1 Nisan 2016 Cuma

Tiyatro Kılçık'a Söylüyorum Sen Anla!

Tiyatro Kılçık'tan Çevreyolu Sâkinleri isimli bir oyun seyrettim. Oyunu görmezden gelmeyi düşündüm önce. Benim ölçülerime göre yazılacak bir tiyatro oyunu değildi. Ama oyunun bana gösterdiği başka hususlardan bahsetmenin tiyatro için iyi olacağına inandığım için bu yazıyı yazdım.

Oyun Kadıköy Levent Kırca Tiyatrosu'ndaydı. Ben ilk defa o salonda bir oyun seyrettim. Salon ile gördüğüm her şey içimi acıttı. Düğün salonu diye yapılmış bir mekân gibi. Tiyatro salonu olarak yapılmadığı kesin. Sonradan bir sahne(!) uydurulmuş, kulis yapılmış. Sahne duvarları doğal taş süsü verilmiş, siyaha boyanmış stropor. Tüm çözümler yalapşap. Bir yerden siyah boya kalkmış beyaz sıva sırıtıyor, basamak diye yapılmış şey üstüne artan bir halıfleks parçası sarılmış bir tahta. İki yanda üst üste konmuş çığlık çığlığa dört hoparlör, bir kenarda klimaya benzer bir şey. Ucuz koltuklara konulmuş minderler. Sahne arkası görünmesin diye bir türlü yerinde durmayan beyaz  bez. Sahnenin bir kenarında bir yere açılmayan bir ucu kırık siyah bir kapı. Yerde tozlu kırmızı halı. Her şey sahipsiz. Orada sahneye çıkanlar gecelik kiracı. 'Ayrıntı ile uğraşacak ne zamanları var ne de paraları.' Gala ya da ödül gecesi mont,kot,bot ile katılanlar kadar özensizlik, ucuzluk hâkim her yerde. Tiyatronun önce kıyafeti düzgün olmalı. Aslan yattığı yerden belli olur. Bu mekânda aslan yatmıyor, belli. Bir duvarı boydan boya kaplayan ustalar, fotoğraflarından üzgün üzgün bakıyor. Bu hâl çoğu tiyatro mekânında aynı. Oysa o salonda hayâller uçuşacak. Mümkün mü?

Fuayede(!) yanındaki boş koltuğa davet eden babayı kıramadım yanına oturdum. Beşinci sınıfa giden kızını getirmiş. Kızı Tiyatro Kılçık'da tiyatro kursuna gidiyormuş. Öğretmeni sahneye çıkacakmış bu akşam. Beşiktaş'tan gelmişler. Yanımıza oyunun yönetmeni geldi. Baba ile muhabbetleri iyi. Kızı da öptü. Oyundan sonra düşündüm, yönetmen o küçük kızın bu oyunu seyretmesine nasıl izin verdi diye? Neden babasına 'o bu oyunu seyredemez' demedi diye sordum kendime. Oyun Atölyesi'nde Testosteron oyununu seyretmesine izin verilen  çocukla ilgili yazdıklarımdan dolayı başıma neler geldi bilen bilir. Ama dün akşam önceden oyunu bilsem gene müdahale ederdim. Çocuklarımıza tiyatro kursu vermek değil hüner, hayatı göstermek mesele. Tiyatro yollardan biri.   

İstanbul'da pek çok topluluk perde açıyor her akşam. Kim bilir neler oynanıyor tiyatro diye. Ben çoğunu bilmiyorum. Çevreyolu Sâkinleri'ni seyrettim. Tiyatro Kılçık, seyirci gülsün istiyor. Bu konuda hiç bir itirazım olmaz. Ama Tiyatro Kılçık seyirci sadece gülsün istiyor. Gülmek her zaman eğlenmiş olmanın göstergesi değildir. Eğlenmenin içinde zihinsel bir faaliyet vardır. Ülkemizde en ucuz güldürme yolu  küfürden ve sekse dayalı eylem ve de sözlerden geçiyor. Tiyatro Kılçık en ucuz olanı kullanıyor. Çiğnenmiş sakızı çiğniyor. Bayatı ısıtıyor. Seyirci gülüyor. (Gülmeyen de var.)

Ben tiyatronun halka yakın olmasını hep istedim, isterim. Ülkemizde tiyatronun halktan uzak olduğunu düşünürüm. Köy oyunlarına bakarım. Oyunun en ilkel hâlini anlamaya çalışırım. Çoğu kez yüksek çıtalar koyan tiyatroculara kızarım. Ama çıtayı yere yapıştıranı da sevmem. Tiyatro ile uğraşan birisi bence belli bir düzeye gelmiştir. Donanımlıdır. Birikimlidir. Ucuzu bilir ama ucuza bel bağlamaz. Ucuza değer katmasını, düşük beğeniye ulaşırken onu bir fırt yükseltmesini becerebilir. Her şey ekonomi ile açıklanamaz. Tiyatro Kılçık bunları yapmıyor, yapmak için uğraşmıyor diye kızdım.   

 Tiyatro Kılçık'a söyler gibi yapıyorum ama ey tiyatro camiası sen anla!


Melih Anık  

1 yorum:

  1. Merhaba,

    Levent Kırca ile aramız pek iyi değildi. Çok seyrek görüşürdük. Aramızın iyi olmamasının nedeni, Kırca'nın kitaplarla arasının iyi olmamasıydı. Neyse... Kırca öldü, tiyatrosuna desteğim başladı. Ancak, o denli derme çatma işler yapmışlar, yapıyorlardı ki, uzaklaşmam gerekti. Sizin bu yazınızın altına imzâ atma şerefine nâil olmak istiyorum...

    Hilmi Bulunmaz

    YanıtlaSil