26 Nisan 2014 Cumartesi

Alın Ödülleriniz Sizin Olsun!

Tiyatro sezonu Ekim'de başlıyor. Ödüllerin açıklanması da Nisan'da. Arada altı ay var, yaklaşık 180 gün.İstanbul'da bir önceki sezondan kalanları da sayarsak gün sayısı kadar oyun, değerlendirme havuzuna giriyor. Her güne bir oyun düşüyor. Yâni jüri üyesi iseniz her gün bir oyun seyretmek zorundasınız. Mümkün mü? Jüri üyesi de kendine göre bir tercih yapıyor, kendine yakın olanlardan, kendini yakın hissettiklerinden başlıyor seyretmeye.  Bazı jüri üyeleri, bazılarının eşi dostu bir oyunların kadrosunda. Yani jüri üyesi, aday adayı ile aynı evde yaşıyor ya da aynı sahneye çıkıyor. Bazısının öğrencisi bazısının "hocası" oyun yönetmiş, müzik, dekor, kostüm yapmış. Bazı oyunların arkasında yapım şirketleri var. Bazı dergi ödüllerinin jürisini patron seçiyor, çoğunda karısı ile birlikte en son sözü söylüyorlar. Derginin satması gerekiyor. Dergilerin çoğu reklâm ile ayakta duruyor. Reklâm da devletten. Ödül töreni ödenekli tiyatronun salonunda. Ödenekli tiyatro oyununa nasıl ödül vermezsin?  Jürilerin üyeleri içinde eleştirmenler var. Tiyatro Eleştirmenleri Birliği eleştirmene ödül vermiyor oyuna oyuncuya ödül veriyor. Bazı ödüller kendi oyuncusunu seçemiyor ama kendi adayını belirlerken başkasının ne seçtiğine de dikkat ediyor. Kimi ödül, kendi ismini duyurmak için abuk sabuk kategoriler belirlemiş. Tüm ödüllerin ortak amacı var: tören kalabalık olsun. Kimisi gişe memuruna kimisi gazetelere ödül yaratıp çıkarıyor, kendisinden bahsedilsin diye. Kimisi pazarlık ediyor oyuncu ile. Jüri üyesi olan eleştirmenler ve diğerleri yazıları ve twitleri ile beğenilerini dolayısıyla eğilimlerini duyuruyorlar sezon içinde. Bunun amacı reklâm, destek, yardım olabiliyor ama akla en az geleni ise belirtilen fikrin gerçekten beğeni olduğu. Reklâmcı eleştirmen jüri üyesi olmuş. Öylesine toz dumana karışmış durumda.

Tiyatro ödüllerinin birbirinden farkı yok. Herkes mecbur sanki seçmeye. Saçma sapan listeler çıkıyor ortaya. Aynı sezondaki aynı oyunlara bakıp herkes kendi boncuğunu ortaya çıkararak diğerlerinden farkını gösterme peşinde. Sona kalan ödüller önden gidenlerin seçmediklerini seçiyor. Bir komedi ki deme gitsin. Seçeceksen hiç değilse ismine yakışır bir strateji belirle değil mi? Örneğin Afife ya da Sadri Alışık Ödülleri'nin, ismini taşıdıkları sanatçıların karakterlerini yansıttıkları söylenebilir mi? Hayır. Onların anılarını yaşattıkları söylenebilir mi? Hayır. Kalıcı ve kurumsal oldukları söylenebilir mi? Hayır. Tiyatro Eleştirmenleri Birliği ne yapıyor? Jürilere üye yetiştiriyor. Tüm bu yapılanlara ne denir? Bir gecelik eğlence!

Bazen gündeme dokunmanın bir yoludur ödüller. Seçilen oyun bir mesajdır topluma. Anlaşılır mı? Hayır. Zira tiyatromuz gündem oluşturamaz, bir şeylerin peşinden gider.  Yâni eskimiş konuları gündeme getirir, ödüller.  Mesaj verecek oyun yoksa oyuncu seçilir ki ödül töreninde "malzeme olacak" laflar söylesin. Onun da medyaca nasıl yansıtılacağı belli olmaz. Artık "onlar"dan da çok kalmadı geride.

Ödül gecesi ödüllerin de "sahibi" dergi sahibi smokin, karısı da abiye elbisesi ile dolanırlar salonda ama ödül alanların kıyafetleri bir âlemdir. Bot, kot, mont ve ütüsüz gömlek ile arz-ı endam ederler sahnede.

Kimi jüri 5 kimi jüri 7 kimi jüri Afife gibi 33 kişiliktir. 33(otuzüç) olması "dudak büktürmek" için değil herhalde. Bir oyunu en az dokuz kişi görsün diye kural koymuşlar. Ancak 33 kişi olunca "dokuz" bulunuyor olmalı.

Gişe önlerinde jüri üyelerini görüyorum bazen. Ne kadar çok jüri üyesi var! Bunlara koltuk mu yetişir? Allahtan her oyuna gitmiyorlar!

Hangi oyunları kaç jüri üyesi seyretti bilinmez. Neden seçerler bilinmez? Neye yarar bu seçimler bilinmez. Oyunu önceden okumazlar ama "klişe" laflar çoktur. Yeni metin, eleştiri, yeni mekân, deneme vb ödülleri vermek kimsenin aklına gelmez.

Biz İstanbul'da her yıl erguvan mevsiminde içimiz serin, tiyatro ödüllerimiz ile coşuyoruz.(!) Ama İstanbul'daki oyunları takip ederek tiyatroyu ödüllendirme, ülkenin her köşesinde büyük fedakârlıklarla perde açan tiyatroculara, yanlış yönlendirilen seyirciye, TİYATROya hakaret sayılır.

Alın ödülleriniz sizin olsun!

Melih Anık