Emre Altuğ'un instagram paylaşımında Grand Pera Emek salonunda Azizname
provası yaparken çekilmiş iki fotoğraf gördüm.
Emre Altuğ'un paylaşımını "Yücel
Erten GrandPera Emek'te oyun yönetiyormuş. Her şey unutulur. Anladınız, değil
mi?" notu ile sosyal medyada paylaştım.
İkinci bir paylaşım daha yaptım.
"gpemek'te sahneye çıkanları alt
alta yazınca ortaya çıkan gercek şu: sonunda kapital sizi ikna ediyor. siz de
ne çabuk ikna oluyorsunuz."
Siz benim ilk paylaşımımın altına iki yorum ve kendi sayfanızda bir
yazı paylaşmışsınız. Üçünü de aşağıda verdim.
"Bilgi almak için" size bu fotoğrafta ne yaptığınızı sormadım
zira fotoğraflar yeterli bilgiyi veriyordu. Yazdıklarınıza bakınca cevap vermek
elzem oldu. Sizin gibi tiyatronun az kalan çınarlarından birine bu cevabı
yazdığım için üzgünüm. Size bu satırları
çok düşünerek yazıyorum. Size cevap vermek için benim zamanım çok. Zira o
"çünkü kısa yazacak kadar zamanım yok" deyip bir
çırpıda yazı yazmış olsa bile bir çınarı incitmemek için zamanı iyi kullanmak gerek.
Azizname projesine ilişkin bilgiden
yoksun ve kinayeli paylaşım yaptığımı yazmışsınız. "Azizname'yi GP'da sergilenmek üzere yönetmiyorum" demişsiniz.
Böyle bir madde mi koydunuz sözleşmenize? Ama bunun bence önemi yok. Önemli
olan sizin o fotoğrafta oluşunuz.
Sosyal medya fotoğraflarının yarattığı
bir "gerçek" ve algı var. Bilgi, bu gerçekten doğuyor ve çok hızlı
yol katediyor ve de bazıları bu fotoğraflardan yansıyan algıyı kullanıyor.
Fotoğrafın kendisi ve altına düşülen notlar, başlı başına bilgi yâni. Siz GP Emek'te miydiniz? Fotoğrafa fotomontaj demediğinize göre
"evet". Bu noktada önemli olan Yücel Erten'in isminin GP Emek ile
yanyana gelmiş olması, provayı orada
yapıp başka sahnelerde oynama olasılığı(!) değil. Zira Yücel Erten o
fotoğrafın içinde olarak GP Emek'i meşrulaştırmış oluyor. Yücel Erten'den daha önce de bazı çınar
isimler GP Emek ile yanyana geldi. Bence onlar da doğru yapmadı. Zira Emek,
sembolleşmiş bir dâvâ idi. Uğrunda pek çok insan -belki de bazısı sizin
öğrencileriniz oldu- biber gazı yedi, göz altına alındı. Haklarında dâvâlar
açıldı ve sürüyor. Sizce o eylemleri yapanlar ne diyordu? Onlar neyi savundu?
GP Emek Salonu'nda çektirdiğiniz fotoğraflar o soruları gündeme getirdi. Siz GP
Emek yönetimine ne dersiniz şimdi? Ama yapanlar "orada" değil.
"Yapan"lar "işleten"lere devretti projeyi. Bu kapitalizmin
bir işleyişi olarak gelmiyor mu size?
Yapımcı toplumu oyaladı, aptal yerine
koydu. Önce "Salonu taşıyoruz" dedi. Sonra "Aynısını yapacağız, hatta tavanı
incitmeden söktük itina ile saklıyoruz" dedi. İçinde fotoğraf
çektirdiğiniz salon eskisi ile "aynı" mı? O salonun yapımcısı
Kadıköy'de kendi hâlindeki bir tiyatro topluluğu ile ismi "Emek Sahnesi"
diye uğraştı. O mütevazı salonun ismini değiştirtti. Her iki yakada da "Emek"i kontrolü altına aldı yâni.
Siz bugün "yersizlikten oradayız"
diye kendinizi savunuyorsunuz. Provaları orada yapacakmışsınız ama "planınız Trump'ta oynamak"mış. Bu ifadeniz nasıl
da temkinli. Bence önemli değil ama "GP Emek'te asla oynamayacağız" demiyorsunuz. Size prova için salon
açan GP Emek'te gala yapar, oyun da oynarsınız size hatırlatırım. O zaman da
"planımız tutmadı" mı diyeceksiniz yoksa "yapımcıya karışamam" mı? Belki de şu daha uygun: "Aylarca emek verildi. Arkadaşlar evlerine ekmek götürüyor. Buna nasıl engel olalım".
Fotoğraflardan biri masa
başındaki çalışmadan alınmış. Grubunuzda
o masayı kendi evinde açacak bir Allahın kulu yok mu? Size salonunu prova
mekânı olarak verecek bir öğrenciniz de mi kalmadı mı? O salonda zehir
zemberek(?) ödül konuşması yapan Alican Yücesoy size sahnesini açtı da siz
"merkezî değil" diye red mi ettiniz? Ben olsam "Nasıl buraya geldik? Benim bu olanlarda
kabahatim var mı?" diye kendime sorar ve kendimi "ikna" ederdim önce.
Olayları altın terazisi ile tartmamayı
öğrendim ama karpuz tartmanın bile hesabı ve raconu vardır. Siz Emek 'in geçmişinde yaşananlar ile prova
yeri yersizliği arasında bir tartı yapmışsınız prova yeri ağır basmış ve o fotoğrafın
içinde olmak sizin için önem arzetmemiş. Benim itirazım GP Emek ile yanyana gelmiş
olmanız. Zira ben açıldığından beri oraya
BİLEREK gitmedim. Bu bir tercih Sayın Hocam. Demek ki tercihlerimiz
uyuşmuyor. Zira ben GP Emek'in kendini meşrulaştırmak ve geçmişini unutturmak
için sizin gibi çınarları kullandığını düşünüyorum. Ben siz olsam o vitrinde olmazdım.
Tipik bir savunma yöntemi kullanmışsınız.
"Senin bildiğin bir yer varsa söyle
de yapımcı arkadaşımız ilgilensin" diyorsunuz. Bana mı kaldınız? Ama bu ifadenizle "yapımcı öyle uygun buldu ben ne yapayım" demeye
getiriyorsunuz. Yapımcının en önemli derdi, zarar etmemek. Siz itiraz edin
Sayın Hocam. Siz Yücel Erten'siniz. Bunca yıllık geçmişiniz ve duruşunuz size
bu görevi veriyor. Ne yazık ki yılların solcusu Yücel Erten'i oraya getirttik
algısı var şimdi.
GP Emek'te sahneye çıkanlar, o salonda gala yapanlar bu işi sosyal yardım
olsun diye mi yapmışlardır sizce? Kapitalizme eğilenler de oluyor tabii ki. Onlar başkasına
gerek kalmadan önce kendi kendilerini ikna
etmemişler midir? Ben o salonda sahne alıp almamayı dert edinen, gelen
teklifleri geri çeviren tiyatrocular biliyorum. Demek ki herkes sizin gibi düşünmüyor demek ki hâla
toplum vicdanı hayatta demek ki bu hassas bir konu.
Biliyorsunuz trombon sanatçısı ve Devlet Opera ve Balesi eski Genel Müdürü Remzi Buharalı GP Emek'te
işin başındadır. İDSO, DOB de GP Emek salonunu kullanıyor. Bu bile kapitalizmin nasıl akıllı çalıştığını göstermiyor mu size?
Elinizde yeterli gösterge varsa kestiğiniz hüküm çabuk değildir.
O fotoğrafların altında Bahtiyar Engin
ile Emre Altuğ'un birbirlerine yazdıkları var. Sizce ne diyorlar? Bu "Heyytt GP Emek'teyim" diye bir
övünme mi yoksa "Geçmişe rağmen
oradayım?" ya da "Ne söylemiştin
ne yaptın" mı demek? Hepsinin tuhaf olması nedeniyle bunu yorumlamak için
yazanlara sormak gerekmiyor. Zira bazı
şeyler için sorup bilgi almak gerekmez. O bazı şeyler algıyı oluşturur, algı
önemlidir. Siz benden iyi bilirsiniz Hocam! Zira tiyatroda algı çok şeydir!
Bu gibi durumlarda karşılaştığım bir
savunma tarzı da şudur: "Bu toplumda
tiyatro(sanat) yapmak zorunluluktur. Salon mu var? Tabi ki bulduğumuz yerde
sahneye çıkacağız." İlk başta mâkul gibi görünen bu ifadenin
altında koskoca bir tartışma yatıyor aslında. Sanat "duruş"
ister. Tiyatro da öncelikle bir "duruş" sanatıdır. O duruşu kaybettiğinizde
tiyatro yapmanızın da anlamı yoktur. Bazen eğilmektense hiç bir şey yapmamak
iyidir. "Yücel Erten GP Emek'te" yerine "Yücel Erten GP Emek'te
olmayı reddetti" daha yararlı bir fotoğraftır.
"Paylaşımınıza itirazımı/yorumumu
silmiş olduğunuz da gözümden kaçmadı." demişsiniz. Hayır silmedim
bıraktığınız yerde duruyor. Şimdi yazdığınıza bakıp "Hocam bilgisizce
yazıyorsunuz" mu diyeyim? Beni "dedikodu yazarı" yapmışsınız. Beni
gözden düşürmek için yapmışsınız belli ki. Yazdıklarımı küçültmek istemişsiniz.
Sizden önce de yapanlar oldu. Alışığım bunlara. Benim beklediğim bir alkış bir
itibar yok Hocam. Herkesten geleni de kabul etmiyorum, seçiyorum. Sizin de bunca
yıldan sonra alkış ve itibara doymuş olduğunuzu düşünüyor(d)um.
Emek Sineması bir semboldü. Toplumsal sembollerinden vazgeçen toplumlar
bir gün kendisini yere yapışmış bulur.
Ah be Hocam, Brecht ne güzel yazardı bu
Emek olayını!!
Saygılarımla.
Melih Anık
Bunları da okuyun:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder