1 Nisan 2015 Çarşamba

Alternatif Tiyatro, Mekân vs. vs…

İsmi güzel olan toplantıda  ("Türkiye'de Oyun Yazarlığında Yeni Eğilimler") konuşan Mirza Metin’den duydum önce:  ‘'Alternatif tiyatro seyircisi  2000-3000 kişiden oluşuyor. Çok sınırlı seyirci ile ilişki içindesin. Sahneye hapsoluyorsun.' O toplantıda ‘Gelecek iki yıl içinde Diyarbakır'da tiyatro yapacağım' diyen Metin Mirza ‘şarkı söyleyerek’ Şermola’yı kurtarma projesine ilişkin bir twit yazdı: ‘Şermola: İnsanı insana döt kadar yerde anlatan tiyatro. Siz de bir bilet alın dötü kurtaralım.:)’ İsmi güzel toplantıda şunu hissettim: Vizyonunu kısıtlı bulduğum  'Alternatif tiyatro', misyonunu doldurmuş. 

Sonra Cem Uslu’nun yazısını okudum. http://www.evrensel.net/haber/109063/alternatif-denen  Alternatif tiyatronun popüler mekânlarının kurucuları, alternatif tiyatro ile bilinen(görünen) sırlarını paylaşıyorlardı. Mekânlar ‘döt gibi’ idi, seyirci sayısı 2000-3000 kadardı ve azalıyordu.

O mekânları ve seyircileri onlar yaratmıştı. Çıkışları çok hızlı idi. Hani bir söz vardır: ‘Genç öl cesedin yakışıklı olsun’ diye. Alternatif tiyatro mekânlarının sonu da ona benziyor. Mâceralı bir hayat ama kaçınılmaz soruyu soruyorlar  : ‘Şimdi ne yapacağız?

Alternatiflerin tiyatro dünyamıza kattıkları heyecanı göz ardı etmeden bu anlayışın süremeyeceği, sürdürülemeyeceği belli idi. Cem Uslu nedenlerini çok güzel açıklamış. Alternatifin neye ve neden alternatif olduğu belli olmadı. Devlet Tiyatroları, İBBŞT gibi ödenekli kurumlara mı, özel tiyatrolara mı yoksa hepsine mi? ‘Onların oynayamadıkları oyunları oynadık’ dediler. 'DT, İBBŞT bizim oyunlarımızı oynamaz. Onların oyunları ile zehirlenen seyirci bizimle ilişki kuramaz.' (Şamil Yılmaz) Bu bir anlamda mevcuda karşı çıkışı içeriyordu. Ama örneğin Gülriz Sururi-Engiz Cezzar Tiyatrosu’nun çizgisine, Ali Poyrazoğlu’nun, AST’ın, DAST’ın, Halk Oyuncuları’nın, Dostlar’ın ‘70’li yıllarına ulaşamadılar. Kent Oyuncuları’nın, Dormen’in, Çevre Tiyatrosu’nun, Nejat Uygur’un, Gazanfer Özcan’ın yarattıkları heyecanı yaratamadılar.  ‘Alternatif’çi gençlerin dediği gibi ‘seyirci oyunlarda kendilerini buluyor’ iddiasının gerçek olmadığı ortaya çıktı.      

Aslına bakarsanız  bu gençlerle başlayan ‘alternatif pazarı’ eski tiyatroculara da sıçradı. Yaşını başını almış tiyatro insanları ‘alternatif tiyatro bildirileri’ yazıyor ve bazıları da okuyor. Belki de ‘alternatif’in dar boğazı bu anlayıştan, algıdan kaynaklandı: ‘O değil ben’. Mevcudu ‘eskimiş’ sayan  bir algı doğdu. Bu algı geçmiş ile sorunu olan gençlik için tutunacak bir dal oldu. ‘Alternatif’, Post-Modern’in ‘köksüzlük’, ‘kimliksizlik’ özelliğinden de payını aldı. İş, ‘biçime’ takıldı kaldı. Örneğin Philip Ridley’in arkasında Oscar Wilde vardı ama bizim çocuklar Philip Ridley’in şeklini taklit etmeye kalktı onun oyunlarındaki incelikli hususlar anlaşılamadı. Ama kendi köklerinden de yola çıkmak akıllarına gelmedi. Temeli olmayan bir bilginin salt tiyatro sevgisi ve samimiyetle yürümeyeceği ortaya çıktı. Ebru Nihan Celkan 'Tiyatro yapmak derinleşmeyi sağlıyor. Bizim yazmaktan başka çaremiz yok' dedi. Ben bu sözlerde aslında ‘alternatif’in içini doldurmak için öncelikle o işle meşgul olanların ‘dolu’ olması isteğimin karşılığını buldum. Oysa çoğu genç kendi derinliğini henüz keşfetmemişti. Yâni kervan yolda düzülür misali tiyatro ile uğraşırken keşfetmeyi umuyordu. Belki doğru yol Ayşenil Şamlıoğlu ve Sumru Yavrucuk gibi iki ustanın içinde oldukları iki projede ortaya çıktığı gibi gençlerin ustalarla birlikte çalışırken ustaların aynı zamanda hocalık yapmasıydı. Her sahne ustaca yönetilen bir atölye olmalıydı.    

Tiyatro mekânları derme çatma idi. Oyunlar derme çatma idi. Bu derme çatmalık içinde ortaya çıkan tek tük ‘iyi’ şey ‘furya’ içinde yalnız kaldı. Ödüllü yazar Ahmet Sami Özbudak: '5 m2 için düşünüyoruz, hayâl gücümüz sınırlanıyor. Oysa uçmak gerekiyor' dedi. Yazarlık da eldeki olanaklara göre kısıtlanıyordu, şekilleniyordu.

Önce 75 koltuktan az salonlarda oldukları için ‘görülmeyen’ ‘alternatif tiyatrolar’ ilk çıkışlarındaki ivmeden güç alarak ödüllerde kendilerine yer buldu. Ödül jürileri bir dönem tiyatroya değil modaya uydu. Alternatif’ olanlar belki de bundan güç alarak tiyatronun ustaları ile laf yarıştırır hâle geldiklerini hissetti.
Şimdi bizzat ‘alternatif tiyatronun’ önde gelen isimleri günah çıkarıyor.

Gençliğimde yazar, oyuncu, tiyatrocu diye peşine takıldığımız isimleri düşünüyorum şimdi gençlerin peşinde koştuklarını. Arada çok fark var. Üzgünüm.     

Gidişat ile ilgili görüşlerimi çeşitli yazılarımda paylaştım. ‘Alternatif tiyatrolar’ ile ilgili düşüncelerimi paylaşmam, o ‘furya’ sürerken  ‘düşmanlık’ ve kişisel beklentilerle yaptığım şeklinde gösterilmeye çalışıldı. Kimse beğendiklerimden bahsetmedi.

Şimdi yazdıklarımı beğenmeyen başkaları da aynı yolda denemeler yapıyor. Egolarını ‘törpüleyip’ kulak verseler yararlanacaklar ama ne çare.. Bulutlara bakarken çukura düştüklerini öğrendiklerinde çok geç olacak.

Alternatif denendi, bitti. Hatalardan bir şeyler öğrenilmiştir sanırım. Şimdi bütünleşme, birleşme, derin, bilgili ve akıllı olma zamanı.


Melih Anık     

1 yorum:

  1. Merhaba,

    "Güzel" sözcüğünü kıskandıracak denli yalın bir yazı daha...

    Bulunmaz

    YanıtlaSil