4 Şubat 2020 Salı

Türkiye Tiyatro Birliği ve TOMEB


Sabit Doğan Tamer Levent ile görüntülü bir söyleşi yapmış. Yaklaşık 40 dakika süren söyleşide Tamer Levent Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği’ni(TOMEB) anlatmış. 

Ben nedir diye araştırdığımda ‘tomeb.org’ adresinde bir sayfaya ulaştım. Sayfa en son yapılan genel kurul tarihinde(2010) kalmıştı. Uzun zamandır aktif değil sanırım.


Kuruluş tarihine kadar  tüzüğün hazırlanması ve bakanlık düzeyinde gerçekleştirilen çalışmalar  DT yönetmen-oyuncu Yavuz Sepetçi tarafından yürütülmüş. İlk genel kurulda Tamer Levent başkan seçilmiş. TOBEM’in web sayfasında  70 üye ismi var.

Tüzüğün 8.maddesinde öngörülen şartları yerine getirerek bakanlık tarafından izin verilmesinden sonra birlik faaliyette bulunabilir denilmiş.
TOMEB’in (Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği) 21 Ocak 2000 tarih ve 12 sayılı makam onayı İle tüzel kişiliğini kazanmış olduğu belirtilmiş.

Birlik, 2004, 2006,2008 ve 2010’da genel kurullar yapmış olduğuna göre “ 3 Mart 2001 tarihinde yürürlüğe giren 4630 sayılı Kanun ile mevcut 42 inci maddede yapılan değişiklik gereğince Bakanlıkça hazırlanan ve 30.01.2003 tarih ve 25009 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tip Statüye uygun biçimde yeniden düzenlenmiş tüzüğünün Tip Statüsünün yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde Bakanlığa verilmesiyle tüzel kişiliğini devam ettirir” maddesinde belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmiş olduğunu anlıyoruz. 

Birliğin amacı şöyle tanımlanmış:
Hak sahibi icracı sanatçılar arasında tiyatro oyuncularının haklarının korunması amacına yönelik faaliyet gösterir. Tanınmış haklarının idaresini ve takibini alınacak ücretlerin tahsilini ve hak sahiplerine dağıtımını sağlar.’

Bu tanım TOMEB’nin Mesam benzeri bir kuruluş olduğunu söylüyor. Tamer Levent  Fikri ve Sınai Mülkiyet Haklar üzerinde duruyor. TOBEM tiyatro  ile uğraşanların ‘eser’lerinin korunmasına ve elde edilecek gelirin takibine odaklanmış. Ancak tiyatro sanatını var eden sadece oyuncular yâni ‘icracı sanatçılar’ değil ki.  İcracı sanatçıları ayırmak tiyatroyu da ayırır.

2010 yılında yapılan genel kurulda yapılan işlerden seçtiklerim şöyle:
AB ülkelerinde ağırlıklı  biçimde olduğu gibi her meslek alanındakilerin ilgili meslek birliğine üyelik zorunluluğunun yasal düzenlenmesi konusunda çalışmayı temel ilke benimsedi.
Profesyonel tiyatroların konuşlandığı  her ilde temsilcilikler kurdu.
Devlet Tiyatrolarında maddi ve manevi telif haklarının doğru ve günün koşullarına uygun biçimde işlemesi; tiyatro bölümü mezunu konuk  sanatçıların yevmiyelerinin arttırılması için girişimlerde bulundu.
Kültür Sanat Sen, TOBAV, Işık Der ve Teknik Der ile birlikte DT Tüzük  Taslağının hazırlanmasında çalıştı. Tamamlanan taslak, öneri olarak DT Genel Müdürlüğü’ne sunuldu.
 TOMEB 4 yıldan bu yana ‘Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları İhtisas Mahkemeleri’nce taraf ve gerektiğinde konusunda bilirkişi olarak kendini kabul ettirmiştir.” 

Gerek TOBEM sayfasından gerekse görüntülü sohbetten anladığım kadarıyla aradan geçen 10 yılda somut bir sonuç alınamamış.Tüm bu çabaları saygıyla ve takdirle karşılıyorum. Tiyatro oyuncularının dertlerinin çözülmesinde önemli bir adım olduğunu kabul ediyorum. Ancak yirmi yıl içinde üye sayısının binlerce olması ve web sayfasının etkin ve etkili olarak çalışması gerekmez idi? Bu tecrübeden çıkan bir sonuç mutlaka vardır. 

Kişileri kurtarmak için önce tiyatroyu kurumsallaştırmak gerekiyor. Türk Tiyatrosu’nun yapısal sorunlarının çözümüne yönelik adımların Türkiye Tiyatro Birliği kapsamında çözülebileceğine inanıyorum. Birliğe üyelik kurum bazında olmalı. Tüm tiyatro bileşenlerini bir araya getirmeli. Ama Türk Tiyatrosu’nda kurumsal bileşen bulmak da kolay değil. Zira işler proje(oyun) bazında yürüyor. Bugün iki-üç kişi bir araya gelip oyun yapıyor. Yarın onları arada bul. Kurumsallaşma yok. Gelecek belirsiz. Süreklilik yok. Tiyatro yapımcı şirketlerin eline düşmüş gibi bir durum var. ‘Merdiven altı proje’ çok.  Bu durum piyasada haksız rekabeti büyütüyor. Herkes kendi bacağından asılıyor. Kurumsal tiyatroların sayısı azalıyor. Yarın ne olacağı meçhul.

Bu koşullar içinde ödüllerin de piyasanın kurumsallaşmasını sağlamaya yönelik bir rol oynamasında yarar var. Yapabilir mi? Bu kafayla hayır.

Belediye tiyatroları perişan. DT a’râfta.

Biliyorum aklınızdan ‘sen nelerden bahsediyorsun oralara gelmek için çooook zaman var’ geçiyor. 100 yaşını geçmiş bir kurumun olduğunu hatırlarsanız  zaman boşa geçmiş diye üzülürsünüz. ABD 45 yılda aya ayak bastı unutmayın.  Haklısınız içinde bulunduğumuz ekonomik ortam da işleri güçleştiriyor ve herkes günü kurtarıyor.  Ama kurumsallaşmamış bir piyasada tiyatronun gelişmesini beklemek de hayâl.

Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder