19 Mayıs 2016 Perşembe

Serdar Biliş Olayı İBBŞT ve İKSV

İKSV, iki yılda bir düzenlediği Tiyatro Festivali programını düzenlemek için  önce müracaatları topluyor yaptığı bir değerlendirme ile programa son şeklini veriyor. Bu programda ödenekli tiyatrolar ile ilişkiler nasıl düzenleniyor ayrıntısını bilmiyorum ancak ödenekli tiyatroların Festival programı içinde olmasının programı zenginleştireceği ve de ödenekli tiyatroların sahnelerinden de yararlanma olasılığı düşünüldüğünde İKSV'nin ödenekliler için ince eleyip sık dokumadığını düşünüyorum. Yâni bir anlamda ödeneklilerin Festival içinde olacağı baştan belli, seçecekleri oyun da onlara kalmış. Belki bu noktada Festival'in o yıl için seçtiği temaya uygun bir oyun beklemesi İKSV'nın tercihi oluyordur. Eğer o da önceden biliniyorsa. Zira bazı ödenekli tiyatrolar o temayı da  programın kamuya  açıklandığı gece öğreniyor(muş). Genellikle yeni oyunlar hazırlanıyor ama ödenekli tiyatroların  sezon için hazırladıkları oyunları da Festival programında görüyoruz. Bu sene İBBŞT, Festivale yeni hazırladığı  Martı isimli oyunla katıldı. Oyunun yönetmeninin Serdar Biliş olacağı açıklandı, Festival broşürleri ona göre hazırlandı. Bilet satışları başladığında İBBŞT oyun yönetmenini değiştirdi. Serdar Biliş yerine Yıldırım Fikret Urağ getirildi. İKSV yönetmen değişikliğini internet sayfasında duyurdu. İBBŞT ise bu değişikliğin bir "prensip gereği" olduğunu açıkladı. Meğerse ödenekli tiyatrolarda bir sezonda aynı kişiye iki iş verilemezmiş.  Demek ki ödenekli bir kurumun aklı sonradan başına gelmiş, 'prensibi' sonradan hatırlamış. Ben bu konuyu bilenlerle konuştum. Mevzuatı iyi bilenler 'prensibin',  'bir sezonda' değil 'bir bütçe yılı içinde' ve de 'bir' değil 'üç iş verilemez' şeklinde olduğunu söyledi. Bu durumda İBBŞT'da Serdar Biliş'in ayağının kaydırılması gerçeği ortaya çıkmış oluyor. Herhalde işe sonradan cinler karıştı. Serdar Biliş İBBŞT'da yönetmenliğini yaptığı 12.Gece ile sezonda kendinden ve İBBŞT'dan çok söz ettiren bir yönetmen. Martı'nın yönetmeni olarak görevlendirilmesi bu yönden anlamlı ve doğru. İKSV yönünden bakıldığında bir oyunun yönetmeni nedeniyle seçilmesi doğru bir tercih. Yâni iki taraf arasında uzlaşmanın temeli sağlam. Peki ama bu sağlam temel yıkılırken taraflar nasıl bu kadar teslimiyetçi? İBBŞT 'prensibin' arkasına sığınıyor, İKSV 'bu kurumun iç işidir' diyerek kendini sıyırıyor. Biliş'in yerine atanan yönetmen de 'emir demiri keser' diyor herhalde.  Bir yönetmenin 'memur' olduğu için 'emirle' oyun yönetmesini aklım almıyorsa da başka bir gerekçe bulamıyorum, aklıma getirmek de istemiyorum.  Yâni taraflar 'selametle'(!) bu işi çözmüşler ve vicdanlarını temizlemişler. İyi de İBBŞT'da Martı'yı yöneteceği için gelen başka teklifleri reddeden bu şekilde programını altüst eden Serdar Biliş'in durumuna kim isyan etmeli? Siz ülkenin iki kurumuna(biri 100 yıllık) güvenemeyecekseniz kime güveneceksiniz?   

Ülkede 'üst'te bir şeyler oluyor seyirci kuzu kuzu 'uyuyor'. Seyircinin Serdar Biliş rejisinden Martı seyretmek hakkı elinden alınıyor  'al sana Urağ' deniliyor.  Ama 'Serdar Biliş'i biz seçtik onu görevden almak da bizim hakkımız' da diyebilirler.  Öyle mi? Peki oyuna yönetmen atarken,  oyunu Festival programına alırken 'prensipleriniz' nerede kaldı? Diyeceksiniz ki başka örnekler yok mu bu ülkede? Haklısınız var! Tiyatro da bundan nasibini alıyor. Tiyatroda olması içimi daha çok acıtıyor.   


Melih Anık           

1 yorum: