23 Ocak’ta Hamlet’in Gala’sı var ben de orada olacağım
ardından da gördüğümü yazacağım. O ana kadar düşündüklerimi yazayım ki
Hamlet için yazdıklarımla ilgili herkes bir şey söylemesin, kulp takmasın.
Ne mutlu bana ki Kemal Başar’ın ifadesine göre yazılarımı
okuyan 300 kişi var(mış) ben o kadar bile değildir diye düşünüyordum. Yazmaya
başladığımda karım ve kızımdan başka bir üçüncü kişi okusa bana yeter diyordum.
“Amatör
tiyatrodan kalma eski bilgilerle profesyonellere ahkâm kesen”(Bakınız
Kemal Başar twitleri) biri için çok bile! Ben “hobi olarak” tiyatro yazıları
yazıyorum, “eleştirmen” değilim ama hem pek çok tiyatrocudan çok daha fazla hem de
“amatör”ce tiyatroyu yaşıyorum. Ama şu “profesyonel”
Kemal Başar’ın ne kadar “profesyonel” olduğuna bakalım mı?
Cef Tiyatro özel tiyatro olarak kim bilir ne fedakârlıklarla
bir oyun sahneleme kararı almış ve yönetmen olarak da Kemal Başar’ı seçmiş.
Yâni bir anlamda bir projesinin başına “şantiye müdürü” getirmiş.(Ben “inşaatçı”yım
ya kendi dilimi kullanıyorum) Yönetmenin
tercihine göre de kadro seçimi, finansman ve iş programı yapmış, halkla
ilişkiler ve reklâm stratejilerini
kurmuş. Salon bulma, her yeni salona yerleşme, turneler, bilet satışı,
pazarlama, dekor transferi vb işler için
de yapılanmış.
Daha oyunun Gala’sı yapılmamışken Kemal Başar’ın “dostu”
eleştirmen, oyunla ilgili bir eleştiri(?) “döktürmüş”(!) Yazı (her zamanki gibi) öylesine “yalapşap” ve “ahbap işi” ki yazar, oyunun baş rol oyuncusunun soyadını ,
dekor tasarımını yapanın ismini yanlış yazmış; 13 kişilik oyundan sadece dört oyuncunun ismini vermiş; yönetmen
yardımcısından, ışık tasarımcısından, kısa film yönetmeninden, fotoğrafçısından,
prodüksiyon sorumlusundan, afiş tasarımcısından, yönetmenin “kırk yıllık”
arkadaşından hiç bahsetmemiş; seyrettiği oyunu da metni darmadağın ederek
kendine göre süslemiş. Arda Aydın’ın yazısına göre oyunda olmayanları yazmış. Ama
“sayılı” eleştirmenin(?) derdi oyunu yazmak değil yönetmeni övmek zaten.
Bu “profesyonel”(?) yönetmen, baş rol oyuncusunu incittiği
çok açıkça belli olan; yaptıkları katkı görmezden gelinen kadronun diğer mensuplarının sessiz
alınganlığına neden olan “saçma sapan” yazının yazarına “oyuna ilgisi ve (kendisinin ‘şahsen’)hak etmediği zarif cümleleri”
için teşekkürler etmiş. “KENDİSİNİN hak
etmediği ZARİF CÜMLELER..” Yönetmen yazının kendine ait kısımlarını "görebilmiş"! "EKİBİM EKİBİM" dediği kadrosuna(?) yapılan terbiyesizliği de umursamamış. Bu, oyun için karanlık bir dönem oluşturmuş, oyunun geleceğini riske atmış.
Herhangi bir şirkette
olsa "saygısız" yazıya “teşekkürler” eden “profesyonelin”(?) işine son verilir, hemen
iş yerinden uzaklaştırılır, camiada ismi hemen yayılacağı için de başka
şirketler de kendisine bir daha iş vermezdi. Zira onun “profesyonel”liğinin
farklı olduğu, kendini işe alan şirketin çıkarlarının, yatırım ve risklerinin farkında olmadığı, projenin (burada “oyun”un)
başarısı yerine kendi başarısına önem verdiği anlaşılmış olur.
Elbette tiyatroda genellikle yönetmenin sırtında maddi
açıdan yumurta küfesi yok, yapılanları umursamayan, hatırlamayan bir camia da “profesyonel”e(?) iş vermekte bir
sakınca görmüyor o da OYUNUNU “sahneliyor”
ve bazı yönetmenler de bu yolla yâni ona iş veren aymazların yardımı ve “dost”larının övgüleri
ile “kariyer” sahibi oluyor.
Ha bu arada “içimize
sızmış “ olduğu için “tiksindirici”
bulduğu kişiler var ya onları Nişantaşı kafelerinde kahve içmeye, yurt dışında
yönettiği oyunlara kendisi “davet”
ediyor. Kendini “şişiren”lere açıktan, aynayı yüzüne tutanlara da özel mesajlarında
“teşekkürler etmeye”, ortamı “sıcak” tutmaya gayret ediyor. İşler onun istediği
gibi giderken, “Bir zamanlar tiyatrocu olmak isteyip becerememiş”lik üzerine “utanmazlık” yapmıyor. Onları
destekleyen ve aslında kendi dikenlerini çıkarmakla meşgul küçük jüri üyeleri ile
de hoş bir diyalog içinde. Geri kalan “koskoca” tiyatro camiası ne yapıyor
derseniz, “görüyor, duyuyor ama susuyor”.
Sonra da kendisinin ilgilendiği bir dâvada herkesin yanında olmasını
istiyor.
Ben bu olayda en çok
Cef Tiyatro için üzülüyorum. Zira bu olayda “profesyonel”
anlamda risk taşıyan o.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder