28 Mayıs 2014 Çarşamba

Alternatif Sahneler ve Bağımsız Tiyatrolar Nedir?

"Aşağıda imzası bulunan sahneler ve tiyatrolar(42 imza) olarak son dönemde “Alternatif Sahneler ve Tiyatrolar” üzerine yapılan çeşitli yorumlar ve söylemler üzerine bu bildiriyi yayınlama kararı aldı”

Ben bildiriden "Alternatif Sahne ve Bağımsız Tiyatrolar"ın ne olduğunu özetledim:

1980 sonrası yapılan her türlü yenilikçi, deneysel çalışmanın mirasçısı; farklı; seçenek, diğer olan; 'öteki' olmaktan, 'ana akım' olmamaktan, tiyatroyu ticari ürün olarak görmemekten, mekânlarını yaşatabilmekten mutlu; sınıfsal ayrım taşımayan;  her sezon 200'den fazla oyun üreten, yurt içi ve dışına turne yapan,her gün aralıksız temsil veren; geleceğin Türkiye tiyatrosunu doğuracak; alternatif işler üretmekten ziyade alternatif sahne/mekan ve seyir biçimleri yaratan/araştıran; ödül için iş yapmayan ama çok ödüllü; yazılı ve görsel basın tarafından özenle takıp edilen; koltuk sayısının bir oyunun kalitesini etkilemediğini bilen; sadece tiyatro yapmak için uğraşan; usta oyuncularla ve hocalarla ilerleyen; mahalle aralarına genelde bireysel destekçilerin katkılarıyla mekân açan; ödenekli tiyatroların, prodüksiyon tiyatrolarının çeşitli suçlamalarına mâruz kalan; popüler ve sabun köpüğü söylemler içinde prim sağlamayan; onurlu, üretken ve ahlâklı yıllar dileyen;  vergisini veren;  oyunculara istihdam sağlayan; yıkıcı olmak yerine yol gösterici olunması gerektiğini belirten” ve de "İstanbul’da apartman dairelerinde konuşlanmış”(bu da benden olsun!) tiyatrolara  “Alternatif Sahneler ve Bağımsız Tiyatrolar” denir.  

Melih Anık

Bildiriye ulaşmak için:
http://alternatifsahneler.com/component/content/article/21-haberler-2013-2014/45-ac-k-mektup

25 Mayıs 2014 Pazar

Tiyatro Eleştirisi Üzerine 19.İstanbul Tiyatro Festivali Kuram Atölyesi'nde Söyle(yeme)diklerim

19.İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında düzenlenen Kuram Atölyesi-Tiyatro Eleştirisi’nin ilk toplantısına (17 Mayıs 2014) ait notlar 23 Mayıs 2014 saat 18:21’de yayımlanmış. İkinci toplantı 24 Mayıs 2014 saat 15’de. Atölye yürütücülerinden Özlem Hemiş ve Ata Ünal ikinci toplantıda farklı bir konunun tartışılacağını(“Yurt içi ve dışı eleştiri karşılaştırması”) ikinci toplantıya katılanlar birinci toplantının notlarını okuyacakları için tekrarların olmayacağını söylemişlerdi.  İkinci toplantının konusu, toplantı sabahına karşı hiçbir yerde duyurulmadı, birinci toplantının notları kaç kişiye ulaştı bilmiyorum.(Birinci toplantının katılımcılarından biri olan bana bile ulaşmadı. Ben kendi gayretimle takip ediyorum.) Birinci toplantı notlarında gene “hocalara saygı” zihniyeti devam ediyor. Sanki dört hoca konuşmuş diğer 50’ye yakın kişi de ders dinlemiş gibi bir hava var. Toplantının katılımcılarının listesi yok, yürütücülerin kendilerine göre özetledikleri düşüncelerin sahibi belli değil. Hocalar dışındakiler “denek figüran” yerine konulmuşlar. Akademik olmaya çalışan bir toplantının akademik olmayı bırakın, toplantı notlarını sunuşları, sıradan şirket “MOM”(toplantı tutanak)larından bile geride.  Akademisyenlerin bu “rahle anlayışı” da üzüntü verici, hem de eleştiri konusunda. Kuram Atölyesi’nden bir şey çıkmayacağını anladığım için ikinci toplantıya katılıp zamanımı harcamak istemedim. Ama öte yandan o toplantıda   “biz moderatör değiliz” deyip de moderatörlük yapanlarca mikrofon verilmediği için söyleyemediklerimi, bu yazı kapsamında paylaşmak istedim.

19 Mayıs 2014 Pazartesi

19.İstanbul Tiyatro Festivali “Kuram Atölyesi”nin Düzeni (İKSV)

İKSV’den ismime bir davet geldi.
Sayın Melih Anık,
 İKSV 19. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında düzenlenecek Kuram Atölyesi’nde, bu kez tiyatro eleştirisini ele alıyoruz. 17 ve 24 Mayıs Cumartesi günleri saat 14:00-17:00 arası Salon İKSV’de eleştirinin işlevini birlikte yeniden düşünmek için sizi atölyemize katılmaya, görüşlerinizi paylaşıp katkıda bulunmaya davet ediyoruz. Mekân kapasitesi sınırlı olduğundan, lütfen katılımınızı rezervasyon@iksv.org adresine bir e-posta göndererek bildiriniz.”

Ben de gereğini yaptım, 17 Mayıs 2014 tarihinde katılacağımı bildirdim.

18 Mayıs 2014 Pazar

Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Derneği Ne İşe Yarar?

19.İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında düzenlenen “Kuram Atölyesi”nin konu  başlığı “Tiyatro Eleştirisi” idi. Toplantının “kuram” kısmına ait görüş ve düşüncelerimi bir yazı ile paylaşacağım ama toplantıda bana ilginç gelen bir hususu ayrı bir yazıda paylaşmak istedim.

15 Mayıs 2014 Perşembe

Bir Eylem Olarak Tiyatro




Günlerden Soma.. Twitter’da Birgün Gazetesi çıkışlı bir fotoğraf gördüm. Başında madenci bareti, üstünde kirlenmiş  beyaz bir atlet, bir kara pantolon, yüzü ve bedeni kömür karası, ayakları çıplak genç bir adam Şişli’de yürüyordu.

Günlerden Soma.. Facia yeni duyulmuş. İlk önce o çıkmış sokağa.. Tek başına..

Ne iş yapar, bilmiyorum. Bir eylem yaptığı çok belli. Ama tek başına..

Sadece yürüyor sesi çıkmıyor ama yürüyüşüyle, kıyafetiyle “konuşuyor”. Hem de bağıra çağıra..

Hemen fotoğrafı paylaştım: “’Sokakta tiyatro’ İşte bu.”
 RT’ler çığ gibi geldi. Tiyatro yazılarım bile bu kadar RT’lenmemişti. Anlaşılan fotoğraf pek çok gönülde aynı izi bıraktı.

Sessiz bir çığlıktı. İçinde yürek dağlayan bir his vardı. Bir fiske gibi dokunuyor ama içinizdeki dağları yerinden oynatıyor, küçücük bir dokunuşla devâsa kuleleri yıkıyordu.

O genç, sokakta kendi halindeliği ile içindekileri paylaşıyordu. Samimi idi. “Sanat olsun” diye değildi yaptığı ama sanat olmuştu işte.

Sanatın bağırması gerekmiyor dedim kendime. Sessiz performans pek çok sözden daha etkili. Etkili olması için akıllı olması yetiyor.

Sanatçı, sokakta, herkesten farklı olmalı dedim kendime. Hatta herkesten daha çok görünür olmalı.

En büyük gücü de sanatı, kimselerde olmayan..


Melih Anık