29 Ocak 2015 Perşembe

Seyirci Tiyatroya Neden Gitmiyor?

Dün akşam Uyanış’ı seyretmek için Profilo AVM’ye gittim. Ben Şişli’de oturuyorum. Profilo’ya o saatte(19:30)  gitmenin tek yolu yürümek. Benim için en fazla yirmi dakikalık bir yürüyüş. Yürürken düşündüklerimi paylaşmak istedim.

Hava soğuk, yağmur çiseliyor. Trafik kilit olmuş. Kaldırımlar dar ve işgal altında. Yürüyenler birbirimize çarpmamak için dikkat ediyoruz. Bu arada yerdeki su birikintilerine, kazı artığı çukurlara da dikkat ediyoruz tabii. Aydınlatma yetersiz olduğu için her şey karanlık olduğu için artık ne kadar dikkat edebilirsek. Zaman zaman yoldan yürüyoruz. O sırada yanımızdan geçen arabalara da dikkat etmek zorundayız. Yürürken telefonla konuşmak, mesaj atmak, sigara içmek doğal olduğu için yüzünüze üflenen sigara dumanına, üstünüze bodoslama gelen şahıslara da dikkat etmek gerekiyor. Engelli bir yürüyüş yapıyorsunuz.

Düşünüyorum. Hadi ben emekliyim. Bütün gün enerjimi akşama saklama imkânım var. Ya o saatte işten çıkıp evine ulaşmaya çalışanlar ne yapsın? Kalan son enerjisini eve ulaşmaya ve/veya  evde akşam sofrasını  yapmak için saklamak zorunda. Akşam Profilo’ya gitmek için evdekileri birilerine emanet edecek meselâ. Eşiyle bir yerlerde buluşacak, oyun öncesi dışarıda ayak üstü bir sandviç yiyecekler meselâ. Bekârsa daha rahat ama o da oyun çıkışı eve dönüşü hesap etmek zorunda. Saat 22’den sonra yalnız başına ıssız sokaklarda yürüyecek belki de o saatte uyumayan birileri yanına gelip elini açacak.  Otobüs bekleyecek, metrobüsü, metroyu yakalayacak. Taksi tutacak hâli yok zira zaten bilet, yemek derken  en azından elli lira harcamış. Parayı mesele etmeyenler için sorun yok. Zira onlar tiyatroyu yurt dışında seyrediyor. Türkiye’de onlara göre oyun yok. Tiyatro kalkınsın, denemelere destek olayım diye bir dertleri de yok. Evlerinde sinema salonları var, istedikleri oyunu sinema gibi seyredip tiyatro seyrettik diyorlar. Yıldız Üniversiteliler Güldür Güldür’ü tiyatro sanıyor. Halk  yetenek yarışmasını,  Mutfak oyunlarının gına getiren tekrarlarını izliyor. Ona göre tiyatro işte bu. Şekerpare filmi de tiyatro olmuş. Evde seyreder rahat rahat. Televizyonlarda  her akşam birkaç dizi.  Zaten orada seyredilenler de tiyatro oyuncusu değil mi?

Tüm bu insanları evinden çıkarmak salonlara götürmek için büyük bir neden olmalı. Büyük salon, kadro, konu, gösteri.. Oysa bizim tiyatromuz küçülüyor git gide.. İnsanların kafalarındaki soruların, sorunların cevaplarını bulması lâzım. Oysa bizde 'ima eden'  ithal oyunlar oynanıyor. Yerliyi oynayan ‘zülf-ü yâre dokunamıyor’, ‘parasını sübvanse eden devlete’ ses edemiyor, ödeneklide ‘emir demiri kesiyor’. Ben oyun seçmekte zorlanıyorum, bolluk gibi görünen yokluktan, halk ne yapsın!

Tiyatro kadroların çoğu genç.. Kendi çocuğunu dinlemeyen tiyatroya gidip çocuğu yaşındakinden ders mi alacak? Bir sonraki yemeğini hesap eden ‘Arabın İntikamı’ olsa evinden çıkmaz. Dümbüllü gelse çaresiz. Eskide kalmış o devirler.

Gene bana kaldın ya tiyatro, benimle de geçinemiyorsun.


Melih Anık

25 Ocak 2015 Pazar

İBBŞT’nın Yeni Tiyatro Anlayışı: ‘Emir Demiri Keser’

Geçmiş bir anımı anlatarak başlayayım.

Bir  ‘Head hunter’ aradı. Rusya’da milyon dolarlık bir yatırıma CEO arıyorlarmış. Bir sene içinde hayata geçmesi gerekiyormuş. Maddi şartlar çok iyiymiş. Görev için ben ‘ideal’mişim. Benden iyisini mi bulacaklarmış. İşin sahibi de adımı duyunca heyecanlanmış. Kabul edersem çok mutlu olacaklarmış falan filan..

İlk sorum şu oldu : ‘İş bir sene içinde hayata geçer mi?’

Karşıda bir sessizlik oldu. ‘Yâni…  Biraz zor ama…’

Ben ‘O halde olmaz’ dedim.

‘Head hunter’  ‘Aman Melih Bey, ne önemi var. Bir yıl çalışın maaşınızı alın. Gerisini düşünmeyin’ dedi.

Ben ‘Başkasını bulun’ dedim.

‘Head hunter’ ‘Başkası sizden daha iyi yapamayacak ya.. Bu görevi kabul edecek başka kişileri bulmak kolay. Siz alın o maaşı iş olmazsa olmaz.’ dedi.

Teşekkür ettim, görevi kabul etmedim.

İş hayatımda bu tarz çok teklif aldım. Piyasada iş böyle kabul ediliyor(du). Görev (zamanında) yapılmış yapılmamış kimsenin umurunda değildi. Al maaşı, olursa sendendir olmazsa bir bahane bulursun. Zaten kimse sormuyor. Herkes ‘benden daha iyisini yapacak yoktur’ diye düşünüyor.  Oysa ben, varsa benden önce o görevi üstlenmiş olan ile konuşmaya kadar götürüyordum işi. Neden ayrılmış, yaşanan sorunlar ne vb. Koşulları öğrenip aklıma yatarsa teklifi kabul ediyorum. Önemli olan maddi kazançlarımdan daha önce  görevin başarı ile tamamlanabilmesi  idi.

Bunu niye anlattım ?

İBBŞT’ın ‘ismini anmak istemediğim’  GSY, kral öldü diye açıklanan milli yas nedeniyle oyunların iptal edilmesi üzerine ‘Başbakanlıktan emir geldi, emir demiri keser’ demiş . Ben olsam bu sözü söyleyeceğime  o görevden hemen ayrılırdım. Aslında istifanın da bir yararı vardır ama hadi o istifa etmesin ama bu olayın saçmalığı üzerine birkaç söz söylesin. Zira oturduğu koltuk ('Muhsin Ertuğrul’un koltuğu' diyor ya) ona bu görevi ve sorumluluğu veriyor.  İkide bir Muhsin Ertuğrul’un ismini dilinde gezdirip onun yaptıklarını yapamama yetersizliği ile o koltukta oturmak mıdır hüner? Yaptığı hırsa değer mi? Bu yönetim zihniyeti ile mi ‘istediğinden fazlasını alacak’? O da  ‘Bir başkası benden iyisini mi yapacak?’ diye düşünüyor olmalı.  İleride bir gün  yaptıklarını ‘bir türlü’ açıklar. Şimdi her dediğine susanlar, arkasından  ‘Kral öldü yaşasın yeni Kral’ ya da ‘Giden ağam gelen paşam’ derler. Ona güveniyor herhalde.

Dikkat edin, İBBŞT’nın ‘adını anmak istemediğim’ GSY, geldiğinden beri ‘törpülemek, otokontrol, emir demiri keser’ gibi tiyatro ile bağdaşmayacak ifadelerle anlatıyor kendini ve başında bulunduğu 100 yıllık kurumu. Bu nedenle İBBŞT  iyi yolda diyemiyorum. Benim gördüğümü kurumdakiler görmüyor mu?   


Melih Anık     

11 Ocak 2015 Pazar

Türk Tiyatrosu’nda Bağlılıklar

Topluluk,  Bakanlık yardımına, sponsora, salon sahibine, belediyelere ve aracılara

Kadro bekleyen, GSY’ne

Yazar, repertuar kuruluna, yönetmene, yayımcıya, kitapçıya, portal ve dergi sahibine

Yönetmen GSY’ne, topluluğa, yazara

Oyuncu GSY’ne, eleştirmene, yönetmene, jüriye, topluluk sahibine, dizi yapımcısına

Dergi, ödenekli tiyatroya

Çevirmen, topluluğa, GSY’ne, yönetmene  ve repertuar kuruluna

Salon sahibi emlâkçıya ve ev sahibine.

Yayımcı, yönetmene, matbaaya

Eleştirmen/akademisyen/ gazeteci,  topluluğa,  GSY’ne, yönetmene, oyuncuya,  ödül ve  festival yöneticisine

Melih Anık

2 Ocak 2015 Cuma

Bir Başka Yönetmene 2

Kesinlikle tehdit yok yazdıklarımda. En azından amacım değil.  Demek istediğim bizim tiyatromuz bu eğip bükmelerden çok çekiyor. Doğruyu bildiğimi iddia etmiyorum. Yazdım bunu. Düşündüğümü yazıyorum. Bazıları yanlış bulabilir. Ama biri çıkıp 'seviyesiz' dedi mi durmam.  Hele bazıları kapalı kapılar ardında övüp ortada arkamdan konuşursa onunla uğraşırım. Hiç kimseyle benim başlattığım bir polemik  yok.  Yazdığımı beğenmeyene ne diyebilirim ki.. Ama bu 'sen yazma' olmamalı. Ben 'sen oynama' demedim kimseye! Bu oyunu seyretmeyin demedim. İma ettim. Okuyan anlasın istedim. Sadece beğendiğim oyunları yazmadım beğenmediklerimi de yazdım. Zira eleştiri oyun seçmekle başlar. Oyunu seçtim kötü çıktı.  Şimdi açık açık diyeceğim. Diyeceğim budur.  Bu da tehdit değildir.

 Zira....:

Bir Başka Yönetmene 1

Benimle ilgili algılarınız beni anlatmıyor ama olsun.. 

Önce şu haberi okumanızı rica ederim.

http://www.tiyatrodunyasi.com/haberdetay.asp?haberno=7627

Sonra da kendi yazdığınız sorunuzu hatırlamanızı:(Anlamını bozmadan cümleyi yazdım)

'düşünce  ve yorumlar serbestçe beyan edilmeli'

Bu hatırlatmayı yapma sebebim beni korumanızı istemek değil.

...............  için makul bir 'düşünce ve yorum paylaşımı' olarak bulduğunuz bir hareketi bir başkası için bulmayışınızı neye bağladığınızı sormaktı amacım.  

Eleştiri üslubumu beğenmediğinizi anlıyorum. Çok doğal. Ben de her oyunu ve oyuncuyu, yönetmeni beğenmiyorum. Bazılarının çok daha sert eleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Zaten her oyunu da seyretmiyorum. Bazen davetleri kıramıyorum. Sizin de ilgimi çeken oyunlarınızı seyredeceğimi ve bundan böyle sadece sizin değil her oyunu kelimelerimi bükmeden yazacağımı bilmenizi isterim. 

Dileğim ve umudum kuvvetini dayanışma adı altında iş ilişkilerinden alan anlayışın tiyatrodan atılmasıdır.

Hayırlı işler diliyorum.

Melih Anık