Tolstoy'dan ve Orson Welles'de çalıntılar üzerine kurulmuş,
ergenin bile aklına gelmeyecek hayâller ile paketlenmiş, biraz şiir biraz
"içinizi ısıtacak tavuk suyuna hikâyeler" ile boyanmış, emekten
yanaymış da aslında komprodor, komprodormuş ama aslında emekçi gibi tezat
söylemlerle sarmalanmış, sübliminal mesajlarını saklamasını bile becerememiş,
göze sokan, sokak köpeği bile "cins", bol klişe ile donatılmış, bu
arada biber gazlı sahne çekerek oportünizmin doruklarında gezen saçma sapan bir
film Yol Ayrımı. Film dedim ama böyle filmler çekilmiyor artık. Yönetmen kamerayı
kontrolünden kaçırmış, kamera salınıp duruyor mekanlarda, yüzlerde. Üslup yok,
anlatım düğün videosu ayarında.
Gerçek olmayan insanlar gerçek olmayan bir
zamanda gerçek olmayan ilişkiler içinde dolanıp duruyor. Konuşmaları ağda gibi
yapış yapış, tarihin çöplüğünden çıkma felesefeleri iç kaldırıyor. Rahmi Koç o seçkin kıyafeti ile
halk otobüsünde binse bir işçinin arkasından. Ne düşünürsünüz? Bence düşünce
dumura uğrar.
Yavuz Turgul, arkadaşını ortağını ve de "seyircisi
olan" oyuncuları bir araya getirmiş çekmiş Yol Ayrımı'nı. Koca koca
adamlar da onun peşine takılmış.
Ya Şener Şen'e ne demeli! 7 sene bekledikten sonra bu mu
seçtiğin senaryo? İnsan kariyerine böyle bir film koyar mı? Otura otura konuşman
da ağırlaşmış a usta, pas tutmuş! Bu dönemde bu film nasıl sindi içine? Sen nerede yaşıyorsun? Senin kariyerinde
oyuncular tiyatro yapıyor hamlaşmamak için. Bu filmi unutturmak için tiyatro
sahnesine çıkman gerek.
Yol Ayrımı berbat bir film. Reklamla ittire kaktıra gişe
yapar belki ama özgeçmişleri bozar.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder