İŞTİSAN bir bildiri yayımlamış. İlk üç satırı şöyle:
“Bir resim
galerisinde galeri sahibi resimler
beğenilmediğinde eline fırçayı alabilir mi?
Bir şiir kitabı
beğenilmediğinde yayınevi redaktörü yeni dizeler yazmaya kalkabilir mi?
Ödenekli bir tiyatroda
bir Genel Sanat Yönetmeni seyirciyle
buluşmuş bir oyunu yönetmenden habersiz “YENİDEN YORUMLAMAYA” soyunabilir
mi?”
Ama biz anladık. Bildirinin temel hassasiyeti bu üçüncü
satırda. “Seyirciyle buluşmuş bir oyunun”
yönetmen dışındaki biri tarafından “yeniden yorumlanması”na karşı çıkılıyor diyeceğim ama tam da öyle
değil zira “Bir Genel Sanat Yönetmeni
tarafından” diye bir vurgu yapılmış. Bu somut ifade bizi Kadriye Kenter’e
getiriyor. Durum anlaşılmıştır. İŞTİSAN Mehmet Ergen’in yönettiği Carrar Ana’nın
Silahları oyununa Bakırköy Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Kadriye Kenter’in
müdahalesinden bahsediyor.
Burada “seyirci ile buluşma”
oyun, seyirci önünde oynanmış anlamında zira Carrar Ana’nın Silahları’nın
seyirci tarafından beğenilip beğenilmediğini daha sonra anlayacağız ki “gerçek buluşma” o! Yani seyircinin
Mehmet Ergen’in sahnede ne dediğini anlaması.
Bu noktada aklıma şu da gelmiyor değil. Mehmet Ergen, oyunun
“seyirci ile buluşmayacağını” anladı da bu şekilde bir sansasyon yaratarak “buluşma”
mı ayarlıyor? Ya da “sorumluluk bende değil” demeye mi getiriyor? Ben bu âlemi
pek iyi bilmiyorum ama geçenlerde Hamlet’in yönetmeni hakkında yazdıklarım,
oyunun yönetmeni tarafından “oyunun promosyonu” olarak algılanmıştı da ondan
söylüyorum, hani böyle şeyler de oluyor diye.
Ama biz İŞTİSAN’a gelelim.
Ben meselâ bir resim galerisi sahibinin bir ressamın
eserlerini toplamak için sergilerde ve mezatlarda türlü oyunlar çevirdiğine
bizzat tanık oldum ve o galeri sahibinin “Sanatçının değerini BİZ belirleriz”
dediğini duydum.
Ben meselâ bir çevirmenin Türkiye’nin “hassasiyetine” kendi
başına karar vererek kitabın bazı bölümlerini çevirmediğini ; durumu sorduğum
BÜYÜK yayınevi editörünün durumdan habersiz olduğunu bizzat öğrendim.
Ben meselâ konu ile ilgisiz “eski tüfek” bir çevirmenin
çevirisini beğenmediğim için tehdit
edildim; Yayıncılar Birliği’ne yaptığım başvuruya cevap alamadım.
Ben meselâ bir müzenin kendi seçtiği eserleri “parlatmak” için seçmediği
ressamların eserlerini görmezden geldiğine tanık oldum.
İŞTİSAN bunları duymamış olabilir zira o konuları yazmadım
ama yazdıklarım hakkında İŞTİSAN bir şey dedi mi?
Ben meselâ “seyirci ile TAM sayıda buluşmuş” ama sonradan
bir oyuncusu ile yollarını ayırdığı için Enobarbus’suz EKSİK oynanan Antonius
ile Kleopatra’yı seyrettim ve seyircinin kandırıldığını yazdım.
Ben meselâ “intihal” yapan TEB’in Başkanı hakkında yazılar
yazdım.
Ben meselâ İBB Kültür İşleri Dairesi tarafından siparişi ihalesinden
önce gelen "maliyeti" kuşkulu oyunları yazdım.
Ben meselâ ilan ettiği seansta 10 bilet satılmadığı için
perde açmayan tiyatro kapısından nasıl geri döndüğümü yazdım.
Ben meselâ yılda otuz oyun yönetmekle iftihar eden yönetmeni
yazdım.
Ben meselâ “oyun yazımı atölyesi”nden çıkan oyunla gencecik bir insanın rezil olmasına neden olan tiyatrocuyu yazdım.
Ben meselâ “bir araya geldik arkandan güldük” diyen
tiyatrocuları yazdım.
Hadi İŞTİSAN beni
okumuyor ama ya şunlara ne demeli?
Ben meselâ bir oyunun son provasında “Bir” Genel Sanat
Yönetmeni tarafından seyredilerek oynanmasına izin verilmediğini duydum.
Ben meselâ o oyunun yönetmeninin bu durum karşısında sorduğu
ilk sorunun “Peki benim param ne olacak?” olduğunu duydum.
Bunları da “duymadı” mı İŞTİSAN?
Görmedi, okumadı, tanık olmadı..
Ya Mutfak Söyleşileri, Günlük Müstehcen Sırlar?
Ya kaynağı belirsiz seyirci sayıları anketleri?
Ya bir türlü ortaya çıkamayan tüzük taslağı?
Peki günlerdir EVİNİN
İÇİNDE konuşulan Zengin Mutfağı için de söyleyecek bir şeyi, yazacak bir BİLDİRİSİ
yok mu?
Bildirinin bir de “Kamu Bütçesi” hassasiyeti var. “Kamu Bütçesi kullanılan kurumlarda
yöneticiler yetkilerini bu şekilde kullanmaya kalkışabilir mi?” deniyor.
Yıllardır oyun maliyetlerinin ayyuka çıktığı oyunları da mı
bilmiyor İŞTİSAN? Milyarlık yönetmen ücretlerini soruyor mu İŞTİSAN? Yoksa yaptığına "suyu bulandırmak" denebilir mi?
Diyeceksiniz ki bütün bunlar tamam da “oyuna müdahale
edilmiş sen ne diyeceksin?”
Hazır mizansen kullanan yönetmene ne diyorsam onu diyeceğim.
Yönettiği oyunun oynanması ile değil alacağı milyarlık
yönetmenlik ücreti ile ilgilenen yönetmene ne diyeceksem onu diyeceğim.
Bu oyun Müşfik Kenter döneminde başlamış ve maalesef onun
hastalığı sırasında “çıkarılmış”. Yani Usta sağ ve sağlıklı olsaydı yönetmeni
mutlaka uyaracaktı ve yönetmen de onun “önerilerine” boynunu eğecekti senin de
bu “müdahale”yi ruhun duymayacaktı
İŞTİSAN. Belki de “bu işin niteliğinde var zaten” diyecektin, “Ustalar
çırakları uyarır” Ustalar genç yönetmenleri uyarıyor zaten. Senin tiyatronda Genç
Günler’de genç yönetmenin “danışmanı” vardı unuttun mu İŞTİSAN? Yılda onlarca oyun yönetmek “Usta”lık diploması hak etmek için yeterli
değil. Sonradan yapılmış olunca mı
kızıyorsunuz ve “yönetmen üzerinde kontrol”ü
“reddediyorsunuz? İçinizdeki “müdahale tohumu”nu ne yapacaksınız? Hele ödenekli tiyatrolarda. Sahi SİZDE nasıl
oluyor bu?
Hiçbir şeye karışmayıp Genel Sanat Yönetmeni oyunu sessizce
sahneden indirse kim ne der? Olana kim ne diyor? İŞTİSAN sen ne diyorsun?
Özel tiyatrolarda yatırımı yapanın karşısında, yönetmenin
özgürlüğünü de savunacak mısın İŞTİSAN?
Yıllardır seyirci ile “buluşmuş” bir oyunun tüm kadrosunu lağvedip aynı oyunu
yeni bir kadroyla sahneleyen tiyatro için ne düşünüyorsun İŞTİSAN? Oradaki “yönetmen
hakkı”na ne oldu?
GSY Kadriye Kenter'in yerinde olsam yönetmenin ismini siler oyunu yeni baştan kendi bildiğim doğrulara göre sahnelerdim, aynı oyuncularla hem de. İŞTİSAN da o tür değişikliklere göz yumuyor madem! Enobarbus'suz Antonius ile Kleopatra için de bir şey demedi zaten!
Özel tiyatroya bir verip biletini “on”a satan yatırımcılara
ne diyorsun ey İŞTİSAN?
Peki ya o tiyatroda çalışan sanatçılar? Bu bildirinle onları
ne hale düşürdün ey “sanatçı derneği”? Onlar “paralarını alıp susan” “sallabaş” mı? Yönetmen “eylemini yapmadan”
önce onlarla konuşmuş mu? Reji sadece kendini “Tanrı” sayan yönetmene mi ait?
Sahnedekiler “kukla” mı? Oyuncu rolünü sahnede istediği gibi eğip büküyor bir
anlamda kendine göre “takılıyorsa” ne dedin bugüne kadar? Yönetmen eylem yapmadan
önce Genel Sanat Yönetmeni’ni arayıp
sormuş mu? Yönetmen parasını aldığı bir işin kendi istediği gibi olmadığını
görünce sahneye mi çıkmalı? Seyirci olarak keyif almaya gittiğim bir oyunda
sahneyi kendi eyleminin bir parçası haline getirmeye kimin hakkı var? Sahnede yapılan
bu eylem bundan sonra bana da aynı hakkı vermez mi, benim için de bildiri
yayımlayacak mısın?
Kendi kurumunda bu kadar cevval olamıyorsun da başkasına
gelince mi bu kadar cevvalsin? Yoksa “kızım
sana söylüyorum gelinim sen anla mı” yaptığın İŞTİSAN?
Gücünün yettiğini düşündüğü “ödenekli”ye bu kadar dil uzatabilen bir kuruma
insaf diyorum!
Şimdi sen şarkını söyle İŞTİSAN! Ama hiç değilse DOĞRU bir
şarkı söyle!
Melih Anık
Daha önce yazmıştım seni İŞTİSAN, okudun mu?
http://melihanikdokunus.blogspot.com/2012/10/istisann-30-eylul-2012-tarihli.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder