23 Kasım 2019 Cumartesi

İKSV Tiyatro Festivali'nin Perişanlığı


İKSV Tiyatro Festivali!nin zirvesi gibi görünen gösteri Yevgeni Onedin idi. Bu oyun Golden Mask’ın işbirliğinde getirilen oyunlardan biri. Diğerleri ‘Her Yol Kuzeye Çıkar’ ‘Sirk’ ‘İran Konferansı’.  Golden Mask oyunları  Leman Yılmaz’ın ifadesiyle “Sahne neresi, oyuncu kim gibi sorulara yanıt arayan programın” şah damarı.

Programı inceledikten sonra seyretmeyi  seçtiğim tek oyun da Yevgeni Onedin oldu. Oyun Rus Vaktankov Tiyatro’nun yapımı. Yanılmıyorsam 2013 yılından bu yana dünyada seyirci karşısına çıkıyor.  Youtube’daki videolara baktığınızda karşınıza çıkan görsellik çekici. Ama manzum romanın Rus edebiyatında bulunduğu yer ve bıraktığı etkinin sahnede nasıl görüneceğini görmek benim için ilginç olacaktı. Bu nedenle seyretmeyi istedim.

23 Ekim 2019 Çarşamba

Ekrem İmamoğlu’na Açık Mektup


İBB Şehir Tiyatroları’nın Genel Sanat Yönetmeni olarak Mehmet Ergen’i atamışsınız. Benim gibi tiyatro ortamına yakın olanlar Mehmet Ergen’in GSY olacağını yaklaşık dört aydan beri biliyorduk. Zira Levent Üzümcü ve Mehmet Ergen’den rapor istediniz. Levent Üzümcü Kültür Daire Başkanlığını hayal etti Mehmet Ergen ismini  de İBB Şehir Tiyatroları’nın GSY için öne sürdü, ısıttı.  Bugün aldığınız karar çok önceden bilindiği halde neden hemen bu kararınızı açıklamadınız üç ay beklediniz ve Süha Uygur’a sezon açtırdınız? Madem açtırdınız neden sezon sonuna kadar beklemediniz?  Gerçi o toplantıda yeni Kültür Dairesi Başkanı’nın tüm açıklamaları kendisinin yapmasına bakarak Süha Uygur’un ‘gidici’ olduğu anlaşılmıştı. Söylentilere göre Millet ittifakının diğer ortağı İYİ Parti çok da etkili olamadı ve Süha Uygur görevden alındı/istifa etti/istifaya mecbur oldu. Mâdem Mehmet Ergen’i GSY yapacaktınız onunla sezonu açmanız daha etik olurdu. Bu aldığınız kararlar zihinlerde soru işaretlerinin doğmasına neden oldu. Sanat kurumunda siyaset ağır bastı. Bunun  dilinizden düşmeyen slogana ne kadar uyduğunu takdirinize bırakıyorum. Bu konuda 16 milyonu kucaklayamadınız.  Siyaset yapmışsanız siyaset ile eleştirilmeyi siz davet etmişsiniz demektir. 

12 Haziran 2019 Çarşamba

‘Vatan Millet Sakarya’ ve İzlanda


Futbol Milli Takım’ı Dünya şampiyonu Fransa’yı evire çevire yendikten üç gün sonra İzlanda’ya yenildi. Bu üç gün içinde ne oldu?

Takım özel uçakla İzlanda’ya altı buçuk saatte ulaştı. Biz Münich’ten aktarmalı gitmiştik ve bizim seyahatimiz daha uzun sürmüştü. Ama biz sahaya çıkıp top oynamadık. Havaalanında Milli Takım’ın  kötü karşılandığını ilk kez Emre Belözoğlu’dan duyduk. Emre gümrükten ilk çıkanlardan biri.  Ve  içeride yaşananları dile getirdi. Emre kim? Emre Türk futbol tarihinin sahada gördüğü en kavgacı futbolcularından biri. Kendi savunmasına göre kazanmayı çok istiyor kaybetmeyi kabullenemiyor. Onun hırçınlığı aşırı motivasyondan kaynaklı. Onunla ilgili bir fotoğrafı saklamıştım. Galatasaray’da oynarken bir UEFA kupası maçında sahadan atılıyor. Fatih Terim saha kenarına gelen oyuncusunu hakemin gözü önünde itip kakıyor hatta tokatlıyor. Terim’in gösterisi hakemi etkilemeye yönelik. Hakeme mesaj veriyor kendi oyuncusunu döverek. Yâni diyor ki ‘Haklısın hocam. Ben de atardım bunu’ Galatasaray o maçı kazandı sanırım. Fatih Terim hakemlere çok mu saygılı? Bence değil. Onlarca maçını sayarım örnek olarak.  Fatih Terim Türk futbolunda en iyi ‘motivasyon veren’ hoca olarak tanınıyor. Halk diliyle oyuncuya ‘gaz verme’nin ustası. Tribünlere de oynamasını bilen en iyi adam. Hakemin üstüne baskı kurmasını en iyi o bilir. Hatta maç çıkmaza girdiğinde kenardan beden dili ile sahaya müdahale ettiğini benim gibi hatırlayan çok kişi vardır sanırım.   Emre Fatih Terim’in talebesi. Onun rahle-i tedrisinden geçmiş yâni. Şimdi bu Emre Fenerbahçe’ye dönecek ve futbol direktörü olacakmış. Allah akıl fikir versin diyeceğim ama futbolda akla ihtiyaç yok ki.  Türkiye’de liyakat böyle bir bir şey. Ali Koç böyle tipleri  şirketine almaz Fenerbahçe’ye alıyor. Neyse biz konumuza dönelim. Ardından Şenol Güneş basın toplantısında değinmez gibi yaparak tam göbeğinden konuya girdi. “Biz İzlanda’yı nüfus olarak küçük ama insani değerleri çok yüksek bir ülke olarak biliyorduk.” diyerek bir topluma hakaret etti. Güneş’in ülkemizdeki ‘insani değerlere’ saygısını nasıl gösterdiğini bilmiyorum ama İzlanda’ya ders veriyor. Sonra Dışişleri Bakanı muhatabı bakanı aradı. Teessüflerini bildirdi. Spor Bakanı takıma destek olmak için yanına birkaç gazeteci alarak özel uçakla İzlanda’ya gitti. Fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla tepsi tepsi baklava götürmüş. Bence bütün bu olanlar takımın ‘motivasyonun’ arttırmak için yapılan işler. Yâni ‘Vatan millet Sakarya’ edebiyatı. İşe yaradı mı? Yaramadı. Takım bir puan bile alamadı. Şimdi ‘Onlar da Türkiye’ye gelecek’ teraneleri yayılıyor. Ne yapacaksın? Esir mi alacaksın İzlandalı sporcuları? Dikkat edin ‘sporcu’ diyorum futbolcu değil. Zira aramızdaki fark burada. Bizimkiler ‘futbolcu’ onlar ‘sporcu’.  300 bin nüfuslu İzlandalı’nın bebekleri bile sporcu. Zira anne babalar bebeleri sırtlarına bağlayıp o vahşi  iklimde spor yapıyorlar. Spor bir hayat felsefesi olmuş. Laf arasında o vahşi iklim öyle cazip ki. İnsanı büyülüyor. Pek çok filme set olmuş. Bize karşı oynayan sporcular da başka işler yapıyor. Kimi üniversitede akademik kariyer yapıyor kimi mahallede esnaf. Kazandıkları para da bizimkilerin aldığı yanında laf-ı güzaf kalır. İzlanda geçen seçimlerde bir komedyeni seçti başbakan olarak. Ben adamın kitabını okudum. Kendiyle dalga geçen gırgır bir adam. Son seçimde  seçilen başbakan polisiye edebiyat uzmanı olan bir kadın. Başbakanın eşcinsel olduğu biliniyor. İzlanda’da açık yerlerde alkollü içki içmek yasak. Yâni bizdeki gibi Maçka Parkı’nda, deniz kıyısında biranı açıp içemiyorsun ama İzlandalılar içki içmede de hiç fena değil. Yeşili, sanatı ve domuzu seviyorlar ama ormanlarda mangal yapıp domuz eti pişirmiyorlar. Düşününce İzlanda bizden kat be kat gelişmiş uygar bir ülke.

Ya vazgeçelim bu ‘gazlı hareket’lerden. Artık bağırsak gazı olmaya başladı çıkan gaz.

Melih Anık  

24 Mayıs 2019 Cuma

Duygu Ece K.'nın twitter Hesabında Başlattığı Tartışma

Duygu Ece K. twitter hesabında takipleştiğim bir kişi. Kendi hesabından yaptığı bir paylaşım bir tartışmayı başlatmış:


“Tiyatro biletlerinin 70-80 lira olması beni çok üzüyor arkadaşlar. Tiyatro lüks olmamalı ya. Gerçekten üzülüyorum.”

Bu paylaşıma yapılan yorumlar benim çok ilgimi çekti. Duygu Hanım'dan bunları kendi blogunda yayımlamasını yoksa bir blog açmasını istemezse benim blogumda paylaşabileceğimi söyledim. Benim blogumda paylaşılmasını tercih ettiğini söyledi. Üstüne üstlük tüm yazışmaları mükemmel bir mizanpajla düzenledi bana gönderdi.

Aşağıdaki satırlarda bu tartışmaları okuyacaksınız. Bu tiyatroda bilet fiyatı ile başlıyor ama tiyatronun meselelerine doğru derinleşiyor. Ben kendi adıma çok yararlandım. Böyle bir tartışmayı başlattığı, yer yer katılarak sabırla yönlendirdiği ve bana bunu paylaşma fırsatı verdiği için çok teşekkür ederim.

Duygu Ece K.'nın twitter hesabı @kcgyd Herkese tavsiye ederim. 

12 Nisan 2019 Cuma

Yeni Tiyatro Dergisi Ödülleri 2019


Anladığım kadarıyla YTD jürisi Esaretin Bedeli ve Tatar Çölü oyunlarını çok sevmiş. Tercihlerin büyük bir bölümünü bu oyunlar için kullanmışlar. Esaretin Bedeli’ni senaryodan uyarlama olduğu için seyretmedim, seyretmeyeceğim. Tiyatral Sanatlar Akademisi’nin iddiasını biliyorum.  İzlediğim birkaç oyuna ait videodan edindiğim izlenim beni durdurdu. Fazla ‘tiyatral’ buldum ama bir oyunlarını seyrederek ön izlenimimin doğruluğunu sınayacağım.  Ben çabalarını Türk edebiyatının temel eserlerinin uyarlamasında göstermelerini dilerim.

10 Nisan 2019 Çarşamba

AFİFE 2019


Afife jürisi bu yıl 176 oyun seyretmiş. Adaylık verilen oyun sayısı 25.

Bu sene belirtmemiş ama  Salih Başağa geçen sene yaptığı  konuşmada jürinin toplam 190 oyun izlediğini, 2000 kez tiyatroya gittiğini, 15 ayrı kategoride 2999 adayı değerlendirdiğini, 12971 kez sisteme girdiğini, 13004 oylama yaptığını belirtmiş. Bu yılın oyun sayısı 176 ile 190’ı orantılayarak kabaca bu yılın sayılarını tahmin edebiliriz. 1852 kez tiyatroya gidilmiş, 2778 aday değerlendirilmiş, 12015 kez sisteme girilmiş, 12045 kez oylama yapılmış. Ancak düzeltme gerekiyor.  1852(geçen sene 2000) alınan bilet sayısı, 12045(geçen sene 13004) de ‘online sistem’de verilen oy sayısıdır. Şartları biraz zorlayarak Yapı Kredi’nin bilet parası olarak her sene yaklaşık yüz bin lira ödediğini mertebe olarak bulmamız mümkün.  Buna Başkan ve üyelere ödenen huzur hakkı  ve tören masrafları dahil değil. Afife Ödülleri’nin Yapı Kredi’ye yıllık maliyeti yaklaşık 700 bin lira olabilir mi? Tahmin(‘guess-timate’) ediyorum.  Son yıllarda açıklanmıyor ama bu rakam TC Kültür Bakanlığı’nın tiyatrolara yardım bütçesinde 7 profesyonel tiyatroya yardım tutarı olabilir. Kulaktan dolma bilgilerle tahmin ediyorum.

30 Mart 2019 Cumartesi

Türk Tiyatrosu Patladı mı?


Son yıllarda  İstanbul’da sahnelenen oyunlara bakarak  Türk Tiyatrosu’nda büyük bir 'patlama' olduğu söylenmekte, yazılmakta. Gerçekten de  İstanbul'da bir sezonda sahneye konulmuş   400’e yakın oyun ismi saymak mümkün. Bunların ne kadarı kaç seyirci ile buluşmakta, kaç gösteri yapmakta bunu bilmiyoruz. İstanbul’da özel tiyatroların bir yılda sattığı bilet sayısı bir milyon sekiz yüz bin imiş. Bu sayının  Zorlu PSM başta olmak üzere Ali Poyrazoğlu, Dostlar, Kedi  Sahne Sanatları, Baba Sahne, Tiyatro Kare, Tatbikat Sahnesi, İstanbul Halk Tiyatrosu, Tiyatro Adam, Moda Sahnesi, Oyun Atölyesi , DasDas  gibi  topluluklardan kaynaklandığını söyleyebiliriz.  Pek çok topluluk  ayda 2-3 oyunla sezonu sürüklüyor.  Bunda seyirci sayısının topluluk sayısını doyuracak kadar çok artmıyor olmasının rolü var. İstanbul’da salon sayısının bu kadar çok oyun sayısına yetmediğini ve de salonların verimli kullanılmadığını da söylemek mümkün. İstanbul tıkış tıkış Anadolu boş. 

İstanbul’un ‘göz önünde olması’nın da rolü var. Zira gençlerin çoğu bir diziye bir filme kapak atmak için çabalıyor. Sahnede olacak ki arkadaş dost aile çevresi tarafından pohpohlanarak  dikkat çekebilesin. Bir iki ödül de alırsa belki ondan haberdar olur gösteri dünyası. Bu nedenle yarış pek yaman. Rekabet diyemiyorum zira rekabet eşitler arasında olur. Gençlerin kendini gösterebilecekleri yer sahne. Onlar da kendilerini tek, çift vb sahneye ‘atıyor’lar.  Öte yandan T.C. Kültür Bakanlığı’nın yardımları da küçümseniyor ama yabana atılır gibi değil. O yardım için müracaat etmek için bir oyun olması lâzım. O amaçla kotarılan oyunlar da epey çok(bence).
 
 Genel bir gözlem olarak oyunların pek çoğunun 1-3 kişilik kadrolu olduğu söylenebilir.  5-6’nın üzerine ancak ödenekli tiyatrolar çıkabiliyor. Çabucak kotarılmış(yazılmış, uyarlanmış) oyunlar çoğalıyor.  Onun için herkes kendi çeviriyor, uyarlıyor. Kendin yapacaksın ki telif ödemeyesin.  Bu konuda da dağınıklık olduğu kesin.

Geçenlerde sosyal medyada ‘hangi tek ve çift kişilik oyun ve oyuncuları hatırlıyorsunuz?’ diye sordum. Cevaplar gelmekte. Bu yazının devamı tek ve çift kişilik oyunlar üzerine olacak. Asıl gelmek istediğim nokta o. Zira gençlerin tek ve çift kişilik oyunlarından memnun değilim.
 Çoğunu çok cüretkar buluyorum. geçmişle bir karşılaştırlaım bakalım.

Melih Anık        

28 Mart 2019 Perşembe

Mustafa Kurt mu Haluk Bilginer(ler) mi Gitsin Batman’a?


Dünya Tiyatro Günü münasebetiyle bir grup tiyatrosever Süreyya Operası önünde buluştu ve orada bir bildiri okundu. O bildiride TÜİK verilerine göre özel tiyatroların 2016-17 sezonunda İstanbul’da bir milyon sekiz bin seyirciye ulaştığı belirtildi. Bu rakam coşkuyla ve alkışlarla karşılandı.

Ben de araştırmaya başladım.

4 Mart 2019 Pazartesi

Büyülü(!!!) Alice'in Başrol Oyuncusu Ne Demiş?

Büyülü(!!!) Alice'in başrol oyuncusu Serenay Hanım hastaneye düşmüş. Oradan bir paylaşım yapmış. 'Kaldırabileceğimden fazla stress ve gerginlik yaşıyorum. Bir gün kalkıyorum sesim gitmiş.Nasıl dikkat etmezsin kendine. NAsıl da belli ilk defa çıktığın işte.Bir de tiz notalara çıkamamak!Hayatımda ilk defa bu kadar zorlanıyorum' diye yazmış. Kendisine geçmiş olsun diyorum ama ben bunları yazdım ima ettim. Temeli olmayan bina olmaz dedim. Dizi şöhretlerinden kadro yapıp bilet satarsan bunlar başına gelecektir. İnanın bana bu iş yapa yapa öğrenilecek bir iş değil. Önce eğitimini alacaksın. Biraz figüran olacaksın. Sonra sahneye çıkacaksın. Bizde stardır diye atarlar sahneye. 'CAst' yoktur yâni rolü oynayacak senden başka oyuncu yoktur. Zira 'cast' ilave masraf demektir. Zorlu PSM neden yapsın? En ucuzundan idare ediyor işte. Hem yapsa seyirci gelir mi? Serenay HAnımın yedeği en az onun kadar dizi starı olursa seyirci toplar. Kim yedek olmak ister? O da ayrı bir maddi yük yapımcıya. Zorlu PSM Broadway diye getirdiği müzikallerde ikinci üçüncü 'cast'in geldiğini biliyordur değil mi? Belki de o 'cast' oynaya oynaya adam olacak ekiptir. Türkiye'de prova yapmaya gelirler..Bizim seyrici de ayaklarda alkışlar.. Ne zaman adam oluruz?

Melih Anık