4 Mayıs 2013 Cumartesi

Üstün Akmen, Hırs, Düşmanlık ve Polemik


Sadri Alışık Tiyatro Ödülleri ile Lions Tiyatro Ödülleri’nin Jüri Başkanı olan Üstün Akmen   Sumru Yavrucuk Olayı ile ilgili yazdığım twitlere karşılık olarak şu twiti yazmış:
@melihanik Melih Bey, bu hırsınız, bu düşmanca tutumunuzun nedenini anlayamıyorum. İstediğiniz polemik mi? Ne ile ve ne için uğraşıyorsunuz?

Her şeyden önce Sumru Yavrucuk Olayı’nı açıklayayım. Bu sezonun tartışmasız tek ismi olan Sumru Yavrucuk  Lions Jürisi tarafından aday bile gösterilmemiş. Oysa Lions Jürisini oluşturan beş isim Sadri Alışık Tiyatro Jürisinde de üye ve Sadri Alışık Jürisi Sumru Yavrucuk’u “En İyi Kadın Oyuncu” olarak seçti. Her iki jürinin başkanı aynı, Üstün Akmen. Ortada tuhaf bir durum olduğu açık. Söylentilere göre Sumru Yavrucuk’un değerlendirme dışı bırakılmasında başka nedenler varmış.  Ben gerçek nedeni Üstün Akmen’e sordum. O da bana yukarıdaki “twit”i yazdı.

Bu yazıda ben ona eski bir olayı hatırlatacağım.

İBBŞT tarafından sahnelenen Mefisto oyunu ile ilgili yazımı 30 Aralık 2009 tarihinde yayımladım. Üstün Akmen oyun eleştirisini 1 Nisan 2010 tarihinde yayımladı.
Üstün Akmen’in eleştirisini okuduktan sonra kendisine şu mesajı gönderdim: (4 Nisan 2010)

Sayın Üstün Akmen,
1 Nisan 2010 tarihinde Tiyatro Dünyası’nda yayımlanan Mefisto eleştirinizi okudum.
Bir yazı hazırladım. Ancak , yazıyı blogumda yayımlamadan önce “dinlendirirken”  bu satırlarla düşüncelerimi sizinle paylaşmanın daha doğru olacağını düşündüm.
Bunun en önemli nedeni  sizin , öncelikle “100 Yazıda Düşüncelerimi Paylaştım – “Eleştiren” , “Eleştirmen”” başlıklı yazımda  “Bazıları mesleğin temel taşlarını dizmiş ve mesleği saygınlaştırmış” cümlesindeki anlam çerçevesinde  algılananların en başında gelmeniz  ve  TEB’in Başkanı olmanızdır.
Yazınızdaki , kendi blogumda 30 Aralık 2009 tarihinde yayımladığım  “MEFİSTO - İstanbul B.Belediyesi Şehir Tiyatroları” başlıklı yazımdaki bazı düşüncelere cevap gibi algılanmaya açık ifadeleriniz yanında yazımdaki bazı cümlelerin “bire bir” tersi ile kurulmuş   “ Geçmişe uyarlanan tarih kuramını geleceğe yönelterek çözüm üretmeye çalışırken: “Tarih tekerrürden ibarettir, dolayısıyla tarih yenilenebilir" deyip tuzağa düşmüyor, aksine: “Tarih değil, tekerrür eden hatalardır” görüşünü benimsiyor. Çözümü bulmuş gibi yapmak yerine, var olan çözümü gözler önüne seriyor”  şeklindeki ifadeleriniz beni çok şaşırttı.
Elbetteki  TEB Başkanı’nın yazıyı okumasından ve de nasıl olursa olsun cevap vermesinden  heyecan duyulur ama ben yukarıdaki  cümlelerinizden kaygı duyduğumu  ;  ayrıca neden böyle bir tercih kullanmış  olduğunuzu anlamakta zorlandığımı belirtmek isterim.
Farklı düşüncelerin farklı yöntem ve tekniklerle  ifade edilmesini teşvik etmek ; güvenilir bir değerlendirme kaynağının oluşturulmasını ve geliştirilmesini sağlamak, etkinleştirmek için bu konuda çalışmalar yapan kişi ve kuruluşlara destek vererek tiyatro dünyasının zenginleştirilebileceği gerçeği ile ilgili hususlarda  bana katılacağınızı sanıyorum.
Düşünce ve gördüğünü özgürce ifade etmekten başka bir amaç taşımayan yazılarıma gelen görüşler ve yorumlardan (içinde TEB üyeleri de var) ortaya çıktığına göre  yazılarıma olan ilginin temelinde, başlık ve yazarın isminden içeriği hemen anlaşılan “klişe” ve tanıtım amaçlı eleştirilerden bıkılmış olmasının da büyük bir rolü vardır.
Yazılarımı alışılmışın dışında bulanların , yazılarımın yayımını engellenme girişimlerinden ve de hakarete varan yorumlardan  haberdar mısınız  bilmiyorum . Diğer yazılarım için olduğu gibi Mefisto için de  beni  (düşüncelerimi değil ) “alaya alanlar” mutlaka vardır. 
Yukarıdaki gerçeklerin ışığında ,TEB Başkanı olarak yazınızın içine “gömülü” cevap vermenizin ötesinde, başka anlamlar yüklenebilecek bir söylem seçmenizden üzüntü duydum ve  sizin “imalı” yazınızın  muhtemel algılanışına dikkatinizi çekmek için  bu yazıyı yazdım.
Zira bu algılanışta Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'nin ayrılmaz bir parçası olan TEB’in Başkanı’nın –amacı ve niyeti olmasa da- tiyatro ile ilgili farklı  düşüncelere tahammülsüzlüğün tarafı  ve hatta yazı beğenmeyenlerin  “sözcüsü” durumuna düşmesi  ve de düşüncelerini özgürce açıklamaktan başka niyet ve amacı olmayanın  “karşısında” olmasının üzüntü verici resmi vardır.  Bir başkasının “sesini kısmaya”, “ağzının payını vermeye” prim verir gibi algılanabilecek sözlerin, TEB Başkanı’nın kaleminden çıkmış görünmesi başkalarına cesaret verecek ve örnek olacaktır.    
Mefisto eleştirinizin yarattığı görüntünün bu haliyle kalmasına gönlüm razı değildir.
Saygılarımla.”

TEB Başkanı, eleştiri dünyasında “yeni” benim gibi birine karşı tavır alıyor, bunu açıkça göstermek yerine benim cümlelerimin “tersi”ni kullanarak aklınca gizli gizli haddimi bildiriyordu. Takdir ederseniz ki bu “had bildirme”yi sıradan bir okurun anlaması mümkün değildi ama her iki yazıyı da okuyan oyunun yönetmeni ve oyuncuları durumu fark edeceklerdi. Yani TEB Başkanı,  bana haddimi bildirerek  yönetmen ve oyuncuların tarafında yer aldığını gösteriyor, onların avukatlığına savunuyordu ve belki de alkışlarını alıyordu. Ben o zaman ilk defa eleştirmenler ile tiyatrocular arasında nasıl bir ilişki olduğunu idrak ettim. Ama bana tuhaf gelen bu “yer altı ilişkisi”ni öncelikle TEB Başkanı’na yakıştıramadım. Düşüncelerimi haklı çıkaran ifade, Üstün Akmen’in bana yazdığı cevabın içindeydi. Akmen  “bu düşüncelerin Melih Anık'ın oyun ile yorumunun tersi olduğu dipnotunu düşmeyi düşünmüş olmam, ancak her ne halse yazı yayına girerken unuttuğum, atladığım için...Hakkımda düşündüklerinizi hak etmediğime inandığım için üzüldüm, ama gene de sizi üzdüğüm için özür/ler diliyorum” diyordu. Yani üstün Akmen yaptığını “her ne halse unutmak, atlamak” ile açıklıyordu.

Ben kendisine “Benimle paylaştığınız cevabınızın  bu durumu ortadan kaldırmayacağını belirtmekten üzgünüm” diyerek aslında yapılan hataların yapıldığı yerde düzeltilmesi gerektiğini hatırlattım.  Üstün Akmen hiçbir düzeltme yapmak gereği duymadı. Ben ise o gün hazırladığım yazımı yayımlamadım.  Düşmanlık etmek, polemik yapmak istesem çoktan yayımlardım. Bugün(4 Mayıs 2013) yayımladım. (http://melihanik.blogspot.com/2013/05/iki-renkli-yaz-mefisto-melih-ank30.html)

Hırsıma gelince, Üstün Akmen’in şimdi sıkı sıkı sarıldığı koltukların çok daha büyüklerini ben çoktan geçtim. Tiyatro camiasında olmak istediğim bir pozisyon ve beklentim yok. Yazı yazmak bana keyif veren bir uğraş. Keyfimin  tadını çıkarmak istiyorum.  Keyfimi kaçıran olursa cevabını alır.

Benim anlayışıma göre “düşmanlık”,  “arkadan ve sinsice” yapılır. Üstün Akmen  Mefisto yazısında bunu yapmıştır, şimdi de "dokundurmalarla" yapmaya devam etmektedir. Adil olması gereken jüri kararlarını ise okurun takdirine bırakıyorum. Zira adil olmayan karara neden olmak aslında hak edene düşmanlık yapmak anlamına gelir. 

Zaman içinde Üstün Akmen’i övdüğüm gibi yerdiğim yazılar da yazdım. “İntihal” yapan, “AKM’yi işgal edeceğim” deyip vazgeçen bir eleştirmenin TEB Başkanı olarak kalamayacağını defalarca söyledim. Hem de AÇIK AÇIK … Onun yaptığı gibi sinsice değil. Aslında ona “dostça” söylüyorum anlamıyor. Şimdi de jüriden jüriye koşarak saçma sapan kararlara imza atıyor. Sumru Yavrucuk Olayı ise Üstün Akmen’in gerçek yüzünü ortaya koyacak.

Ancak Üstün Akmen beni “saldırgan, düşmanca işler yapan polemikçi ve hırslı biri “gibi  göstererek  kendini savunmaya çalışıyor. Bu bile onun ne kadar çaresiz  kaldığını gösteriyor.  

Daha fazla zarar vermeden ve görmeden TEB Başkanlığı’ndan ve tüm jürilerden istifa etmesi gerekir.

Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder