Neden herkes kendi tercümesini/uyarlamasını kullanmak ister? İlk akla gelen mevcut çevirileri beğenmemiş olmaktır. İkinci olarak da akla çeviri bedeli ödememek gelir. 

Şekerpare'yi film senaryosundan sahneye uyarlayan Engin Alkan'ın oyun olarak yazılmışını ("Bir Şehnaz Oyunu") yönetmemiş olması bilmemesinden mi ileri gelir? Turgut Özakman'ı mı beğenmemiştir? 

Moda Sahnesi de Onur Ünsal-Emre Adıyaman tercümesi ile Hamlet'i sahneledi. Çok iyi tercümeler varken bu gençler neden tercüme gereği duymuşlardır acaba? 

Tabii ki burası özgür bir ülke. İsteyen istediğini yapar. Ama şunu da bir düşünün lütfen. Yapılmışı olan bir uyarlamanın ya da tercümenin yeniden yapılması sırasında o uyarlamayı ya da tercümeyi yapan öncekilerden esinlenmez mi?(kopya çekmez mi?)  Ne kadar özgün olur onun yaptığı uyarlama ve tercüme? 

Ben saygıyı, vicdanı kaybettiğimizi düşünüyorum. Tiyatroda olması beni daha da derinden yarlıyor. Zira tiyatro aynaya bakmayı da unuttu.

Melih Anık 

Emek Üzerine Yücel Erten'e Cevabımdır

Emre Altuğ'un instagram paylaşımında Grand Pera Emek salonunda Azizname provası yaparken çekilmiş iki fotoğraf gördüm. 




18 Haziran 2017 Pazar

Adamına Göre İŞTİSAN Etiği

İŞTİSAN denilen meslek örgütü "kamuoyuna" başlığı ile yeni bir açıklama yayımlamış. İştisan, İstanbul Şehir Tiyatrosu Sanatçıları Derneği'dir. Böyle bildiriler yayımlamayı çok sever. Galiba tek yaptığı da bildiği de bu. Gene ne yapmış?



6 Haziran 2017 Salı

THY'nın Uçak İçi Eğlencesi: İBB Şehir Tiyatroları

Türk Hava Yolları twitter hesabından uçak içi eğlence sisteminde artık İstanbul BB Şehir Tiyatrosu oyunlarının olduğunu bildirmiş. Duyurunun altında İstanbul BB Şehir Tiyatrosu oyuncularının rol aldığı bir reklam filmi de var. THY, koltuk arkası ekranlarda film seyrettiğimiz gibi  İBB Şehir Tiyatrosu oyunlarını da seyredebileceğimizi duyuruyor. İBB Şehir Tiyatrosu oyunları videoya alınacak yâni. Tiyatro "film" olacak yâni.

12 Mayıs 2017 Cuma

Bir Savunma Biçimi Olarak Saldırı: Kubilay Penpeklioğlu Mahkemesi

"İBBŞT müdürünün yazdığı Sızı çok kötü bir oyunmuş. Güvendiğim arkadaşlarım söyledi."
"İBBŞT'nın Sızı'yı repertuvarına alması tiyatroda torpile örnektir. Hakkı yenen diğer yazarların ahı,torpil yapan ve göz yumanları yaksın."

Bu iki twiti yazdım. Oyunun yönetmeni Kubilay Penpeklioğu twitter'da, oyunun oyuncularından biri  Ersin Sanver Facebook'da hucuma geçti. Seyretmediğim bir oyun hakkında duyduğumu paylaşmış olmama öfkelendikleri dillerinden anlaşılıyordu.  

7 Mart 2017 Salı

"K! Kültüral Performance Arts"ın Amacı Ne?

Yakup Almelek hem para harcadı hem de sahibi olduğu bir mekanı sanata tahsis etti. Yağmur Yağmur çok emek harcadı.  "K! Kültüral Performance Arts" ismi verilen sanat mekânı pek yakında açılacak. Mekân, Sanayi Metro İstasyonuna on dakikalık yürüme mesafesinde.   Sanayi içinde açılacak ilk mekân. O çevreyi değiştireceğine inanıyor(d)um.  


8 Ocak 2017 Pazar

Genç Oyuncuya

Bazılarını oyun kitabı raflarının önünde gördüm. İki, üç en çok dört kişilik oyunlar arıyorlardı. Oyunları karıştırıp sadece bunu araştırıyorlardı. (Mitos Boyut bu talebe cevap vermek için böyle bir katalog yaptı.) Yeni mezundu kimi yada son sınıftaydı. Sahneye çıkıp mesleklerini yapacaklardı. Salon? Ayda bir, bir yerlerde zaman bulunurdu. Bu  çocuklar -oyunu çıkarabildilerse- bir salon kiralayıp işe kalkıştı. Seyirci? Masrafı bile çıkaracak sayı bulunamadı bir türlü. Kar yağınca ilk onlar iptal etti tabiatıyla. Mazeret de belli. Hem de "force major". Bir de "biliyor musun biz neler çekiyoruz". Evet biliyorum, tahmin ediyorum. Ya bir yere yanaşacaktınız yada kendinizin patronu olmaktan başka çareniz yoktu. Ama eteğine tutunduğunuz abla abinin durumu sizden daha iyi değildi ki.   Ama siz de biliyor musunuz oyun seçerken ne kadar cahildiniz? İşte herşey orada başladı.

Melih Anık

Kar Yağınca Oyun İptal Etmek

İstanbul BB Şehir Tiyatroları 7 ve 8 Ocak 2017 günleri "olumsuz hava koşulları nedeniyle" oyunlarını iptal etti. Pazar olduğu ve de İBBŞ pazarları yetişkin oyunu oynamadığı için 8 Ocak'da iptal edilenler çocuk oyunları. 7 Ocak'da yetişkin oyunlarını iptal eden yönetimin hemen ertesi gün çocuk oyunlarını da iptal etmesi akla uygun geliyor. Ancak hava koşulları dolayısıyle oyun iptal etmenin akla uygun bir yanı yok. Ben bu konuda twitter'da yazdım, facebook'da bir tartışmaya katıldım. Başka yazılanları okudum. Gerek aldığım cevaplara gerekse diğer yazılanlara bakarak bu olayı kaydetmek için bu yazıyı yazdım.