8 Mayıs 2013 Çarşamba

Kubilay Tunçer’in ‘Twit’i


Kubilay Tunçer  bir twit yazmış: “Devlet ve şehir tiyatrosu sezonu kapattı. 5 ay tatil.ohh.yağma hasanın böreği.”

Eminim ki herkes onu tanıyor. Ama ben wikipedia’dan onu aradım:
Kubilay Tunçer, Türk akademisyen, sahne sihirbazı, oyun yazarı, senarist, tiyatro, dizi ve sinema oyuncusu.
Fen-Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü lisansını ve bilim felsefesi yüksek lisansını (tez aşamasında bırakıldı) ODTÜ'de yapan Tunçer, İstanbul Bilgi Üniversitesi MBA programında öğretim görevlisidir. Abdullah Oğuz'un Mutluluk ve Nuri Bilge Ceylan'ın Bir Zamanlar Anadolu'da filmlerinde oynadı. Olağan Mucizeler adlı oyun, Tunçer'e 2003'te Afife Jale En İyi Yazar Ödülü getirdi. Uluslararası Sihirbazlar Derneği (International Magicians Society) tarafından, David Copperfield, Chris Angel, Jeff McBride gibi sihirbazların aldığı Merlin Ödülü'nü alan ilk Türk sanatçı oldu. (2009)

Çok parlak bir özgeçmiş.  Hafta sonları Hürriyet’te yazdığı tiyatro eleştirilerini okuduğumda kısa bir yazı içinde nasıl zekice özü kavradığını ve anlattığını düşünürüm sık sık. Donanımlı ve ödüllü bir sanatçı. İmzasını görmesem  yukarıdaki ‘twit’in ona ait olduğuna kesinlikle inanmam. Zira bu ‘twit’in ima ettiği hatta açık açık söylediği şey bugün tiyatro düşmanlarının ağzına yakışır ancak. Çünkü onlar da tiyatrocu olmanın ne demek olduğunu ancak bu ‘twit’in ifade ettiği kadar anlıyorlar. Onların vizyonu o kadar.

Bu anlayışın ilk temsilcisi Haluk Bilginer. “Oyunculuk da bir iştir” diyen tiyatrocu. Hani “kutsallaştırmayın”ın mucidi(!).

Beden işi yapanlar ile zihinsel iş yapanların  yorgunluklarını  geçirmek için gereken sürenin arasında nasıl bir fark olduğunu bilmemek gerek bunu söylerken. Oyunculuğun insanın kendi bedenini, zihnini nasıl tükettiğini bilmemek gerek. Yaratıcılık ile ilgili çalışanların harcadığı enerjinin ne olduğunu ve yerine nasıl konduğunu bilmemek gerek. Zihnin uykuda bile oyuncuyu nasıl esir aldığını bilmemek gerek. İki saatlik bir oyun sonunda oyuncunun hangi ruh durumunda olduğunu bilmemek gerek. Oyuncunun o ışıklar dünyasından sokağın gerçek dünyasına nasıl döndüğünü bilmemek gerek. Ya da bilmezden gelmek gerek.  Sanıyorum Haluk Bilginer için de Kubilay Tuncer için de geçerli bunlar.  Onlar hep sahnede değil ama zihinleri sahnede, filmde.  Onlar sahneye çıkmadan 2 porsiyon döner üstüne bir porsiyon şöbiyet  yemiyorlar. Oyun arasında “Aman canım ne olacak, çek bir şalgam suyu” demiyorlardır. Ben seyirci olarak onlara giderken kendime her bakımdan dikkat ediyorum, hazırlanıyorum,  onlar dikkat etmez olur mu? Ben bir oyun seyretmeden bir hafta önceden okumaya başlıyorum, onlar bana gösterdikleri role uyuyarak mı hazırlanıyor?

Peki ya tiyatrocunun tatil dönemleri?  Gerçekten ona tatil denir mi? “5 ay tatil yağma hasan’ın böreği” midir? Olsa ne olur? 7 ay çalışmış bir sanatçıya yeniden doğmak için 5 ay uzun bir süre midir? Kaldı ki her tiyatrocu sahneye çıksın çıkmasın arar, araştırır. Şimdilerde sezon sonu, gelecek sezon oyunları ve rol dağılımı belli oluyor. Yani  o 5 ay sırt üstü yatma dönemi değildir. Tiyatrocu araştırır, okur, düşünür. Her gördüğüne bundan ne çıkarırım diye bakar. Devreden bir oyun varsa üstüne yeniden okur, araştırır. Devlet ve şehir tiyatrolarında olsa bile. Zira tiyatroculuk bir yaşama biçimidir. Kubilay Tunçer de sanırım senede 365 gün yapacağı sihirbazlıklarla meşguldür. Kayıp Şehir’in "teknik direktörü"nü Hasan’ın böreğini yerken  yaratmamıştır.  Otopsi memuru için hazırlandığı dönemleri “boş geçen” zaman olarak görmüyordur.  Bedenen olmasa bile zihnen meşguldür.  Ve en yorucu olan çaba ve en zor yerine konan enerji zihnen yapılandır. Bu “iş olsun“ diye yapılmaz. Bir oyuncu ile  börekçi Hasan Efendi arasındaki fark da buradadır. Ama tiyatrocu  ile börekçi arasında en önemli fark başkadır, börekçi meslektaşına saygı gösterir tiyatrocu göstermez.

Kubilay Tunçer mutlaka ironi olsun diye yazmıştır o ‘twit’i. İnşallah öyledir.

Melih Anık



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder