1 Şubat 2013 Cuma

İŞTİSAN “BİLDİRMİŞ” : “Kızım Sana Söylüyorum…”


İŞTİSAN bir bildiri yayımlamış. İlk üç satırı şöyle:
Bir resim galerisinde  galeri sahibi resimler beğenilmediğinde eline fırçayı alabilir mi?
Bir şiir kitabı beğenilmediğinde yayınevi redaktörü yeni dizeler yazmaya kalkabilir mi?
Ödenekli bir tiyatroda bir Genel Sanat Yönetmeni seyirciyle buluşmuş bir oyunu yönetmenden habersiz “YENİDEN YORUMLAMAYA” soyunabilir mi?”

İlk iki satır lâfı üçüncüye getirmek için yazılmış belli. Ama kısaca diyorum ki, resim galerisinde galeri sahibi resimler beğenilmezse eline fırça alır; bir şiir kitabı beğenilmediğinde redaktör yeni dizeler yazabilir. Zira ilk iki ifade  üçüncüyü hazırlamıyor. İŞTİSAN gibi bir derneği yönetenler bunu göremiyor, ne dediklerinin ne anlama geleceğini bilmiyor olabilirler mi?  Galeri sahibi resim yapmaya, redaktör de şiir yazmaya başlayabilir. Demek ki neymiş? Kelimeleri arka arkaya getirmek maksadı anlatmaya yetmiyormuş. Sahnedeki her rejiye de "reji" denilmeyeceği gibi.

Ama biz anladık. Bildirinin temel hassasiyeti bu üçüncü satırda. “Seyirciyle buluşmuş bir oyunun” yönetmen dışındaki biri tarafından  “yeniden yorumlanması”na  karşı çıkılıyor diyeceğim ama tam da öyle değil zira “Bir Genel Sanat Yönetmeni tarafından” diye bir vurgu yapılmış. Bu somut ifade bizi Kadriye Kenter’e getiriyor. Durum anlaşılmıştır. İŞTİSAN Mehmet Ergen’in yönettiği Carrar Ana’nın Silahları oyununa Bakırköy Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Kadriye Kenter’in müdahalesinden bahsediyor.

Burada “seyirci ile buluşma” oyun, seyirci önünde oynanmış anlamında zira Carrar Ana’nın Silahları’nın seyirci tarafından beğenilip beğenilmediğini daha sonra anlayacağız ki “gerçek buluşma” o! Yani seyircinin Mehmet Ergen’in sahnede ne dediğini anlaması.

Bu noktada aklıma şu da gelmiyor değil. Mehmet Ergen, oyunun “seyirci ile buluşmayacağını” anladı da bu şekilde bir sansasyon yaratarak “buluşma” mı ayarlıyor? Ya da “sorumluluk bende değil” demeye mi getiriyor? Ben bu âlemi pek iyi bilmiyorum ama geçenlerde Hamlet’in yönetmeni hakkında yazdıklarım, oyunun yönetmeni tarafından “oyunun promosyonu” olarak algılanmıştı da ondan söylüyorum, hani böyle şeyler de oluyor diye.

Ama biz İŞTİSAN’a gelelim.

Ben meselâ bir resim galerisi sahibinin bir ressamın eserlerini toplamak için sergilerde ve mezatlarda türlü oyunlar çevirdiğine bizzat tanık oldum ve o galeri sahibinin “Sanatçının değerini BİZ belirleriz” dediğini duydum.

Ben meselâ bir çevirmenin Türkiye’nin “hassasiyetine” kendi başına karar vererek kitabın bazı bölümlerini çevirmediğini ; durumu sorduğum BÜYÜK yayınevi editörünün durumdan habersiz olduğunu bizzat öğrendim.

Ben meselâ konu ile ilgisiz “eski tüfek” bir çevirmenin çevirisini beğenmediğim  için tehdit edildim; Yayıncılar Birliği’ne yaptığım başvuruya cevap alamadım.

Ben meselâ bir müzenin kendi seçtiği eserleri “parlatmak” için seçmediği ressamların eserlerini görmezden geldiğine tanık oldum.

İŞTİSAN bunları duymamış olabilir zira o konuları yazmadım ama yazdıklarım hakkında İŞTİSAN bir şey dedi mi?

Ben meselâ “seyirci ile TAM sayıda buluşmuş” ama sonradan bir oyuncusu ile yollarını ayırdığı için Enobarbus’suz EKSİK oynanan Antonius ile Kleopatra’yı seyrettim ve seyircinin kandırıldığını yazdım.

Ben meselâ “intihal” yapan TEB’in Başkanı hakkında yazılar yazdım.

Ben meselâ İBB Kültür İşleri Dairesi tarafından siparişi ihalesinden önce gelen "maliyeti" kuşkulu oyunları yazdım.

Ben meselâ ilan ettiği seansta 10 bilet satılmadığı için perde açmayan tiyatro kapısından nasıl geri döndüğümü yazdım.

Ben meselâ yılda otuz oyun yönetmekle iftihar eden yönetmeni yazdım.

Ben meselâ “oyun yazımı atölyesi”nden çıkan oyunla gencecik bir insanın rezil olmasına neden olan tiyatrocuyu yazdım.

Ben meselâ “bir araya geldik arkandan güldük” diyen tiyatrocuları yazdım.

 Hadi İŞTİSAN beni okumuyor ama ya şunlara ne demeli?

Ben meselâ bir oyunun son provasında “Bir” Genel Sanat Yönetmeni tarafından seyredilerek oynanmasına izin verilmediğini duydum.

Ben meselâ o oyunun yönetmeninin bu durum karşısında sorduğu ilk sorunun “Peki benim param ne olacak?” olduğunu duydum.

Bunları da “duymadı” mı İŞTİSAN?

Görmedi, okumadı, tanık olmadı..

Ya Mutfak Söyleşileri, Günlük Müstehcen Sırlar?

Ya kaynağı belirsiz seyirci sayıları anketleri?

Ya bir türlü ortaya çıkamayan tüzük taslağı?

Peki  günlerdir EVİNİN İÇİNDE konuşulan Zengin Mutfağı için de söyleyecek bir şeyi, yazacak bir BİLDİRİSİ yok mu?

Bildirinin bir de “Kamu Bütçesi” hassasiyeti var. “Kamu Bütçesi kullanılan kurumlarda yöneticiler yetkilerini bu şekilde kullanmaya kalkışabilir mi?” deniyor.

Yıllardır oyun maliyetlerinin ayyuka çıktığı oyunları da mı bilmiyor İŞTİSAN? Milyarlık yönetmen ücretlerini soruyor mu İŞTİSAN? Yoksa yaptığına "suyu bulandırmak" denebilir mi?

Diyeceksiniz ki bütün bunlar tamam da “oyuna müdahale edilmiş sen ne diyeceksin?”

Hazır mizansen kullanan  yönetmene ne diyorsam onu diyeceğim.

Yönettiği oyunun oynanması ile değil alacağı milyarlık yönetmenlik ücreti ile ilgilenen yönetmene ne diyeceksem onu diyeceğim.

Bu oyun Müşfik Kenter döneminde başlamış ve maalesef onun hastalığı sırasında “çıkarılmış”. Yani Usta sağ ve sağlıklı olsaydı yönetmeni mutlaka uyaracaktı ve yönetmen de onun “önerilerine” boynunu eğecekti senin de bu “müdahale”yi  ruhun duymayacaktı İŞTİSAN. Belki de “bu işin niteliğinde var zaten” diyecektin, “Ustalar çırakları uyarır” Ustalar genç yönetmenleri uyarıyor zaten. Senin tiyatronda Genç Günler’de genç yönetmenin “danışmanı” vardı unuttun mu İŞTİSAN?  Yılda onlarca oyun yönetmek  “Usta”lık diploması hak etmek için yeterli değil.  Sonradan yapılmış olunca mı kızıyorsunuz ve  “yönetmen üzerinde kontrol”ü “reddediyorsunuz? İçinizdeki “müdahale tohumu”nu  ne yapacaksınız?  Hele ödenekli tiyatrolarda. Sahi SİZDE nasıl oluyor bu?

Hiçbir şeye karışmayıp Genel Sanat Yönetmeni oyunu sessizce sahneden indirse kim ne der? Olana kim ne diyor? İŞTİSAN sen ne diyorsun?

Özel tiyatrolarda yatırımı yapanın karşısında, yönetmenin özgürlüğünü de savunacak mısın  İŞTİSAN?

Yıllardır seyirci ile “buluşmuş”  bir oyunun tüm kadrosunu lağvedip aynı oyunu yeni bir kadroyla sahneleyen tiyatro için ne düşünüyorsun İŞTİSAN? Oradaki “yönetmen hakkı”na ne oldu?

GSY Kadriye Kenter'in  yerinde olsam yönetmenin ismini siler oyunu yeni baştan kendi bildiğim doğrulara göre sahnelerdim, aynı oyuncularla hem de. İŞTİSAN da o tür değişikliklere göz yumuyor madem! Enobarbus'suz Antonius ile Kleopatra için de bir şey demedi zaten!

Özel tiyatroya bir verip biletini “on”a satan yatırımcılara ne diyorsun ey İŞTİSAN?

Peki ya o tiyatroda çalışan sanatçılar? Bu bildirinle onları ne hale düşürdün ey “sanatçı derneği”? Onlar “paralarını alıp susan”  “sallabaş” mı? Yönetmen “eylemini yapmadan” önce onlarla konuşmuş mu? Reji sadece kendini “Tanrı” sayan yönetmene mi ait? Sahnedekiler “kukla” mı? Oyuncu rolünü sahnede istediği gibi eğip büküyor bir anlamda kendine göre “takılıyorsa” ne dedin bugüne kadar? Yönetmen eylem yapmadan önce  Genel Sanat Yönetmeni’ni arayıp sormuş mu? Yönetmen parasını aldığı bir işin kendi istediği gibi olmadığını görünce sahneye mi çıkmalı? Seyirci olarak keyif almaya gittiğim bir oyunda sahneyi kendi eyleminin bir parçası haline getirmeye kimin hakkı var? Sahnede yapılan bu eylem bundan sonra bana da aynı hakkı vermez mi, benim için de bildiri yayımlayacak mısın?

Kendi kurumunda bu kadar cevval olamıyorsun da başkasına gelince mi bu kadar cevvalsin? Yoksa “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla mı” yaptığın İŞTİSAN?  

Gücünün yettiğini düşündüğü  “ödenekli”ye bu kadar dil uzatabilen bir kuruma insaf diyorum!  

Şimdi sen şarkını söyle İŞTİSAN! Ama hiç değilse DOĞRU bir şarkı söyle!

Melih Anık

Daha önce yazmıştım seni İŞTİSAN, okudun mu?
http://melihanikdokunus.blogspot.com/2012/10/istisann-30-eylul-2012-tarihli.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder