23 Aralık 2014 Salı

Erhan Bey(İBBŞT) SENSİN Kifayetsiz Muhteris!

‘StarSanat’ Gülcan Tezcan’a verdiğin röportajda adımı da geçirerek şunları demişsin.

Tiyatrocu Nedim Saban’ın İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen Cibali Karakolu adlı oyuna sansür yapıldığı iddialarına ŞT Genel Sanat yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu’ndan cevap geldi.
Melih Anık adında bir eleştirmenin ve onu tiyatronun içinden besleyen bazı isimlerin bu türden asılsız iddialar ortaya attığını söyleyen Yazıcıoğlu, “Bu isimler var olma savaşı veren kifayetsiz muhterisler. Hiçbir şekilde burada elini taşın altına sokup iş üretmeyen, yoktan var olmaya çalışan insanlar. Bunlar öküz altında buzağı aradıkları için benim sansürcü olduğum fikrini ortaya atıyorlar. Halbuki en ufak bir baskı görmüyorum” dedi.”




Öncelikle herkese söylediğim şeyi sana söyleyeyim. Hakaret, edeni ele verir. Yâni ben bu hakareti seni deşifre etmek için okurum. ‘Kifayetsiz muhteris’i seni ‘okumak’ için analiz ederim. Sanıyorum işgal ettiğin mevkiden duyduğun huzursuzluğun bilinçaltındaki karşılığı bu. Ama bu yazımı seni analiz etmek için yazmıyorum.

Ben kendime ‘ eleştirmen’ demiyorum.  Ama sen bunu nereden bileceksin. Sanıyorum eskiden de beni okumuyordun şimdi de okumuyorsun. Okusan kendime neden eleştirmen demediğimi anlardın.  Tiyatro yazarıyım. 40 yıllık çalışma hayatımdan sonra gençlik günlerimin hobisine döndüm; emekli olduktan sonra eskiden kalma ve bitmeyen bir sevgi ile tiyatro yazıları yazmaya başladım. Bunu keyfim öyle istediği için yapıyorum. Maddi beklentim yok. Uzun yıllar üst düzey yöneticilik yaptım. Hiçbir mevkide gözüm yok. Galaya davet beklemem, davetiye peşinde koşmam, biletimi alırım ve benim için  anlamı olacak oyunları seyrederim. Seyredeceğim oyunları önceden okurum, üzerine notlar çıkarırım. Bir oyunu yazmak yaklaşık 15-20 günümü alır. Düşüncelerimi yazarım.  Öğrendiklerimi yazılarımın altında kaynak göstererek paylaşırım. Bağımsız bir yazar olmayı tercih ederim. Kendim için yazıyorum var olma savaşı vermiyorum zira ihtiyacım yok. Var olmak için dizide yada oyunda oynamaya, yarışma programı sunmaya ihtiyacım yok. Yoktan var olmadım yâni.  Var olmanın ne demek olduğunu bilgece anlıyorum. Beni küçümseme çabasıyla  ne kadar çirkinleştiğini bilmem görebilir misin?

Senin GSY olduğun tiyatroyu 1960’lı yıllardan beri takip ediyorum. Dilinden düşürmediğin Darülbedayi sanatçılarının çoğunu seyrettim. Sen geldikten sonra kaldırılan Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’ndeki resim panosu vardı ya o panonun en üstten bir alt sırasından itibaren tüm oyuncuları seyrettim. Muhsin Ertuğrul ile tanıştım. O Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları’nın sahnelediği Marat Sade’ı Harbiye İBBŞT sahnesine getirdiğinde ben büo yönetimindeydim.

Bana sen ‘kifayetsiz muhteris’ diyorsun ya sendeki ihtiras bende yok, koltuk  peşinde koşan sensin. ‘Tiyatro kifayetinde’ de benden geridesin. Çünkü sen dizi, yarışma programı yaparken ben piyes okuyor, yazıyor, seyrediyordum. Dünyanın büyük şehirlerine tiyatro seyretmek için gittim. Ayrıca dizi arkadaşlarını 100 yıllık kuruma oyuncu yapmayı, her şeyin doluluk oranı olduğunu düşünecek kadar dar bir vizyonun var.  Doluluk oranını afiş yapıp altına imzanla oraya buraya astırman da ihtirasın konusunda bilgi veriyor.

Göreve geldiğinden bu yana seçtiğin oyunlara bakıyorum hepsi ‘show’a yönelik oyunlar. Kurumunda kadın yönetmen yokmuş gibi dışarıdan Emel Mesci gibi yıllardır aynı sakızı çiğneyen bence başarısız  bir yönetmeni getiriyorsun.O da nabza şerbet veriyor. 12 Öfkeli Adam’ı oyunu hiç anlamamış bir yönetmene bırakıyorsun. İdolün olduğu anlaşılan Engin Alkan’ın peşine ‘ne olur beni oynat’ diye takılmışsın. Ona senaryodan bozma  Şekerpare’yi yaptırıyorsun sanki tiyatro oyunu yokmuş gibi.

Kendin ve yardımcıların kurum dışında iş yapıyor. Hiç değilse sizi görevden alacakları güne kadar tam zamanlı çalışın  İBBŞT’da.  Bu ne ihtiras?

Gelelim Cibali Karakolu olayına.

Konu ile ilgili sana sorular soran bir yazı yazdım:

Yazının başında haber kaynağımı veriyorum. Sen ‘onu(yâni beni) tiyatronun içinden besleyen bazı isimleri’ ima ederek    kendi kurum arkadaşlarına çamur atıyorsun.  Yazımda ve daha sonra yazdığım ‘twit’lerimin hiç birinde  BEN ‘sansür’den bahsetmedim. Zira yazdığım yazıda sorduğum sorulara cevap vermeni bekledim. ‘Sorularıma cevap vermemen kabul ettiğin anlamına gelecektir.’ Cevap vermedin.  Yazımda sahne çıkarmanın dışında başka sorular da vardı, örneğin mesaj yazarak İBBŞT çalışanlarına ayar veriyor musun? Veriyor musun? Dilay Denizhan nereden girdi? Gerçi ben onun bana daha önceden yazdığı  twitlerden bir şeyler olacağı  izlenimi alıyordum ama bu kadar çabuk kadroya alınacağını tahmin etmemiştim.

Bugün  çalışma arkadaşlarına(?) olayı anlatan bir mesaj göndermişsin. ‘Sansür yok’ diyorsun ama Zihni Göktay,  ‘sansür yapıldığını’ söylüyor. Meğerse oyun çok uzamış da kısaltmışsınız. ‘Burada Laf Çok’ programında  geç gelen Zihni Göktay’a ‘Bu akşam oyun kaç saat sürdü’ diye soru sorarken onun oyunu sarkıtmasından gurur duyduğunu gösteriyordun. Zihni Göktay  iftiharla ‘Lüks Hayat dört saat sürüyordu’ diyordu. Yâni süre ile ilgili bir sorununuz yoktu. Ben oyunu Gala’dan önce seyrettim. Oyun üç saat on dakika sürdü. Dört saat ile bir sorununuz  olmadığına göre Göktay elli dakika tulûat yapabilirdi. Yapabilir miydi? Yapamazdı zira Göktay, ‘Devletin sübvanse ettiği tiyatroda  zülf-ü yâre dokunmadığını, fincancı katırlarını ürkütmediğini ‘ söylüyor, bir sıkıntısını dile getiriyordu. Karşısında da ona açmaz verecek bir kadro da yok zaten. (Bu senin için bir utanç olmadı mı? Devlet para verdi diye onun kölesi misin? Mâdem olması gerekeni yapamıyorsun neden bu oyunu seçiyorsun. Hem Zihni Göktay’a hem de Muammer Karaca ve Nejat Uygur’a saygısızlık yapıyorsun.) Yâni ben senin süre ile ilgili bahanene inanmadım. İstersen beraber tekste bakalım oyunu kısaltmak için neler bulacağız? Döner sahnesi olan bir salonda oynanan oyunda döner sahnenin kullanılmaması da dekor değişimleri için toplamda 25 dakika uzatıyordu oyunu. Yâni oyun aslında üç saatten de kısa idi. (Her sahnede döner sahne yok bahanesine sığınma, çözüm bulunur.)

Cibali Karakolu Türk Tiyatrosu’nda ilk politik taşlamalardan biri. Muammer Karaca ve Nejat Uygur ‘un isimleri ile Türk Tiyatrosu’na kalan bir miras. Sen bu mirası çarçur ediyorsun. Cibali Karakolu denince akla gelen ilk isim Nejat Uygur’u da anmıyorsun.  Ama işin gerçeği şu ki hem Karaca hem Uygur güçlerini halktan aldılar. Onun için iktidar ve  muhalefet onlara saygı  gösterdi. Onlar bunun için büyüktü. Şimdi onlar yok. Bu gidişat ile olabilecekleri de yok edeceksiniz.


Sen  bu yazıyı da okumamış olduğun için ne olduğunu  anlamamışsındır. Cibali Karakolu’nun zaman içindeki değişimi bilinçli olarak ele alınacak bir konudur. Oyunlar heyecanla seçilmez bunu amatör tiyatrolar bile yapmıyor artık. Oyunun içerdiği sosyal derinliği anlamak gerekir ki bu sizin yönetiminizde yok.

Daha da korkuncu sen eleştiri yazana ‘kifayetsiz muhteris’ karalamasını yaparak eleştiriye tahammülün ve saygın olmadığını ortaya  koyuyorsun. Eleştiri müessesini çöpe atıyorsun. Bu ancak fazla ihtirastan dolayı düşülen bir çukurdur. Sen o çukura düştün.Sen böyle yapınca çömezlerin de geri kalır mı, kuşanıp üstüme geliyor, dilleri ve akılları yettiğince saldırıyor. 

Bir de ‘elini taşın altına sokup iş üretmeyen, yoktan var olmaya çalışan insanlar’ diye küçümsemişsin. Eleştiri yazmak da  eli taşın altına sokmaktır. Zira eleştirmen tek başına kendini ortaya koyar, tiyatroyu tarihe kaydeder ve senin gibi düşünenler tarafından hedefe konulur. Hep alkışlanmak istersiniz, alkışlanmadığınızda küsersiniz. Kendinize göre çocukça cezalandırma yöntemlerinizle komik olursunuz.  Ben senin bazı oyuncularından daha çok oyunlara hazırlanıyorum. Sadece elimi değil aklımı, zekâmı, bilgimi koyuyorum.

Piyesin baş kadın oyuncusu(Ayfer yâni) da orospu’ demişsin .  Ayfer ile Şikayetçi arasındaki farkı fark edemiyor musun yoksa aklımızla alay mı ediyorsun?      

Seyirci istedi diye replik - sahne çıkarmak, senaryodan oyun yapmak(Şekerpare) bir misyon, ‘doluluk oranı’nı hedef yapmak bir vizyon değildir. Bu kötü bir gidişattır, kurum altında kalır, saygınlığını yerle bir edersin. Darülbedayi okulu boşa çekilen kürektir.  Pazar matinelerini kaldırmak İBBŞT’nın misyonunu idrak edememeyi gösterir. Çocuk tiyatrosuna bu kadar önem veriyorsan yardımcılarınla birlikte çocuk oyunlarında sahneye çıkın. Pazar günlerini kadro bekleyen gençlere bırakmayın.

İBBŞT senin yönetiminde dibe vurma yolunda. Oluşturduğun bu düzen 100 yıllık kurumu tuş etmek üzeredir. Bu yanlıştan döner misin bilmem ama tavsiyem  dönmendir  ya da şu ihtirastan vazgeç  kifayetini gözden geçir ve istifa et.

Anladın: SENSİN ‘Kifayetsiz muhteris’!


Melih Anık   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder