23 Mayıs 2013 Perşembe

Tiyatro Ödülleri, Jüri Üyeliği vs vs vs..

Bugünlerde içimden tiyatro yazmak gelmiyor. Umarım geçicidir. Ama ruh hâlimde bir değişim yaşadığımı söylemem yanlış olmaz. Nedenini araştırıyorum. Nedeni son bir ayda açıklanan, “verilen, alınan” tiyatro ödülleri olabilir mi? Ödül törenleri ve arkasından yazılan “twit”ler, “tebrikler, teşekkürler” içinde “boğulur” gibi oldum sanki. Şu ana kadar altı ödül açıklandı. Daha açıklanmayanlar da var. Yaşanan bu baharın bir de son baharı olacak. Duyduğum “ödül” hazırlıkları da var. Türk Tiyatrosu bu kadar ödülü kaldırır mı?

Belediyeler, şirketler, birlikler, dernekler, akademiler, kurslar, kültür merkezleri, dergiler, seyirciler, portaller  “ödül veriyor”. Jüri üyeliği için ağzımı arayanlardan biliyorum sırada daha başka ödül hazırlıkları da var. Tahmin edersiniz ki bu kadar çok ödül olursa o kadar çok da jüri üyesi olur. O kadar çok da “seçici” var.  O kadar çok “başkan” var, “aday” var. Allahtan bazısı birkaç jüride oluyor da üye sayısı daha da artmıyor.  Ama böyle giderse insanlar kart vizitlerine “jüri üyesi” diye yazdıracak. “Jüri üyeliği”, “iş oldu”.  

“Seçme” “subjektif” bir iş. Farklı jürilerin farklı seçmeler yapmasına ne denebilir ki! Ortaya çıkan “ortak akıl”. Değerlendirdikleri oyunlar aynı olsa bile listeyi farklı insanlar değerlendirdiğinde farklı tartışmaların olması ve sonucun farklı çıkması doğal. Açıklanmadığı için hangi oyunların değerlendirmeye alındığını bilmiyoruz ama oyun  listelerinin farklı olduğunu tahmin etmek zor değil. Garip olan aynı jüri üyelerinin  farklı ödüllerde  farklı değerlendirmelere imza atması.  Başkasının listesini oylayanlar da bizde çıktı. Değerlendirmeye alınan oyun listeleri neden açıklanmaz belli değil.("Ekin Yazın Dostları" hariç) Hangi oyunlar kaç jüri üyesi tarafından seyredildi,belli değil. Oyun ya da tiyatrocu, kaç oyla aday listesine girdi o da belli değil. Ödülü tesis eden kurum yöneticilerinin, jüri başkanlarının  jüri üyeleri üzerinde yönlendirici etkisinden kuşku duyuyorum.  Açıklanan ödüllerin kendinden daha önce açıklanan ödüllerin etkisi altında kaldığından kuşku duyuyorum. Bazı ödüllerde bedava bilet verilmedi diye değerlendirme dışı kalan oyunların olduğunu biliyorum. Kendisine verilen yeri beğenmeyen “jüri üyesi hikâyeleri” dinledim.   “Jüri üyesi oldum” diye tiyatro kapısında “okşanmak”tan hoşlananları , “bedavacıları” tanıyorum.  Ödüllere aday olanlara bakınca "aday olmayanların nesi eksik" diyeceğim pek çok oyun ve tiyatrocu var. Bazı oyunların ve tiyatrocuların “ürkünç” denerek ya da fısıltı ve dedikodularla  “kötülendiğini” biliyorum. "Kişisel hınç"ların cirit attığı ortamlardan sıkılıyorum. Yâni jüri üyesi olsun olmasın bazıları “atmosfer oluşturuyor”.  Ahbâbın, arkadaşın korunması, “diyet ödenmesi” ödüllerde hiç de olağanüstü değil. Kimisindeki iyi niyeti anlıyorum ama  kısaca hiçbir ödül benim için nesnel değil. Bu nesnelliği mutlak doğru olarak almayın. Ben “kendi içindeki nesnellikten”, “tutarlıktan” bahsediyorum. Zaten ödüller neyin ne olduğunu gösteriyor. Bunları benim dışımda yazdı birkaç kişi (Nedim Saban, Ege Küçükkiper). Tekrar ederken bile içim daralıyor.

Ödül almak güzel bir şey. Ama bence kimin verdiği önemli.(Değil mi?)  Hadi “tuzum var” diye her ödüle koşuşturan başkanlara, üyelere alıştık da her ödüle koşuşturan tiyatroculara alışamıyorum. Tiyatrocu sahnede, söyleşide, “twit”te   gösterdiği “dik duruş”u ödül kabul ederken de göstermesin mi? Oyunu hakkında yazılan övücü eleştirileri paylaşarak “duruşu”nu gösteren(?) tiyatrocunun  ödül ÖVGÜSÜNÜ kabul etmesi aynı kaynaktan besleniyor herhalde. “Tiyatrocu, “alkışla beslenir” derler ya bu kadar ödüle ve koşuşturmaya bakınca “ödül ile beslenir” demek daha doğru geliyor bana.  Ama tiyatrocunun kendisini yılda BİR GÜN “besleyen(?) ödül” tiyatroyu “beslemiyor”, seyirci üzerinde etkisi yok, sektörü canlandırmıyor, oyuncunun kariyerini yönlendirmiyor.

Şunu da sormadan edemiyorum(kendime). Bu kadar “ödüllü” bir tiyatro bu kadar zorda kalır mı? Ödüllerin sayısı  arttıkça tiyatronun daha da köşeye sıkış(tırıl)ması normal mi?  Bu haliyle ödüller tiyatroyu kurtarmaya yetmiyor. Zira değerli olan ödül, toplumda İZ bırakır. Ödülün değeri ise jürinin değerinden kaynaklanır.  Ödül mesleğin omurgasıdır(olmalıdır) Zira orada tiyatro efsanelerinin ruhu yaşar ki ona dokunmak yürek ister.   

Bugünlerde içimden tiyatro yazmak gelmiyor. Umarım geçicidir. Ama ruh hâlimde bir değişim yaşadığımı söylemem yanlış olmaz. Hissediyorum ki  kafamın içinde kelimeler farklı  cümleler üretiyor; hissediyorum ki FARKLI yazacağım.


Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder