6 Kasım 2014 Perşembe

Kazım Akşar, Nejat Birecik ve ‘Konu Bende’

Karşıma çıkan olayların peşini bırakmadığım için en umulmadık kapıları çalıyor, en tuhaf durumlarla karşılaşıyorum.

Benim oyun metni peşinde olduğumu artık duymayan kalmadı sanırım. Son olay da bununla ilgili ve ilginç bir gelişmenin öznesi ve tanığı oldum.

Bildiğiniz gibi Kazım Akşar’ın ‘Güneş Batarken Bile Büyük’ oyunu ile ilgili yaşanan sansür olayı son günlerde gündemi işgal etti. Kazım Akşar oyunun hem yazarı hem yönetmeni. Ben de kendisine bir mesaj atarak oyunu seyretmeden önce okumak istediğimi,  oyunun kitap olarak basılıp basılmadığını(basılmış ve piyasada varsa  kitabı satın almayı tercih ediyorum) basılmamışsa oyun metnini bana göndermesini rica ettim.

Kazım Akşar iki mesaj ile bana cevap verdi, oyunun kitap olarak basılmadığını ve oyun DT'da oynandığı için teksti dışarıya vermelerinin yasak olduğunu ; daha önce tatsızlık yaşandığını ve soruşturma açıldığını yazdı.

Bu mesajlardan şunları  anladım:

Yazar çekiniyor. Sorumluluk DT’da.

Ama anlamadığım şey ise şu:

Bir oyun kitap olarak basılmışsa okumak ve yazmak için DT’dan izin almaya  gerek yok değil mi?

Mâdem konu DT’nı ilgilendiriyor ben de biri Genel Müdür'e diğeri başdramaturgluğa olmak üzere iki mesaj yazdım ve derdimi anlattım.(Oyunları seyretmeden önce okumak istiyorum. Metinlere nasıl ulaşabilirim?)

Başdramaturgluktan biri(isim vermeyeceğim) beni  telefon ile aradı. Ankara’da olsam arşivdeki metinleri  imza karşılığı alabileceğimi, İstanbul’dan da aynı uygulamanın olduğunu söyledi. Hatta İstanbul’u bizzat telefonla arayıp gerekli yardımın yapılmasını isteyeceğini söyledi. Bana bir isim verdi. Yâni metin almakta sorun yok. 

İstanbul DT’dan verilen ismi aradım gerçekten bilgi verilmişti. Beni ilgili kişiye aktardı. İlgili kişi istediğim metinleri kontrol etti ve arşivde olduğunu teyit etti. Hatta o gün fotokopi çektirip verebileceğini söyledi. Öğleden sonra idi. ’Ben yarın da alabilirim ,sizi sıkıştırmayayım’ dedim. Ertesi gün için anlaştık. Ancak telefonda yazara mesaj attığımı, yazarın mesajının beni DT’na yönlendirdiğini söyledim.

Ertesi gün bana söz veren kişi  twitter’dan mesaj attı: “Tlf'nuza ulaşamadık Melih bey, Ben İst.D.T. den ….., istediğiniz Tekslerle ilgili tekrar Ankara ile konuşurmusunuz.. iyi günler” (Sonradan twiti silmiş)

Anladım ki yazarın metni vermediğini söylemem onları rahatsız etti ve Ankara’ya sordular. Baktım ki ‘yazarın telif hakkı’  falan diye bir şeyler mırıldanıyorlar.Yazar da ‘DT karar veriyor, soruşturma’ diyor.  İki tarafın topu aralarında çevirmelerini ve sistemin kişilere inisiyatif vermiyor olduğunu anlıyorsunuz değil mi? Her kurum BİR kişiye bağlı hareket ediyor. Bana verecekleri metni Genel Müdür’e soruyorlar. Aslına bakarsanız metinlerin dışarıya verilmesi ile ilgili sistem kurmuşlar ama sistem çalışmıyor.
   
Ben Ankara DT başdramaturgluğu aradım. İlk konuştuğum kişi ile tekrar görüştüm. Bana Genel Müdür’ün Genel Sekreteri’ne bilgi ve telefon numaramın verildiğini;  onun da Genel Müdür ile konuştuğunu Genel Müdür’ün de ‘Konu bende’ dediğini iletti. Beni Genel Sekreter’e bağlamasını rica ettim. Uzun bir beklemeden sonra bağlandım. Genel Sekreter bağlanır bağlanmaz beni çok iyi karşıladı. Olayı biliyordu, Genel Müdür’e bilgi verilmişti. Genel Müdür beni tanıyordu. Ancak hafta sonu Genel Müdür Ankara dışında olduğu için kendisi ile bir kere daha görüşmesi gerektiğini söyledi. Telefon numaramı tekrar aldı.(Daha önce numaramın verildiği söylenmişti) Beni arayacağına söz verdi. Ben bu arada İstanbul oyunları için parasını ödemek koşuluyla bilet almam hususunda yardım rica ettim. Sorunun Kazım Akşar'ın oyunu ile ilgili olduğunu düşündüğümü söyledim, Genel Sekreter sustu. Hiç değilse şimdilik diğer oyun metinlerini alayım dedim.  İstanbul ile görüşeceğini benim de onlarla görüşmemi, gereken yardımın yapılacağını söyledi.

İstanbul’da bana verilen ismi aradım. Genel Sekreter ile görüşmemi anlattım. Parasını ödeyerek bilet alabilmem  konusunda ricamı tekrarladım. Esas sorunun Kazım Akşar’ın oyununda kaynaklanmış olabileceğini o oyun ile ilgili durum çözülene kadar istemiş olduğum diğer oyun(dört oyun) metinlerinin genel uygulama doğrultusunda bana verilmesini rica ettim. İlgileneceğini söyledi telefon numaramı aldı.

Öte yandan şuna da hayret ediyorum: Yazarın eleştiri yazılmadan önce metnin okunması gerektiği konusunda bir fikri yok sanırım. Gazetelere baktığımda,  özgürlükten söz eden yazar, DT  ‘yazarın mülkiyet hakkı’ mırıldanmaları içindeyken , kendi  metnini veremiyor. Oyun kitap olsaydı ona sormayacaktım tabii ki..

Şu da aklıma gelmiyor değil. Sahnede söylendiği ve sansür edilmesi  istendiği belirtilen replik aslında oyunda yok ve kimse bunun açığa çıkmasını istemiyor. İyi de hakkım olduğu halde diğer metinlere neden ulaşamıyorum Allah aşkına!


Aradan üç gün geçti.  Şimdi ben Ankara DT ile İstanbul DT’dan aranmamı bekliyorum.

Melih Anık    

Not: Bu yazının yayınlanmasından üç gün sonra ADT Genel Sekreterlik'ten arandım. İstanbul ile görüşüldüğü ve istediğim tekstlerin hazır olacağı bildirildi. Güneş Batarken Bile Büyük ile ilgili özel bir uygulamanın olamayacağı belirtildi. Ertesi gün İDT'dan ismi verilen kişi  ile görüştüm. 4 oyun teksti öğleden sonra aldım. Bu arada istediğim diğer oyunun(Kerbela) kitabını Mitos Boyut'ta buldum ve satın aldım. Kitabını bulabildiğim oyunları tiyatrolardan istemiyorum zaten.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder