8 Mayıs 2013 Çarşamba

Kubilay Tunçer ile Twitter'da Konuşma- Otağ Keyfi Sendromu


Kubilya Tunçer ile twitter’da yazıştık.
Tunçer  “ödenekli tiyatrolar 12 ay tiyatro yapsın” düşüncesini  “kamusal bir görev.tabii ki 12 ay olmalı. hastane gibi,postane gibi” ifadeleri ile savundu.

Ben bu hedefin sorgulanması   ve pek çok hususta durumun incelenmesi gerektiğini söyledim.Yazdığım twitler şunlar:

 İşçi hakları,dünya örnekleri,sahne ve kadro sayısı ilişkisi, seyirci ilgisi vb açılardan konuyu düşünmüşsünüzdür. Paylaşır mısınız?

Yani önerinizin mutlaka bir işletme planı ve fizibilite etüdü vardır. Tabii ki hukuksal gerekçeler ve sınırlamalar da önemli.

Tiyatro dünyasının sezon açılma ve kapanma ritüellerini de unutmazsanız sevinirim.

Oyuncunun kendini yeniden şarj etmesi ve geliştirmesi de önemli bir faktör.Düşüncelerinizi yazılı olarak paylaşmanız yararlı olur.

Görev tek taraflı bir yükümlülük değil. Görevi verenin yükümlülükleri ne olacak?

Tiyatrocunun grev hakkı olacak mı? Oyun seçebilecek mi? Görüşüne uygun olmayan oyunu reddedebilecek mi?

Yoksa ödenekli tiyatro askerlik gibi mi olacak?

Bence bu kadar kesin konuşmadan düşüncelerinizi etraflıca yazsanız iyi olmaz mı?

Tiyatrocu doktor, hemşire, posta memuru değil.

Tiyatronun açık kalması ile tiyatrocunun çalışması ilintili ama farklı konular:

Güzel bir konu. Kamu tiyatroları özelleştirilirken seyirciye sorulsun mu? İzleyici hakkı kapsamında?

Öyle mi anladınız? Hayır ama farklı.  Tiyatro da hastane ya da  PTT değil .

Aynı soruyu ayrıntılı düşünmek gerek. önerinizi yerine getirmek için başka konularda  ne yapmak gerekecek?

12 ay tiyatro yapılsın ama NASIL? Sizin bunu ayrıntılı anlatmanızı istiyorum ben.

Yapılacaksa ne pahasına? Seyirci var mı? Masraflar nasıl karşılanacak? Gelir gider nasıl olmalı?

7 ayın düzenlenmesinden memnun musunuz? 

Ortaya attığım hususlar incelenmeden karar verilemez

Sanıyorum tiyatro somut konuşulmuyor.Dedikodu, kişisel yorum vb şeylerle karar veriliyor.Oysa tiyatro bir endüstri

İşte soru bu? NASIL kapanmasın? Oyuncu bu işin bir ögesi. Ekonomisini, sosyal etkileri düşünmek gerek.

Benim özellikle tiyatro dünyasında tanık olduğum(maalesef iş hayatı da bundan farklı değildi) husus ifade edilen düşüncelerin niyet olarak kaldığı ama sağlam dayanaklarının olmadığı yolunda. “Ödenekli tiyatrolar 12 ay tiyatro yapmalı” önerisinin sosyo-ekonomik incelemesinin gerekli olduğunu düşünüyorum. Öte yandan politik olarak inanılan şeyler var. “Ödenekli tiyatrolarda çalışanlar yatıyor” inancının sağlam rakamlarla anlatılmış bir raporunu görmedim. Bu inanç seviyesinde tekrar edilen bir siyasal bir söylem. Mevcudun düzeltilmesi için tiyatro dünyasının birlikte oluşturduğu bir çözüm önerisi de yok. Mevcudun düzeltilmesi mi yoksa yıkılıp yeniden yapılması mı gerekiyor incelenmemiş. Herkes konuşuyor ama elde bir şey yok. Herkes bir şeye inanmış ama inanılan şeyin raporu yok.

Galiba iş hayatında tekrar ettiğimiz bir ifadeyi tekrar etmem gerekiyor:  “Otağ keyfi sendromu” Keyifli bir yemek üzerine son derece konforlu bir otağ içinde divan şiltelerine oturulmuş kahveler içilirken memleketi kurtarma konuşmaları yapılıyor. Herkes aklına geleni “üfürüyor”. Üzerinde daha önceden düşünülmemiş konularda çözüm önerileri oracıkta öneriliyor. O gecenin sabahında hiçbir şey düzelmemiş olarak herkes yeni bir geceye kadar aynı kalacak. Düşünceler  çadırın içindeki havaya karışacak sonra da uçup gidecek.

Herkes “üfürürken” biraz düşünsün. Düşüncelerini de yazsın. Ortaya atılan şeyin, önceden düşünülmüş olduğunu anlayalım.   Bu kadar zor mu?

Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder