7 Mayıs 2013 Salı

Nedim Saban “Rol Çalıyor”


Birkaç haftadır olanları paylaşmak için bu yazıyı yazdım. Eminim gözünüzden kaçmıştır.. Öyle öyle.. Bilseniz itiraz edersiniz, bilirim.

Bahtiyar Engin jürilerin bedava oyun seyretmeleri üzerine birkaç “twit” yazdı ve “ödül jürileri bundan sonra bilet alarak oyun seyretsin” dedi.
Nedim Saban ertesi hafta yazısında  “jürilerin oyunları bilet alarak seyretmesini” önerdi.

Bahtiyar Engin’in “twit”ine karşılık ben yaklaşık bir yıl önce yazdığım bir yazının linkini “twit”ledim. O yazıda ben oy vereceklerin oylarının yanına biletlerini de eklemelerini; ödül değerlendirmelerinin başvuru esasına göre yapılmasının doğru olacağını yazmıştım.
Nedim Saban ertesi haftadaki yazısında “ödüller için başvuru yapılmasını” önerdi.

Ne var bunda? Herkes aynı şeyi düşünemez mi?” diyenler olacaktır. “Nedim Saban da düşünmüş ve doğruyu bulmuş ve de yazmış.”  “Hem Nedim Saban Birgün gibi bir gazetedeki köşesinden fikirleri topluma mal ediyor. Fikir önemli, kime ait olduğunun ne önemi var” diyenler de çıkabilir. Ben de ilk iki hafta durdum bu yüzden.

Bugün Nedim Saban “twit”lerinde gazetedeki yazısından bahsetmiş. Ben Birgün okuyucusu değilim.  Birgün’ün bugün yazdığı “twit” de gazeteyi almak için beni ikna etmez. Zaten orada çıkan tiyatro yazıları ertesi gün her yerde dolaşıyor.  Markete gittiğimde Birgün’ün  “Sahne’den” sayfasına baktım ve Nedim Saban’ın yazısını taradım.  Bugünün yazısı  “Bir kişi aynı anda üç ayrı jüride olmamalı” önerisini içeriyor. Ne tesadüf ki bu konu da benim geçen hafta attığım “twit”lerin ana konusu. Son bir hafta içinde Sumru Yavrucuk Olayı’nı deşmeye çalışıyorum. Perdenin arkasını aralamaya çalışıyorum. Nedim Saban bu “konuya “girmemiş, kenarından dolaşmış. Ben henüz açıklamadım.  “Twit” yazıp açıklasam belki onu da kaynağına aldırmadan  kendininmiş gibi  “yazar”. “Yazsın ne olacak” diyenleriniz var mutlaka.

“Twit”lerimizde ortaya attığımız fikirler nedeniyle Bahtiyar Engin, Üstün Akmen tarafından nerdeyse azarlanmışken, ben  Üstün Akmen tarafından “saldırgan, düşman ve hırslı olmakla” ile suçlanmışken hiç  böyle bir mücadeleye girmeden, “kötü kişi” olmadan o fikirlere sahip çıkmak nasıl bir davranıştır? “RT edenlere” gerçeği açıklamamak, “tebrikleri kabul etmek”, fikirlerin asıl sahibinden bahsetmemek nasıl bir dünya görüşünü yansıtır? Nedim Saban başka fikirleri alıp kendininmiş gibi ortaya atıyor ve başkaları “Nedim Saban’ın fikrine destek olmalı” deyince “o fikir benim değil şunundur“ demiyor, “RT ediyor”. Buna artık eminim. (Allah için konuyla ilgili benim yazdığım birkaç twiti de “RT etti”. Nedim Saban çoooookkkk hoşgörülü..) Zira  bugünkü gazete yazısında Üstün Akmen ile arasını bozmayacak bir üslup ile yaptıklarını ona “yakıştırmıyor” ve “Lions adayları konusunda yazacağını söylediği yazıyı heyecanla beklediğini” yazıyor. Ama Üstün Akmen benimle “twitleşmesinin” sonunu “en kısa zamanda köşemde yazacağım” diye bana yazdığı  twitle bitirmişti. Nedim Saban o “söz verilen” yazıdan bahsederek aslında benim twit ve yazılarımdan “ilham”landığını göstermiş oldu. Nedim Saban bir daha sormayacaktır ya,  “Üstün Abi, hani Lions ödüllerini anlatan yazı yazacaktın?” diye sorarsa  Üstün Akmen “Ne yazısı?” diyebilir . Zira Üstün Akmen fotoğraflanmış N’olmuş? Mahzuru mu var?” twitlerinin sahibi, der der.. Yazıyı “unuttuğunu” sanıyorum zaten.

Tiyatrocular Nedim Saban’ın yaptığına “rol çalmak” diyor. “Rol çalan” Nedim Saban, Ali Poyrazoğlu’nun son oyunu Kaplumbağa için övücü “twit”ler yazmakla meşgul şu sıralar. Poyrazoğlu’nun oyunu “şahane” bile olsa Nedim Saban övüyor diye  ben düşünürüm, başkasının “twit”inden aldı da yazıyor diye. Emre Koyuncuoğlu’nu “yenecek lokma” gören Nedim Saban,  tiyatromuzun “çınar”larından Ali Poyrazoğlu’na aynı tavrı gösteremeyeceğini de biliyordur herhalde. Ben gösteremeyeceğini biliyorum da…

Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder