1 Ekim 2012 Pazartesi

İŞTİSAN’ın 30 Eylül 2012 Tarihli Bildirisi Üzerine


30 Eylül’de İstisan bir kamuoyu açıklaması yaptı. Mimesis’in “protesto eylemi” diye nitelediği  açık hava toplantısında Levent Üzümcü o güzel tiyatral vurgusu ile okudu. Meydandakiler etkilendi, alkışladı, sloganlar atıldı. Kardeş Türküler ile coşuldu. Şimdi o havadan sıyrılmış olarak önümdeki bildiriye yeniden bakıyorum.

Tekrarlanan tema “sokaktayız” idi.

Bu tür sokak toplantıları daha önce de yapıldı. 7 günlük eylem şaşırtıcı, takdir edilecek bir eylemdi. O eylemlerde hem dayanışma hem de tiyatronun olmazsa olmalarından biri  olan seyirci ile bütünleşmede önemli bir yol alınmıştı. Artık “bir kez daha sokakta” olmanın elle tutulur bir hedefi ve anlamı olmalı. Örneğin izlenen yoldaki yeni bir aşama duyurulmalı, gelecekteki somut hedef açıklanmalı. Ben bu düşüncelerle baktım eyleme ve bildiriye.

Bildiri bilinenleri, olanları tekrar ediyor. Hepsi de haklı ama siz ne yapıyorsunuz sorusunun cevabı yok eylemde. Evet “yapılanlar kabul edilemez”, evet “susmayacağız” evet evet… de ..

Açık hava toplantısında “Bilinmelidir ki, savunabileceğimiz bir yönetmeliği muhatapları ve kamuoyuyla bir an önce paylaşabilmek adına çalışmalarımızı da sürdürüyoruz…”  dediniz. Oysa siz, daha önceden de yönetmelikler sunmamış mıydınız? Onları savunamıyor musunuz? Yeniden mi yazıyorsunuz? Ne zaman sunacaksınız? (Meselâ zamanı açıklamak açık hava toplantısını anlamlı kılabilirdi.) Öte yandan şöyle bir korku yaşıyorum. Sizin “muhatap” gördükleriniz sizi “muhatap” almazsa  ne yapacaksınız?

 Toplantının çağrı kelimesi “rağmen”… Yani “her şeye rağmen perdelerimizi açıp seyircilerimizle buluşacağız” diyorsunuz da bu, sizin tarafınızdan mı yönetiliyor?  “Perdelerimizi açmıyoruz” diyemeyen “perdelerimizi açıyoruz” diyemez.  Zira başkası “perde” diyor ve siz sahneye çıkıyorsunuz. Ben eylemlerin en önünde yer alanların yeni sezonda yeni oyun yöneteceğini gördüğümde -hak verdiğim- Mefisto'yu hatırlıyorum. Tiyatrocunun damarlarında akan kan, sahneden besleniyor, biliyorum. Ama kusura bakmayın “seyircimizle buluşuyoruz” ifadesi bir iradeyi göstermiyor, yaptığınıza “kulp” takıyorsunuz gibi.

“Sanatın gücünü binlerce kez yeniden anladığımız sahnelerimizde korkularımızı gökyüzüne salarken, hep gelip geçecek “İktidar”lara soruyoruz: “Neyle anılır tarih, nedir insanlığın geçmişinde kalıcı olan?” Yanıt bekliyoruz…” Sizin çok iyi bildiğiniz dilden söyleyeyim, “Godot” gelmeyecek.  Sizi gözden çıkarmışlardan yanıt beklemek de taktiksel bir hatadır.  

Bekleyerek bir yere varılmaz , sokak eyleminin de sınırı var.  Şimdi önce muhatabı “oluşturmak”, yanıt  ALMAK ve tabii ki bir an önce nasıl yönetilmek istendiğinize karar vermeniz gerekiyor. Ama en önemlisi “dağılmamak”…

“Ama Şehir Tiyatrolular olarak bugün bir kez daha sokaktayız. Repliklerimizi sahneye bıraktık.” diyorsunuz.

Sorununuzun çözümü repliklerinizde var, repliklerinizi sahipsiz bırakmayın ve onların içinde durumunuza uyanları hatırlayın.

Biz seyirciler o replikler ile yolumuzu aydınlatıyor, şifa buluyoruz.

Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder