20 Şubat 2013 Çarşamba

Eleştiri Kılavuzu : "Largo Desolato" için Ne Dediler?


Ekip Tiyatrosu kendisi için söylenenleri toplamış. Ben “ne denmişe” bakarak bir sınıflama yaptım.

EKİP Tiyatrosu
Ekip Tiyatrosu bir yıl içinde çok önemli bir yol almış (Geçen yıldan  iyi)
Varmak istediği yere sağlam adımlarla yürüyen bir tiyatro oluşumu (Henüz varamamış)
Capcanlı ve her yönleriyle yüzde yüz ‘tiyatro’ kokan EKİP grubunu ‘kazandık’ (Yüzde yüz tiyatro)
Bu topluluğun Türk tiyatrosu için kanımca gerçekten büyük bir kazanım vadetmesidir.(Vaad aşamasında)
Öylesine başarılı ve -en önemlisi- kendilerine özgü bir şekilde sahneliyorlar ki (Başarmış ve özgün)
Yeni bir tiyatro doğduğunu müjdeliyorlar (Yeni)
Tiyatromuzda taptaze bir soluk olarak EKİP (Henüz taze soluk)
Gerek repertuarı gerekse de oyun düzeni ve sahneleme olarak ileriye dönük umut vaat eden kolektif bir topluluk (Umut vaad ediyor)
Sonuç: Yeni, vaad ediyor, gelecek için umut veriyor


Görevler
Öylesine başarılı ve -en önemlisi- kendilerine özgü bir şekilde sahneliyorlar ki, bunu hakkıyla anlatıp irdelemek, başlı başına bir “eleştiri tezi” olarak yazılabilir. ( Eleştirmene görev)
Her konservatuvar öğrencisinin ders malzemesi olarak izlemesi/tartışması/yorumlaması gerekir (Konservatuar öğrencisine görev)
Gidiniz, etkisinde kalınız(Seyirciye görev)
Kullanılan sahne dili, oyunculuğundan makyaja, sahne tasarımından ışığa, efektlere kadar her şeyiyle, reaksiyonu seyirciye de (topluma da) doğrultmaktadır (Seyirciye görev)
Kullandığı semiyoloji ‘Largo Desolato’yu, Dr. Leopold’ün ‘ben böyle yaşayamam’ haykırışlarını seyircinin hafızasına kazıyan, öte yandan baskı sisteminin bir parçası olup olmadığımızı sorgulatan samimi bir tiyatro örneği haline getirmiştir.(Seyirciye görev)
İstanbul’da tiyatro yapmaya girişmiş gençler tiyatronun işlevselliği üzerine düşünce üretmeye girişip aralarında tartışabilmeli (Tiyatro yapmaya girişen gençlere görev)
Bu oyunu sindirmek için, Türkiye’nin ne kadar ‘saçma’ bir dönemden geçtiğini akılda tutmak yeterli (Seyirciye görev)
Sonuç:  Seyirci, eleştirmen, oyuncu, öğrenci için DERS gibi bir oyun


Özelde Oyun
Sezonun en çarpıcı oyunlarından biri (Çarpıcı)
Sıra dışı ve heyecan verici bir deneyim(Sıra dışı, heyecan verici)
Seyircinin oyunla ilişkisini hep taze tutarak(Seyirciyi kopartmayan)
Bu zor oyunu ilginç ve son derece izlenir kılıyor.(ilginç, izlenebilir)
Özenli, detaylı, yaratıcı, gayet başarılı bir prodüksiyon.(Özenli, detaylı, başarılı)
Bu sezon coşkuyla alkışlanacak oyunlar arasına adını kazıyor.(Alkışlanmalı)
Seyircinin aklını da çalıştırmasını sağlayan(akıl çalıştıran)
Sezonun en yenilikçi, en bağımsız, en cesaretli, en eğlenceli ve en bilmeceli oyunlarından biri (Yenilikçi, bağımsız, cesaretli, eğlenceli, bilmeceli)
Sonuç:  Yenilikçi, bağımsız, cesaretli, eğlenceli, bilmeceli, özenli, detaylı, akıl çalıştıran olduğu için(ya da öylesine…) başarılı, sıra dışı, heyecan verici, çarpıcı bir oyun


Sahneleme Özellikleri
Matematiği oldukça iyi çözülmüş (Matematik)
Yüksek enerji düzeyi(Enerji)
Koreografik denebilecek bloklama(Koreografik bloklama)
Çarpıcı makyaj ve kostümler(Çarpıcı makyaj, kostüm)
Seyirciyi sarmalayan sahne düzeni(Seyirciyi sarmalayan sahne düzeni)
Aksiyonu bol rejisi ve gerilimli müziği (Aksiyon, gerilimli müzik)
Derdini sonlara doğru artarak açık ediyor (Derdini sona saklama)
Güçlü oyunculuklar(Güçlü oyunculuk)
Sadece iyi tiyatro ve kıvamında oyunculuklar izlemek için (İyi tiyatro, kıvamında oyunculuk)
Müthiş bir görsel seyir keyfi yaşattığı(Görsel keyif)
Çok doğru yorumlanmış ve çok iyi oynanmış prodüksiyonda(Doğru yorum, iyi oyunculuk)
Dekor, kostüm, ışık çalışmalarının ve olağanüstü makyaj tasarımının oyunun başarısına katkısı büyük(Katkı veren dekor, kostüm, ışık, olağanüstü makyaj)
Somut düşünülmüş, düzenli ve özenli bir açık uygulama ile seyirci karşısına çıkıyor(Somut düşünülmüş, düzenli ve açık uygulama)
Sonuç: Etkilemesinde görselliği ağır basan bir oyun. Oyunculuk için ortak görüş yok. Yorum matematiksel ve somut olduğu için (mi?) doğru. (Bu son ifade kelimelerin yerleri değiştirilerek çeşitli şekillerde kurulabilir yeniden yeniden yeniden…)


İmzalar
Gazeteci - Eleştirmen
Eleştirmen
Eleştirmen - Yazar
Akademisyen - Eleştirmen
Sonuç:  Tek başına eleştirmen olmak yetmez, "yanında" bir şeyler olsa daha iyi.

Buradan ne çıkar? Eleştirmenliğimiz çıkar!

Melih Anık

Not: Kesin saklayın, gerektiğinde kullanırsınız..

17 Şubat 2013 Pazar

Ayşegül Yüksel'in Yazısı ve Kendi Kıskacında Tiyatro


Ayşegül Yüksel Hoca, Cumhuriyet’teki Sahneden köşesinde  Sessizlik Kıskancında Tiyatro başlıklı bir yazı yazmış, Akün ve Şinasi Sahneleri’nin satılması ve o salonlarda seyrettiği güzel geçmişi üzerine duygularını paylaşmış. Diyor ki: ”Artık biliyoruz sesler zamanında yükseltilse bile atı alan Üsküdar’ı geçiyor”  “Bu “gidiş” içinde tiyatro amansız bir sevgisizlik kıskacında bunaltılıyor. Bu arada nitelikli kültür sanat üretiminin yolları birer birer tıkanıyor.”

Bir süre önce son 200 yılda kapanan İstanbul tiyatroları ile ilgili bir kitap(“Geleceğe Perde Açan Gelenek - Geçmişten Günümüze İstanbul Tiyatroları”) yayımlanmıştı. Ben de bir yazı yazmıştım. (http://melihanik.blogspot.com/2012/02/ataturk-kultur-merkeziakm-ve-tiyatro.html)  Ayşegül Yüksel’in yazısı bana kapanışlarına tanık olduğum bazıları üzerine aynı tondaki yazıları hatırlattı.  Ben kendimi bildim bileli bu serzeniş, yakınma sürmektedir. Sürmekte oluşu bu konuda gidenin arkasından ağlamaktan başka bir şeyin de yapılmadığını göstermez mi?

Bir insanın kaderinde en hüzünlü durum kendisi hakkında alınan karardan daha sonra haberi olmasıdır. Örneğin bir çalışanın işten çıkarılması kararı, kararın ona bildirilmesinden belli bir süre önce alınmıştır ama onun o anda haberi yoktur belki de gelecek için hayâller kurmaktadır.  Bu durum beni çok düşündürmüştür. Kişi içinde bulunduğu durumu gerçekçi olarak görememiş, hazırlık yapamamıştır ve başına gelene de “kader” diye razı olmaktan başka bir şey elinden gelmemektedir. Onun için “kader ânı” “bildiği” andır.

Kişilerin başına gelenin toplumların da başına gelmesi “toplumsal kader” midir? Örneğin “şu bizim tiyatromuz” başına gelecekleri önceden bilemez miydi? Önüne çıkan fırsatları değerlendirse, “deve kapıya çökmeden” bir araya gelse düşünse, çalışsa durum daha farklı olmaz mıydı? Geçmişi öyle böyle elimizden kaçırdık da gelecek için ne yapıyoruz söyler misiniz? Sahibi olmayan nice konu ortada duruyor. (http://melihanik.blogspot.com/2011/11/tiyatromuzda-bunlarn-sahibi-kim.html) Korkarım bu gidişle gene aynı yazılar yazılacak aynı gözyaşları dökülecek. Her şey Santiago Nasar’ın ölümü gibi göz göre göre geliyor ama kim görecek kim tedbir alacak kim hazırlık yapacak? Herkes “hesap peşinde” mi?  Ayşegül Yüksel’in bahsettiği “sessizlik” tiyatronun SESSİZLİĞİ olmasın?

Ayşegül Yüksel’in yazısının sonunda değindiği “tiyatro amansız bir sevgisizlik kıskacında bunaltılıyorifadesi de “fâsit daireye sokuyor çözümü. “Sevgisizliğin ortadan kaldırılması” zaten sanatın, tiyatronun asıl görevi değil mi? Sevgisizlikleri ortadan kaldırabilecek güce sahip tiyatro o sevgisizlik içinde “bunalıyor” öyle mi?  Çık işin içinden.

Melih Anık

1 Şubat 2013 Cuma

İŞTİSAN “BİLDİRMİŞ” : “Kızım Sana Söylüyorum…”


İŞTİSAN bir bildiri yayımlamış. İlk üç satırı şöyle:
Bir resim galerisinde  galeri sahibi resimler beğenilmediğinde eline fırçayı alabilir mi?
Bir şiir kitabı beğenilmediğinde yayınevi redaktörü yeni dizeler yazmaya kalkabilir mi?
Ödenekli bir tiyatroda bir Genel Sanat Yönetmeni seyirciyle buluşmuş bir oyunu yönetmenden habersiz “YENİDEN YORUMLAMAYA” soyunabilir mi?”