Oyunun tanıtım toplantısına katıldım. Toplantıda oyundan iki
kısa sahne oynandı. Oyuncuları görme ve müzikten çok kısa bir parça dinleme fırsatım oldu. Hikâyeyi okudum. Afişi
görünce bu yazıyı yazmak istedim.
Ben oyuncuları çok iyi, müziği ise fazla “sofistike” buldum.
Gördüğüm iki sahnede, oyunu prömiyerde seyreden İhsan Ata’nın bulduğu “reji
dehası”nın izine rastlamadım.
Tiyatro Kumpanyası’nın oyun tanıtım toplantısı yapmasını
takdir ediyorum. Toplantıyı sunan Tiyatro Kumpanyası’nın sahibi Kemal Kocatürk’tü.
Yazarı(Ahmet Say), yönetmen-uyarlayanı(Yücel Erten), besteciyi(Fazıl Say), müzik
direktörünü(Çiğdem Erken) dinleme şansımız oldu.
Hikâye bir meddah” anlatımı içinde yazılmış. At pazarı, akçe,
altın, nazır, padişah, vezir var içinde.
Tanık da diyor, şahit de.. Kadı var ama savcı da, "supermarket" de, "diş
protezcisi" de var hikâyede.. Hikâyenin ismi “İpek Halıya Ters Binen Kedi” ama
oyunun ismi “7000 Yıllık Uçan Halıya Ters Binen Hırcar”. “7000 yıl” Zaptiye
Nazırı’ndan çıkıyor. Belli ki uyarlayan- yöneten de hikâyeyi
oraya göndermek istiyor. Tanıtım toplantısında oynanan kısa sahnede alış veriş “altın”la
yapılıyor. Anlatıcı, hikâyede külahı ile sahnede fesiyle konuşuyor.
Oyuncuların kıyafetlerine de bakarak
olayın geçtiği dönem Osmanlı.
Ticaret 7000 yıllık bir uğraş. Ticaret varsa hırsızlık da
var. Ticaret ve hırsızlığın geçmişi 7000 yıl eskiye dayanıyor. “’Hırcar’ da devenin
arka ayağını çakılı direğe bağlayan ip”miş. Yönetmen “gerisini oyunda görün”
dedi.
Şimdi tüm bu anlatımı akılda tutarak afişe bakalım. Afişte
uçan halı haline getirilmiş 100 Amerikan doları görülüyor. Oyunun isminde “uçan
halı” dendiği için ben benzetiyorum. “Uçan halı” olmasa havada uçan "kaynağı
belirsiz" bir dolar. Oyun hakkında hiçbir
fikri, bilgisi olmayan doları görünce ne düşünür? Uçan halı gibi dalgalanan
dolar şu işini becerenin, atını Kaf Dağı’ndan aşıranın “taşıma aracı” dolar
değil mi? Tiyatro(cu) bilir kime nasıl sesleneceğini. “Dolar” resmetmişse
vardır bir nedeni. Bense benim ülkem
kendi masalını “akçe, altın” ile anlatırken algı yaratmak için afişte neden “dolar”
kullanır diye düşünürüm. Madem bu “hikâye” 7000 yıllık bunca zaman içinde dünyada
ne banknotlar, sikkeler dolandı… Ticaretin ne menem bir şey olduğunu “bir
tarafında İsa Mesih’in tasviri olan diğer yanında ‘Allah birdir Muhammed onun
resulüdür’ yazan sikkeler söyler.” “ Ticareti teşvik etmeye yönelik bir siyaset
izleyen Roger kendi sikkelerini kabul
ettirmek için bir Hıristiyan kral açısından oldukça tuhaf bir davranış
sergileyerek üzerlerine kelime-i şahadeti yazdırmış” “Hıristiyanların Müslümanlarla
alışverişlerinde üzerlerinde Hz.İsa ve Meryem ‘in tasvirleri bulunan sikkeler
kullanılmış” (“Türklerin Yazılı Kültürü”-
G.Toderini- YKY) 7000 yıl dedik mâdem mesele Osmanlı'yı aşar. Aşarsa oyun daha "cihan şümul" olur, hele konu çok geniş ve besteci dünya çapındaysa.
Afişe tekrar baktım. Yazar, uyarlayan-yönetmen ve besteci
isimleri aynı sırada. Bir piyes yazarımız “oynanan, metne dayanan oyunsa yazarın
ismi üste gelir” dediydi yakınlarda. O zaman Ahmet Say’ın ismini yukarı almak
gerek. Mâdem yazar önde gelir, uyarlayan da “yazar yarısı” sayılır. Onu da
yazarın altına yazmak gerekir. Oyunun yönetmeni sahnenin tek otoritesi sayılır.
Bu oyunda aynı kişi, ismi uyarlayanın yanında kalsın. Bestecinin ismi de yönetmenin altına
yazılmalıdır. Bilirim Fazıl Say dünya için çok mühimdir ki bence de öyle, ama Fazıl Say da
bilir ki yönetmen önde gelir. Müzik direktörünün ismi de bestecinin isminin hemen altında olur. Zaten toplantıdaki konuşma sırası da
öyledir.
Şimdi kimisine önemsiz gelecek bu ayrıntılar neden bir yazının konusu
olur derseniz, bir eseri tanıtmak için eserin güçlü yanları öne çıkarılır.
Afişten yansıyana göre piyesin tanıtımı
üç isme birden “yaslanmaktadır”. O zaman konu ikinci planda kalır. 7000 yıllık derken konu Osmanlı ile sınırlanmaktadır. Dileğim dünya çapında bir fırsatın kaçmamış olmasıdır. Ben afişi öyle "okudum".
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder