"İBBŞT müdürünün
yazdığı Sızı çok kötü bir oyunmuş. Güvendiğim arkadaşlarım söyledi."
"İBBŞT'nın Sızı'yı
repertuvarına alması tiyatroda torpile örnektir. Hakkı yenen diğer yazarların
ahı,torpil yapan ve göz yumanları yaksın."
Bu iki twiti yazdım. Oyunun
yönetmeni Kubilay Penpeklioğu twitter'da, oyunun oyuncularından biri Ersin
Sanver Facebook'da hucuma geçti. Seyretmediğim bir oyun
hakkında duyduğumu paylaşmış olmama öfkelendikleri dillerinden anlaşılıyordu.
Sızı ile ilgili kurumun
tanıtım gayretleri yazarın konumundan kaynaklanıyordu. Öyle ya hangi
oyunun yazarı ile röportaj yapılmıştı? Hangi oyun medyada bu kadar yer işgal
ediyordu. İBBŞT oyun havuzuna gömülen çok oyun hikayesi biliyorum. Hatırlamayanlar
için söyleyeyim. Reis oyunu repertuvara alındığı dönemde Erhan Yazıcıoğlu GSY
idi. Yazıcıoğlu "Kimse yönetmek istemezse ben yönetirim" demişti. Ona
kısmet olmadı ama oyun ondan sonra da repertuvarda kaldı ve yönetmesi de eski
GSY ve uzun süredir ortalarda görünmeyen Şükrü Türen'e düştü. Bu olay kurum
içinde farklı düşünceler(cepheler) olduğunu, yönetimde olan sanatçıların taviz
vererek anlaşma yolunu seçtiklerini ortaya koyuyordu. GSY yardımcısı Kubilay Penpeklioğlu'nun
Sızı'yı yönetmesini de ben bu açıdan gördüm.
Son bir iki gün içinde
karşılaştığım arkadaşlar Sızı'nın çok kötü bir oyun olduğunu söyledi. Hatta bir
arkadaş "Birinci perde sonunda oyundan çıkma kararı aldım ama çantamı
salonda unuttuğum için geri döndüm ve ikinci perdeyi seyretmek zorunda kaldım"
dedi. Yazdığım twitlerden sonra "Darülbedayi tarihinin en kötü oyunu"
şeklinde nitelendi oyun.
Bir oyun hakkında röportaj yaptırabilirsiniz ama iyi
eleştirmene övgü yazısı yazdıramazsınız. Genellikle eleştiri camiası susmayı, görmemeyi
seçer ve yazmaz. Seyretmeye değer olmadığına karar verdiğiniz bir oyun hakkında
yazı yazmasanız bile sahici kaynaklardan duyduklarınızı paylaşmanın bence bir
sakıncası yoktur. Bu duyumları paylaşmak seyirciye yardım etmektir. O nedenle "görmediğin
oyun hakkında fikir beyan edemezsin" savıyla göğü karartan öfke bulutunun
önemi yoktur. Bunu birinin yapması, seyirci arasında mırıltı şeklinde olan bir
söylemi büyüterek yayması gerekir. Ben o görevi yaptım. Mesaisinin üç saatini
bana twit yazarak cevap vermekle geçiren Kubilay Penpeklioğlu'nun öfkesini görünce doğru
yaptığımı düşünüyorum. Kubilay Penpeklioğlu "benim gibileri
azaltarak" görev yaptığını söylüyor. Yöntemleri de bu. Kötü deyinceye
kadar "abi" kötü dediniz mi ağzına geleni söyle. Ben kötü sözlere
aldırmam. Bu söyleyenin tabiatını gösterir. Penpeklioğlu bana oyunu neden
göndermediğini şöyle açıklıyor. "Gönderecektim fakat niyetinizin ne
olduğunu anlamama yardım ettiler. Meğer siz bizim tiyatroda çok iyi
bilinmezmişsiniz." diyor. Ama daha önce başka bir oyunda kurum
içinden bana karşı davranışı öğrendiğini de söylüyor. "Türkiye Kayası
oyununu da yaşayan biri olarak herkese karşı durmuş ve tartışmıştım. Şimdi bana
öylesine bakıyorlar:)" Yâni çok daha önceden beni kurum içinde savunmuş. O zaman
benim kurum içindeki şöhretimi biliyor olmalı değil mi? Oyunu göndermeme
nedeninin benim oyunu seyretmemi istemediği yolunda bir mesaj olduğunu
düşünüyorum. Yâni "oyunu seyret sonra eleştir" samimi olmayan bir
söylem. Benim tekst okuyarak oyun seyrettiğimi herkes biliyor artık. Penpeklioğlu
kendince laf çeviriyor. Ama tut(a)mayacağı sözü hem de iki kere verip tutmamak nasıl bir adamlık?
Bir de şu var: "Doluluk oranımız %92. Seyirciye saygın yok mu?" Pursantaj ile ölçülen seyirciye saygım yok. Doluluk oranı da İBBŞT'nin başarısını göstermiyor. Erhan Yazıcıoğlu doluluk oranını % 110 diye açıklamıştı. O zaman siz başarısızsınız! Ama benim ilgi alanım doluluk oranı değil. Ödenekli tiyatrolar "tiyatro" ile meşgul olur doluluk oranı ile değil.
Her tartışma bana
İBBŞT'nı daha çok tanıtıyor. Levent Üzümcü, Ragıp Yavuz, Kemal Kocatürk'e el
çektirildi, 31 oyuncu kapının dışına konuldu. Bir kısmı tüm hevesleri sönmüş memur olarak geri döndü. Bir kısmı hâlâ haklarında alınan olumlu kararların İBBŞT
yönetimince uygulanmasını bekliyor.GSY yardımcısı Kubilay Penpeklioğlu
twitter'dan benimle tartışmaya girerek mahalleye caka satıyor.
Kurumun sanat yapmasının
önü tıkanmış. Yalancı kahramanlar da ortalığa dökülmüş. Tartışmayı getirdikleri
seviye öyle bir yerdeki bunlar sanatı nasıl yukarıya taşırlar diye düşünüyor
insan. İBBŞT'nın son yıllardaki repertuvarı ve de kalite düzeyi gerçeği gösteriyor zaten.
100 yılı ile övündüğünüz
kurum bir günlük tecrübe seviyesine indi. Bunu kabahati de bende değil
herhalde.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder