İsmi güzel olan toplantıda
("Türkiye'de Oyun Yazarlığında Yeni Eğilimler") konuşan Mirza
Metin’den duydum önce: ‘'Alternatif tiyatro seyircisi 2000-3000 kişiden oluşuyor. Çok sınırlı seyirci
ile ilişki içindesin. Sahneye hapsoluyorsun.' O toplantıda ‘Gelecek iki yıl içinde Diyarbakır'da tiyatro
yapacağım' diyen Metin Mirza ‘şarkı söyleyerek’ Şermola’yı kurtarma
projesine ilişkin bir twit yazdı: ‘Şermola:
İnsanı insana döt kadar yerde anlatan tiyatro. Siz de bir bilet alın dötü
kurtaralım.:)’ İsmi güzel toplantıda şunu hissettim: Vizyonunu kısıtlı
bulduğum 'Alternatif tiyatro', misyonunu
doldurmuş.
O mekânları
ve seyircileri onlar yaratmıştı. Çıkışları çok hızlı idi. Hani bir söz vardır: ‘Genç öl cesedin yakışıklı olsun’ diye.
Alternatif tiyatro mekânlarının sonu da ona benziyor. Mâceralı bir hayat ama
kaçınılmaz soruyu soruyorlar : ‘Şimdi ne yapacağız?’
Alternatiflerin tiyatro dünyamıza kattıkları heyecanı göz
ardı etmeden bu anlayışın süremeyeceği, sürdürülemeyeceği belli idi. Cem Uslu
nedenlerini çok güzel açıklamış. Alternatifin neye ve neden alternatif olduğu
belli olmadı. Devlet Tiyatroları, İBBŞT gibi ödenekli kurumlara mı, özel
tiyatrolara mı yoksa hepsine mi? ‘Onların
oynayamadıkları oyunları oynadık’ dediler. 'DT, İBBŞT bizim oyunlarımızı oynamaz. Onların oyunları ile zehirlenen
seyirci bizimle ilişki kuramaz.' (Şamil Yılmaz) Bu bir anlamda mevcuda
karşı çıkışı içeriyordu. Ama örneğin Gülriz Sururi-Engiz Cezzar Tiyatrosu’nun
çizgisine, Ali Poyrazoğlu’nun, AST’ın, DAST’ın, Halk Oyuncuları’nın, Dostlar’ın
‘70’li yıllarına ulaşamadılar. Kent Oyuncuları’nın, Dormen’in, Çevre
Tiyatrosu’nun, Nejat Uygur’un, Gazanfer Özcan’ın yarattıkları heyecanı
yaratamadılar. ‘Alternatif’çi gençlerin
dediği gibi ‘seyirci oyunlarda kendilerini buluyor’ iddiasının gerçek olmadığı
ortaya çıktı.
Aslına bakarsanız bu gençlerle
başlayan ‘alternatif pazarı’ eski tiyatroculara da sıçradı. Yaşını başını almış
tiyatro insanları ‘alternatif tiyatro bildirileri’ yazıyor ve bazıları da okuyor.
Belki de ‘alternatif’in dar boğazı bu anlayıştan, algıdan kaynaklandı: ‘O değil
ben’. Mevcudu ‘eskimiş’ sayan bir algı
doğdu. Bu algı geçmiş ile sorunu olan gençlik için tutunacak bir dal oldu. ‘Alternatif’,
Post-Modern’in ‘köksüzlük’, ‘kimliksizlik’ özelliğinden de payını aldı. İş, ‘biçime’
takıldı kaldı. Örneğin Philip Ridley’in arkasında Oscar Wilde vardı ama bizim
çocuklar Philip Ridley’in şeklini taklit etmeye kalktı onun oyunlarındaki incelikli
hususlar anlaşılamadı. Ama kendi köklerinden de yola çıkmak akıllarına gelmedi. Temeli olmayan bir bilginin salt tiyatro sevgisi ve
samimiyetle yürümeyeceği ortaya çıktı. Ebru Nihan Celkan 'Tiyatro yapmak derinleşmeyi sağlıyor. Bizim yazmaktan başka çaremiz
yok' dedi. Ben bu sözlerde aslında ‘alternatif’in içini doldurmak için
öncelikle o işle meşgul olanların ‘dolu’ olması isteğimin karşılığını buldum.
Oysa çoğu genç kendi derinliğini henüz keşfetmemişti. Yâni kervan yolda düzülür
misali tiyatro ile uğraşırken keşfetmeyi umuyordu. Belki doğru yol Ayşenil
Şamlıoğlu ve Sumru Yavrucuk gibi iki ustanın içinde oldukları iki projede ortaya
çıktığı gibi gençlerin ustalarla birlikte çalışırken ustaların aynı zamanda hocalık yapmasıydı. Her sahne ustaca
yönetilen bir atölye olmalıydı.
Tiyatro mekânları derme çatma idi. Oyunlar derme çatma idi.
Bu derme çatmalık içinde ortaya çıkan tek tük ‘iyi’ şey ‘furya’ içinde yalnız
kaldı. Ödüllü yazar Ahmet Sami Özbudak: '5 m2 için düşünüyoruz, hayâl gücümüz sınırlanıyor. Oysa uçmak
gerekiyor' dedi. Yazarlık da eldeki olanaklara göre kısıtlanıyordu, şekilleniyordu.
Önce 75 koltuktan az salonlarda oldukları için ‘görülmeyen’ ‘alternatif
tiyatrolar’ ilk çıkışlarındaki ivmeden güç alarak ödüllerde kendilerine yer
buldu. Ödül jürileri bir dönem tiyatroya değil modaya uydu. Alternatif’ olanlar
belki de bundan güç alarak tiyatronun ustaları ile laf yarıştırır hâle
geldiklerini hissetti.
Şimdi bizzat ‘alternatif tiyatronun’ önde gelen isimleri
günah çıkarıyor.
Gençliğimde yazar, oyuncu, tiyatrocu diye peşine
takıldığımız isimleri düşünüyorum şimdi gençlerin peşinde koştuklarını. Arada
çok fark var. Üzgünüm.
Gidişat ile ilgili görüşlerimi çeşitli yazılarımda paylaştım.
‘Alternatif tiyatrolar’ ile ilgili düşüncelerimi paylaşmam, o ‘furya’ sürerken ‘düşmanlık’ ve kişisel beklentilerle yaptığım
şeklinde gösterilmeye çalışıldı. Kimse beğendiklerimden bahsetmedi.
Şimdi yazdıklarımı beğenmeyen başkaları da aynı yolda
denemeler yapıyor. Egolarını ‘törpüleyip’ kulak verseler yararlanacaklar ama ne
çare.. Bulutlara bakarken çukura düştüklerini öğrendiklerinde çok geç olacak.
Alternatif denendi, bitti. Hatalardan bir şeyler öğrenilmiştir sanırım. Şimdi bütünleşme, birleşme, derin, bilgili ve akıllı olma zamanı.
Melih Anık
Merhaba,
YanıtlaSil"Güzel" sözcüğünü kıskandıracak denli yalın bir yazı daha...
Bulunmaz