24 Nisan 2015 Cuma

Özür Dileyin Üstün Akmen...

'Tiyatro Eleştirmenleri Birliği , Meslek Etiği ve İntihal' başlıklı yazımın altına eklenen bir yorumu okuduğumda olayın farkına vardım. http://melihanikdokunus.blogspot.com.tr/2014/11/tiyatro-elestirmenleri-birligi-meslek.html

Yorum şuydu:

"Melih bey merhaba, bir tiyatro izleyicisi olarak bir üzüntümü paylaşmak istedim. İlgiyle takip ettiğim bazı yönetmen ya da oyuncular hakkında değerlendirme yapan değerlendiricilerin yazdıkları beni çoğu zaman üzüyor. Verilen emek adına yazılan değerlendirme herkes için bilgilendirici ve aydınlatıcı olmalı diye düşünüyorum. Bu yazım kimseyi rencide etmek için değil ya da düşünceme destek bulmak için de değil. Üzüntümü tartışmak: Çok sevdiğim bir oyuncuyu izlemek için gittiğim bir oyun hakkında yazılan bir değerlendirmeyi okudum. Sonra bu değerlendirme yazısını yazan beyefendinin aynı oyunu başka bir tiyatro tarafından oynandığında da değerlendirme olarak yazdığını gördüm. Bazı değişiklikler olsa da çoğu yerde isimlerin değiştiği ama kişiler hakkında yazılan değerlendirmenin nerdeyse birebir aynı olduğunu gördüm. Ve üzüldüm, gerçekten üzüldüm verilen emekler adına üzüldüm. Üstün bey, oyuncuya ve tiyatroya değer veren bir beyefendi ve fakat İstibdat Kumpanyası'nın iki farklı tiyatro tarafından oynanışı hakkındaki değerlendirme yazıları beni gerçekten üzdü." 

Anladım ki Trabzon Devlet Tiyatrosu tarafından 2009-2010 sezonunda,  Tiyatro İstanbul tarafından 2014-15 sezonunda sahnelenen İstibdat Kumpanyası oyunları için Üstün Akmen iki eleştiri yazmış. Aslında iki eleştiri demek zor. Üstün Akmen ilk yazısını şablon olarak kullanmış  ve isimleri değiştirerek ikinci yazıyı kotarmış.

Ben her iki yazıyı aşağıda arka arkaya veriyorum. İki yazıda ortak olan kısımları aynı renge boyadım.

Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Derneği eski başkanı Üstün Akmen'in yaptığına inanamıyorum. Üstün Akmen gene bir yazıdan iki yazı çıkarmış, kendi yazdığı yazıyı intihal etmiş (!) Her iki oyunda da aynı yönetmen, koreograf, kostüm ve dekor tasarımcısının çalışmış olması bu yaptığını mazur göstermez. Farklı oyuncuları aynı ifadelerle övmesi inanılmaz bir ciddiyetsizlik ürünü. Bunu Türkiye'nin duayen eleştirmeninin yapması hem kendisi hem de tiyatromuz için çok acı. Daha önce kendisini uyarmıştım, 'tın'mamıştı. Umarım Üstün Akmen bu kez özür diler. 

Tiyatro camiasının bu olayı umursayacağını sanmıyorum. Üstün Akmen'in elinden ödül almaya devam ederler.

Melih Anık

Zamanımızın GENÇ Tiyatrocuları

Onlara Mitos-Boyut’ta rastladım. İki erkek bir kadındılar. İki erkek bir kadın için oyun arıyorlardı.KENDİ tiyatrolarını kuracaklardı. Henüz ismini koymamışlardı.

Onları sahnede seyrettim. İkisi bir araya gelmiş kendi tiyatrosunu  kurmuştu. Dört kişilik bir oyun oynuyorlardı.  Oyunun iki erkek rolünü onlar oynuyordu.

Onu yazdığı oyunla tanıdım. Bana oyununu gönderdi okudum. Düşüncelerimi yazdım. Oyunun ilk gecesinde oyunu seyrettim. Oyunun iki erkek rolünden birini oynuyordu.

Tiyatro eğitimi almış bu gençler,  bana topun sahibi olduğu için mahalle takımına kaptan olan çocukları hatırlatıyor. Hepsinin amacı KENDİ oyununu KENDİ tiyatrosunda oynamak. Genç dediysem yaşları 35 civarı.  

KENDİ yazdıkları oyundaki role bile yabancılar. Başkasının yazdığı metinlerdeki hayatları hiç yaşamamışlar. Ama daha da kötüsü hayatı gözlememişler. Sadece replikleri ezberliyor ve repliklerin hakkını vermek için çabalamaları boşuna. 

Ne olacak bu tiyatronun hâli?


Melih Anık 

12 Nisan 2015 Pazar

Deren'in Halası ve Halkımın Sağduyusu

Söğütlüçeşme'den metrobüse bindim. Otobüs kalabalık. Ayaktayım. Otobüsün hareketinden bir iki dakika sonra birinin telefonda yaptığı konuşmayı dinlemeye başladık. Anladığım şu: Otobüsteki Deren'in halası, telefonda Deren ile konuşmaya çalışıyor. Ama Deren konuşmayı yeni öğreniyor. Deren'in halasının konuşmalarından telefonun öteki ucunda Deren'in yanında bir yetişkin var zira Deren'in halası ara sıra onunla da konuşuyor. Deren'e hala dedirtmeye çalışıyorlar. Deren'in halası iki de bir 'Dereeenn.. Hala... Deeereeennn...' diyor. Bu yaklaşık yirmi dakika sürdü. Boğaziçi Köprüsü'ne girerken önünde dikildiğim başı bağlı bir hanım telefonunu kulağına götürdü sanki telefonu çalmış da cevap veriyormuş gibi ama herkesin duyabileceği kadar yüksek sesle  'Ben seni ararım.  Şimdi kapat. Otobüste yüksek sesle konuşarak başkalarını rahatsız etmek istemem.' dedi. Ben hemen onun arkasından yüksek sesle 'Hanımefendi çok doğru bir hareket  yaptı. Deren'in halası duymuş mudur acaba?' dedim. Anında Deren'in halasının sesi kesildi.

Ben bu olayı bir oyun sahnesi gibi algıladım. O başı bağlı hanımın yaptığı oyunu çok beğendim. İçimden dedim ki 'Bu halkta iş var.'

Melih Anık  

1 Nisan 2015 Çarşamba

Alternatif Tiyatro, Mekân vs. vs…

İsmi güzel olan toplantıda  ("Türkiye'de Oyun Yazarlığında Yeni Eğilimler") konuşan Mirza Metin’den duydum önce:  ‘'Alternatif tiyatro seyircisi  2000-3000 kişiden oluşuyor. Çok sınırlı seyirci ile ilişki içindesin. Sahneye hapsoluyorsun.' O toplantıda ‘Gelecek iki yıl içinde Diyarbakır'da tiyatro yapacağım' diyen Metin Mirza ‘şarkı söyleyerek’ Şermola’yı kurtarma projesine ilişkin bir twit yazdı: ‘Şermola: İnsanı insana döt kadar yerde anlatan tiyatro. Siz de bir bilet alın dötü kurtaralım.:)’ İsmi güzel toplantıda şunu hissettim: Vizyonunu kısıtlı bulduğum  'Alternatif tiyatro', misyonunu doldurmuş.