Çok beğendiğim , tiyatro hocalığını, yönetmenliğini ve
oyunculuğunu tartışmasız en iyi yapanlardan biri olan usta tiyatrocu bir konu
ile ilgili facebook sohbetimizde genç eleştirmenler için ' Özellikle eleştiri yazmaya hevesli gençler Sevda
Şener, Ayşegül Yüksel.alıp okumalı.sadece kuramsal eleştiriyi değil saygıyı da
öğrenirler. Siz de teşvik edin lütfen' dedi. Bu ifadede bana da
bir eleştiri var. Zira onun beğenmediği eleştiriyi yazan genci desteklediğimi
açık açık yazıyorum. Usta bana da zımmen diyor ki 'Sen de Sevda Şener, Ayşegül
Yüksel oku ki abuk sabuk yazan gençleri desteklememen gerektiğini öğren.'
Ustalara boynumuz kıldan ince de ben tiyatro eleştirisi yazmaya yıllarca o usta
isimler dahil daha pek çok bilinen, tanınan ismin eleştirilerini okuduktan
sonra karar verdim. Elbette onlardan çok şey öğrendim. Hatta geçenlerde Sevda
Şener'in eski tarihli bir eleştirisini paylaştım. Yâni okumaya da devam
ediyorum. Ama zaman içinde usta eleştirmenlerin ders gibi olan kuramsal eleştirileri dışında
gündelik oyun eleştirisi yazarken kendi öğrencilerine kıyamadıklarını da
gördüm. O zaman tiyatroyu (ve de öğrencilerini) kurtarmaya soyunuyorlar
nedense. Seyirciyi tiyatroya(özellikle de kendi öğrencilerinin oyunlarına)
gitmeye özendirme gayretine düşüyorlar. İşte o zaman onlarla yollarımız
ayrılıyor. Zira kuramsal olmayan eleştiri seyirci için yazılır. Seyircinin
kandırılmasını önlemek gerekir. Sorumluluk tiyatrocuya değil, seyirciyedir.
Zira 'yağlı ballı' eleştiriler ile yanıltılan seyirci önce eleştiriden sonra tiyatrodan
soğur. Aslına bakarsanız eleştirinin niteliği içinde yaşadığımız iletişim
çağında değişmiştir. Daha oyun seyrederken duman yükselmeye başlar. Oyun
eleştirileri twitter'da yazılıyor
artık.(Hatta eleştirmenler bile yazıyor.)
Bu arada yurt dışındaki eleştirileri de okuyorum. Onların
çok da 'saygılı' olduğunu söylemek zor. Sarah Kane için yazılan eleştirileri
okuyun ve görün İngiliz eleştirmenlerin 'saygı'sını(!). 'Eleştiride saygı'dan
önce 'saygı'dan ne anlıyoruz acaba? 'Beni yönetecek yönetmen yok' diyen bir
oyuncu saygılı mıdır? Ya da 'ondan başka yönetmen mi var?' diyerek kendi
kurumunda çalışan bir genci göklere çıkaran tiyatro patronunun saygısını nasıl
buluyorsunuz? O yönetmen yılların oyuncularını bir kalemde yerle bir etmişti, 'bizde herkes oynayamaz' diyerek. Hiç tanımadığı birine
kendisini eleştirdi diye 'kifayetsiz muhteris damgasını vuran' genel sanat
yönetmeni ne kadar saygılı? Genel Sanat yönetmeni, göreve gelir gelmez 'törpü'
ile işe başladı. 'Törpü' ile sanat mı yapılır? Kimse sesini çıkarmadı. Saygısız(!) gençler sadece eleştiri yazmıyor yâni.
Yıllar önce bir yurt dışına yaptığımız iş seyahatinde ziyaret edeceğimiz şirkete alınan
hediye paketini, otelin lobisinde elime
tutturmaya çalışan patronuma 'Neden ben taşıyorum?' diye sormuştum. O da bana 'En
genç sensin de ondan' demişti. Ben de ona ' Vereceğin hediyeyi kendin taşı'
demiştim. O da taşıdı. Yâni benim 'saygı'dan anladığım farklı. Tiyatro eleştirisinde saygı
denilince şunu itiraf etmeliyim ki karşılaştığım bazı olaylarda çığlık çığlığa
bağırmak istiyorum. Zira sahnede beni aldatmaya çalışan ya da seviyeyi o kadar
düşürenler var ki. Oynamaması gereken bir oyunu oynayan oyuncular da bence idare ediyor. Kolaylıkla saygısızlık ediyor da diyebiliriz. Onlar bana, asıl önemlisi seyirciye ve de tiyatroya saygı
göstermezken benden nasıl saygı bekleyecekler?
Genç eleştirmenler bence de hata yapıyorlar. Ama yazmadan,
yaptıkları hatalar onlara gösterilmeden yâni onlar da eleştirilmeden nasıl yol
alacaklar? Anlıyorum onların sayısı çok, ustalar da polemike girerek başlarını
ağrıtmak istemiyor ama bir kısa mesaj yazsalar olmaz mı?
Bunu yapması gereken Tiyatro Eleştirmenleri Birliği(TEB).
Geçen sene benim zorumla kerhen bir genç eleştirmenler yarışması açtılar.
Sonlandırmadan sümen altı ettiler. Rahmetli Üstün Akmen 'eleştirmen ödülü
verin' dediğimde 'kendimize mi ödül vereceğiz' demişti bana. Yâni kendilerinden(TEB
üyelerinden) başka eleştirmen yok sanıyorlar. TEB her ödülü veriyor, eleştirmen
ödülü vermiyor. Saçmalığı görüyor musunuz? Şimdi Üstün Akmen yok. Bu sene TEB, tiyatro
eleştirisinde bir marka olan Üstün Akmen'i unuttu. Bu yazımla bir daha
hatırlatıyorum(daha önce twitter'da yazmıştım)
TEB, 'Üstün Akmen Genç Eleştirmen Ödülü' tesis etmeli. Otuz yaşın altındaki gençler arasında yapacağı
bir seçme ile eleştirmen ödülü vermeli. Böylelikle
Üstün Akmen'in adı yaşar ve de usta tiyatrocuların şikayet ettiği genç
eleştirmenler de bir şeyle öğrenmeye başlar. Bu ödül, ustaların gençlere saygı göstermesini öğretecekleri bir örnek de olur bakarsınız.
Ben Üstün Akmen hakkında çok yazmış biriyim. Onun benim hakkımda yazdıklarında dili de çok beğenmedim. Ama bu, onun Türk tiyatro eleştirisindeki yerini ve önemini görmezden gelmemi gerektirmiyor. Benim saygı anlayışım böyle.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder