23 Ağustos 2017 Çarşamba

Emek Üzerine Yücel Erten'e Cevabımdır

Emre Altuğ'un instagram paylaşımında Grand Pera Emek salonunda Azizname provası yaparken çekilmiş iki fotoğraf gördüm. 





Emre Altuğ'un paylaşımını "Yücel Erten GrandPera Emek'te oyun yönetiyormuş. Her şey unutulur. Anladınız, değil mi?"  notu ile sosyal medyada paylaştım.

İkinci bir paylaşım daha yaptım.

"gpemek'te sahneye çıkanları alt alta yazınca ortaya çıkan gercek şu: sonunda kapital sizi ikna ediyor. siz de ne çabuk ikna oluyorsunuz."

Siz benim ilk paylaşımımın altına iki yorum ve kendi sayfanızda bir yazı paylaşmışsınız. Üçünü de aşağıda verdim.

"Bilgi almak için" size bu fotoğrafta ne yaptığınızı sormadım zira fotoğraflar yeterli bilgiyi veriyordu. Yazdıklarınıza bakınca cevap vermek elzem oldu. Sizin gibi tiyatronun az kalan çınarlarından birine bu cevabı yazdığım için üzgünüm. Size bu satırları çok düşünerek yazıyorum. Size cevap vermek için benim zamanım çok. Zira o "çünkü kısa yazacak kadar zamanım yok" deyip bir çırpıda yazı yazmış olsa bile bir çınarı incitmemek için zamanı iyi kullanmak gerek. 

Azizname projesine ilişkin bilgiden yoksun ve kinayeli paylaşım yaptığımı yazmışsınız. "Azizname'yi GP'da sergilenmek üzere yönetmiyorum" demişsiniz. Böyle bir madde mi koydunuz sözleşmenize? Ama bunun bence önemi yok. Önemli olan sizin o fotoğrafta oluşunuz.

Sosyal medya fotoğraflarının yarattığı bir "gerçek" ve algı var. Bilgi, bu gerçekten doğuyor ve çok hızlı yol katediyor ve de bazıları bu fotoğraflardan yansıyan algıyı kullanıyor. Fotoğrafın kendisi ve altına düşülen notlar, başlı başına bilgi yâni. Siz GP Emek'te miydiniz? Fotoğrafa  fotomontaj demediğinize göre "evet". Bu noktada önemli olan Yücel Erten'in isminin GP Emek ile yanyana gelmiş olması, provayı orada yapıp başka sahnelerde oynama olasılığı(!) değil. Zira Yücel Erten o fotoğrafın içinde olarak GP Emek'i meşrulaştırmış oluyor.  Yücel Erten'den daha önce de bazı çınar isimler GP Emek ile yanyana geldi. Bence onlar da doğru yapmadı. Zira Emek, sembolleşmiş bir dâvâ idi. Uğrunda pek çok insan -belki de bazısı sizin öğrencileriniz oldu- biber gazı yedi, göz altına alındı. Haklarında dâvâlar açıldı ve sürüyor. Sizce o eylemleri yapanlar ne diyordu? Onlar neyi savundu? GP Emek Salonu'nda çektirdiğiniz fotoğraflar o soruları gündeme getirdi. Siz GP Emek yönetimine ne dersiniz şimdi? Ama  yapanlar "orada" değil. "Yapan"lar "işleten"lere devretti projeyi. Bu kapitalizmin bir işleyişi olarak gelmiyor mu size?

Yapımcı toplumu oyaladı,  aptal yerine koydu. Önce "Salonu taşıyoruz" dedi.  Sonra "Aynısını yapacağız, hatta tavanı incitmeden söktük itina ile saklıyoruz" dedi. İçinde fotoğraf çektirdiğiniz salon eskisi ile "aynı" mı? O salonun yapımcısı Kadıköy'de kendi hâlindeki bir tiyatro topluluğu ile ismi "Emek Sahnesi" diye uğraştı. O mütevazı salonun ismini değiştirtti.  Her iki yakada da "Emek"i kontrolü altına aldı yâni.

Siz bugün "yersizlikten oradayız" diye kendinizi savunuyorsunuz. Provaları orada yapacakmışsınız ama  "planınız  Trump'ta oynamak"mış. Bu ifadeniz nasıl da temkinli. Bence önemli değil ama "GP Emek'te asla oynamayacağız" demiyorsunuz. Size prova için salon açan GP Emek'te gala yapar, oyun da oynarsınız size hatırlatırım. O zaman da "planımız tutmadı" mı diyeceksiniz yoksa  "yapımcıya karışamam" mı?  Belki de şu daha uygun: "Aylarca emek verildi. Arkadaşlar evlerine ekmek götürüyor. Buna nasıl engel olalım".

Fotoğraflardan biri  masa başındaki  çalışmadan alınmış. Grubunuzda o masayı kendi evinde açacak bir Allahın kulu yok mu? Size salonunu prova mekânı olarak verecek bir öğrenciniz de mi kalmadı mı? O salonda zehir zemberek(?) ödül konuşması yapan Alican Yücesoy size sahnesini açtı da siz "merkezî değil" diye red mi ettiniz? Ben olsam "Nasıl buraya geldik? Benim bu olanlarda kabahatim var mı?" diye kendime sorar ve kendimi  "ikna" ederdim önce.

Olayları altın terazisi ile tartmamayı öğrendim ama karpuz tartmanın bile hesabı ve raconu vardır.  Siz Emek 'in geçmişinde yaşananlar ile prova yeri yersizliği arasında bir tartı yapmışsınız prova yeri ağır basmış ve o fotoğrafın içinde olmak sizin için önem arzetmemiş.  Benim itirazım GP Emek ile yanyana gelmiş olmanız. Zira ben açıldığından beri oraya  BİLEREK gitmedim. Bu bir tercih Sayın Hocam. Demek ki tercihlerimiz uyuşmuyor. Zira ben GP Emek'in kendini meşrulaştırmak ve geçmişini unutturmak için sizin gibi çınarları kullandığını düşünüyorum. Ben siz olsam  o vitrinde olmazdım.

Tipik bir savunma yöntemi kullanmışsınız. "Senin bildiğin bir yer varsa söyle de yapımcı arkadaşımız ilgilensin" diyorsunuz.  Bana mı kaldınız?    Ama bu ifadenizle "yapımcı öyle uygun buldu ben ne yapayım" demeye getiriyorsunuz. Yapımcının en önemli derdi, zarar etmemek. Siz itiraz edin Sayın Hocam. Siz Yücel Erten'siniz. Bunca yıllık geçmişiniz ve duruşunuz size bu görevi veriyor. Ne yazık ki yılların solcusu Yücel Erten'i oraya getirttik algısı var şimdi. 

GP Emek'te sahneye çıkanlar,  o salonda gala yapanlar bu işi sosyal yardım olsun diye mi yapmışlardır sizce? Kapitalizme eğilenler de oluyor tabii ki. Onlar başkasına gerek kalmadan önce kendi kendilerini ikna etmemişler midir? Ben o salonda sahne alıp almamayı dert edinen, gelen teklifleri geri çeviren tiyatrocular biliyorum. Demek ki  herkes sizin gibi düşünmüyor demek ki hâla toplum vicdanı hayatta demek ki bu hassas bir konu.

Biliyorsunuz trombon sanatçısı ve  Devlet Opera ve Balesi  eski Genel Müdürü Remzi Buharalı GP Emek'te işin başındadır. İDSO, DOB de GP Emek salonunu kullanıyor. Bu bile kapitalizmin nasıl akıllı çalıştığını göstermiyor mu size?

Elinizde yeterli gösterge varsa kestiğiniz hüküm çabuk değildir. 



O fotoğrafların altında Bahtiyar Engin ile Emre Altuğ'un birbirlerine yazdıkları var. Sizce ne diyorlar? Bu "Heyytt GP Emek'teyim" diye bir övünme mi yoksa "Geçmişe rağmen oradayım?" ya da "Ne söylemiştin ne yaptın" mı demek? Hepsinin  tuhaf olması nedeniyle bunu yorumlamak için yazanlara sormak gerekmiyor.  Zira bazı şeyler için sorup bilgi almak gerekmez. O bazı şeyler algıyı oluşturur, algı önemlidir. Siz benden iyi bilirsiniz Hocam! Zira tiyatroda algı çok şeydir!

Bu gibi durumlarda karşılaştığım bir savunma tarzı da şudur: "Bu toplumda tiyatro(sanat) yapmak zorunluluktur. Salon mu var? Tabi ki bulduğumuz yerde sahneye çıkacağız." İlk başta mâkul gibi görünen  bu ifadenin  altında koskoca bir tartışma yatıyor aslında. Sanat "duruş" ister. Tiyatro da öncelikle bir "duruş" sanatıdır. O duruşu kaybettiğinizde tiyatro yapmanızın da anlamı yoktur. Bazen eğilmektense hiç bir şey yapmamak iyidir. "Yücel Erten GP Emek'te" yerine "Yücel Erten GP Emek'te olmayı reddetti" daha yararlı bir fotoğraftır.

"Paylaşımınıza itirazımı/yorumumu silmiş olduğunuz da gözümden kaçmadı." demişsiniz. Hayır silmedim bıraktığınız yerde duruyor. Şimdi yazdığınıza bakıp "Hocam bilgisizce yazıyorsunuz" mu diyeyim? Beni "dedikodu yazarı" yapmışsınız. Beni gözden düşürmek için yapmışsınız belli ki. Yazdıklarımı küçültmek istemişsiniz. Sizden önce de yapanlar oldu. Alışığım bunlara. Benim beklediğim bir alkış bir itibar yok Hocam. Herkesten geleni de kabul etmiyorum, seçiyorum. Sizin de bunca yıldan sonra alkış ve itibara doymuş olduğunuzu düşünüyor(d)um.

Emek Sineması bir semboldü. Toplumsal sembollerinden vazgeçen toplumlar bir gün kendisini yere yapışmış bulur.

Ah be Hocam, Brecht ne güzel yazardı bu Emek olayını!!

Saygılarımla.


Melih Anık

Bunları da okuyun:



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder