26 Mart 2013 Salı

“Melih Bey, Merhaba,"


Melih Bey, Merhaba,

15 Mayıs 2011
İçtenlikle söyleyeyim, yazılarınızı (yalnız kendi oyunlarım için yazılanları değil) çok ciddiye alıyor ve kendi adıma faydalanıyorum. Keşke başkaları da olsa; onlar da eleştirmenliği ciddiye alıp metinleri okusalar, yazar ve yönetmenleri takip etseler, iyi tanısalar, metnin bir sahne eseri haline gelme aşamasını da tüm katmanlarıyla değerlendirebilip yönetmene sonraki çalışması için ışık tutabilseler...“
……………………
Siz ne düşündüğümü, ne yaptığımı, ne demek istediğimi sahne sahne anlamaya çalışan birisiniz. Şifreleri birer birer çözmeye çalışıyorsunuz, buna zaman harcıyorsunuz, ayrıntıları kaçırmıyorsunuz, bu da beni gerçekten etkiliyor.”
………………..
O bilgili dosta yazdığımı biliyorum. Oyunlarım üstüne düşündüğünüz, bana değer verdiğiniz için mutluyum.”

19 Şubat 2011
.........  hemen izlemenizden dolayı teşekkür ederim. Değer verdiğim bir iki (üçüncü yok) eleştirmenden biri olduğunuzdan, bu sefer biraz anlatacağım:”

10 Kasım 2010
Bana ve oyunuma değer verip zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Bilgi ve araştırmaya dayanan, süsten püsten uzak, berrak anlatımınız eleştirmenler arasında ne yazık ki nadir rastlanan bir şey; sizi okumaktan çok mutlu oldum. Görüşlerinizden yararlandığımı bilmenizi isterim.

Saygı ve sevgilerimle.

17 Mart 2013 Pazar

Masumiyet Müzesi Bir Aşk Romanı Değildir

" Oyunu okur okumaz benim de aklıma Pamuk geldi. Oyun,  Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi kadar “giz”li değildi. Orhan Pamuk, Masumiyet  Müzesi’nde “aşk romanı” yazar gibi yapıp aslında Osmanlı İmparatorluğu’nu, Cumhuriyet’i, Kemalizm’i, kadroları  ve Mustafa Kemal’i anlatıyordu. Ne gariptir ki roman üstüne yapılan tüm röportajlar, yazılan sempozyum bildirileri Masumiyet Müzesi’nin esas meselesine dokunmuyordu. Tiyatro Boğaziçi oyunla ilgili düşüncelerini bir röportajda açıkça söylediği için oyunun “giz”li kalmış bir yönü yok, her şey hatta fazlasıyla ortada. "Biz Küçükken Babamla Oyunlar Oynardık", Pamuk’un roman olarak kurguladığı, geçmiş suçlarını, yarattıkları masumiyet müzeleri ile  aklamaya çalışan bir zihniyet müzesinin odalarından biri gibi. "



http://melihanik.blogspot.com/2013/03/cumhuriyeti-shakespeare-ile-anlatmak.html adresindeki yazımdan

11 Mart 2013 Pazartesi

Bireysel Emeklilik Sistemi'ni ÖVEN Hanımefendi ve/veya Beyefendi'ye


Sayın Hanımefendi ve/veya Beyefendi,

Bireysel Emeklilik Sistemi'ne destek verdiğinizi biliyorum ve de bu desteğinizin yanlış değerlendirmelere neden olacak şekilde ve bazen şirketlerin reklâmı olacak kadar da ileriye gittiğini düşünüyorum.

Dünyadaki sisteme bakınca ki onlarda da dar boğaz yaşanıyor, bizim ülkemizde bu ekonomik koşullarda ve bu kafa(özel ve devlet) yapısıyla sistemin yaşamasını çok zor hatta imkânsız buluyorum. Ayrıca  gelir getirecek enstrümanların hiç birinin üretime dayanmıyor oluşu da ayrı ve büyük bir sorun. Tabii ki yatırımcıların birikmiş geçmiş ve umut edilen gelecek için alışkanlıklarının da rolü de büyük. Sigortacılık sektörünün karnesi de zayıftır, güven vermek yerine poliçe SATMAK, PRİM toplamak amaçlı derebeylik düzeni kişilerin çaresizliklerini ve korkularını "kullanmaktadır". Sistemin üç yıl içinde değişmesi de sürekliliği bozuyor ve yarın için güven vermiyor.

İşte size bir haber:

GYO'ların mevzuatı ile uzun süre uğraşmış biri olarak BES'in de ölü doğmuş bir çocuk olduğunu söylemek zorundayım.

Sizden ricam gerçekçi olarak bilgilendirmenizdir. Övmek yerine mevzuatın zayıf yönlerini göstermenizdir. Zira övülürse sistem yaşar düşüncesi yanlıştır.

Saygılarımla.

Melih Anık