23 Nisan 2016 Cumartesi

'Yergilerini kulağımıza fısılda övgülerini herkese söyle'

Tiyatrocu dostlarla konuşurken onlardan edindiğim izlenim şu: 'Yergilerini kulağımıza fısılda övgülerini herkese söyle.'  Böyle demiyorlar tabii. Cümleler farklı da olsa söylenen aynı: 'Beğenmediğin şeyleri kime aitse ona mesaj yazsan, telefon açıp söylesen daha iyi olur.' Genellikle yergilerimin 'sert' olduğu kanısı yaygın.  

Her şeyden önce ben kendimi 'sert' bulmuyorum. Eğer yazma dozum sert geliyorsa daha sert yazmayı arzu ettiğimi bilin. Ama şu anda yazdıklarım 'sert' geliyorsa o zaman kesin mahkemeye düşeriz. Aslında 'sert'likle ilgilenmiyorum. Yâni 'sert yazı' yazayım diye oturmuyorum. Kendimi dinliyorum, kendime doğru gelenleri kendime doğru gelen şekilde ifade etmeye çalışıyorum. Yâni öncelik, içimden gelenleri nasıl doğru ifade etmem gerektiğinde, nasıl anlaşılacağında değil. Ben bebeğe mama veren bir dadı değilim ki.

Oyunu seyrettikten sonra yönetmen ile oyuncu ile konuşmak ve öğrendiklerimin ışığında yazmak da bir yoldur tabi. Bunu özellikle tercih etmiyorum. Nedeni basit: Yönetmen ve oyuncu her seyircinin peşinde koşup onlara oyunu anlatır mı? Anlatmaz. Anlatsan hangi seyirciyi seçeceksin? Tiyatro seyircisi kozmopolittir. Her sınıftan ve her kültürden insan vardır içinde.  Tiyatronun sahnesi vardır, tiyatro bir anlatma sanatıdır . Yönetmen ve oyuncunun başarısı seyirciye düşüncesini aktarmakta yatar.  Eleştiri, yönetmene ve oyuncuya nasıl anlatmış olduğunu gösteren aynalardan biridir. Her şeyden önce bir seyirci görüşüdür.  Yönetmen ve oyuncu eleştiriye o açıdan bakmalıdır.  Tabii ki yönetmen ve oyuncunun fikrine değer verdiği kişiler, eleştirmenler de vardır. Onların söylediklerine de tiyatro sanatı adına kulak verirler.

Bizde yönetmen ve oyuncu, düşüncesini yazana düşman oluyor sanki.  Neden böyle bir şey olsun ki. Çoğu yönetmenle  oyuncuyla konuşmuşluğum yok.Neden kişisel düşmanı olayım?  Bana 'bizi arasana' diyenler çok istiyorlarsa beni arayıp kendilerince yanlış bulduklarını sert-yumuşak nasıl isterlerse yüzüme söyleyebilirler.   İsterlerse ortaya cevap yazısı yazabilirler. Ama sanırım şöyle bir durum da var: Cevap yazarlarsa değer verdiklerinin anlaşılmasından ya da polemikten çekiniyorlar.

Aynı gemide olanlar batmadan hareket etmek için üstlerine düşeni yapmak zorunda.


Melih Anık

1 yorum: