alternatifsahneler.com
adresinde “Alternatif Sahneler ve
Bağımsız Tiyatrolar / Açık Mektup” başlığı ile bir bildiri yayımlandı.
Mektubun girişi şöyle:
“Aşağıda imzası
bulunan sahneler ve tiyatrolar(42 imza) olarak son dönemde “Alternatif Sahneler
ve Tiyatrolar” üzerine yapılan çeşitli yorumlar ve söylemler üzerine bu
bildiriyi yayınlama kararı aldı”
Bildirinin ikinci paragrafı “’Alternatif tiyatro yoktur’ demek Türkiye tiyatro tarihinde özellikle
1980 sonrası yapılan her türlü yenilikçi, deneysel çalışmayı yok saymak
demektir!” diye başlıyor. Demek ki “alternatif tiyatro” var. Ve “alternatif tiyatro”nun ne olduğunu tanımlanıyor:
“1980 sonrası yapılan her türlü
yenilikçi, deneysel çalışma, farklı”. 1980’den
önce “yenilikçi, deneysel çalışma” yokmuş demek ki. Tarihi kendi yaşlarıyla sınırlandırıyorlar herhalde. Bu ifadeden benim anladığım
şu: “aşağıda imzası bulunanlar” “yenilikçi, deneyen ve farklı” olmayı
reddetmiyor, kendini öyle olan tiyatroların mirasçısı sayıyor.
“Alternatif” ismi
kendileri tarafından konulmamış, akademik çevreler veya yazılı/görsel medya
tarafından yapılan bir tanımlamaymış. Bugün “aşağıda imzası olanlar” bu
bildiriyi “alternatif sahneler” isimli internet sayfasında yayımlıyorlarsa
onların da bir itirazı yok sanırım. Bu nedenle de sözlük anlamına katılıyorlar ve
“seçenek,
farklı, diğer, öteki” olduklarını kabul ediyorlar demek ki. Yukarda yapılan
tanıma bunları da eklemek gerekir o halde: “1980 sonrası yapılan her türlü yenilikçi, deneysel çalışma, farklı,
seçenek, diğer, öteki” Ben yan yana gelince karışan
anlama dokunmadan şunu düşündüm: Bu tanımları kendi “tekel”ine almak ne kadar
doğru? Bu tanımlar İstanbul’da yaşayan 42 topluluğa mı ait? Anadolu’da aynı tanımı
kendileri için yapanlar yok mu? Kaldı ki onlar İstanbul’dan çok daha zor
koşullarda tiyatro yapmaya çalışıyor. İstanbul’da verilen ödüllerin Türkiye’ye
mal edilmesini her yıl içimiz sızlayarak sineye çekiyoruz da 42 imzanın kendisini
Türkiye saymasına da boyun mu eğelim?
“Üretilenler ve yapılanlar bu sıfatı doğurmuş, bu sıfat için üretim
yapılmamış” Meselâ mekânlar bu tiyatroların üretimini belirlemiş midir? Ortaya
çıkarılan mekânların bu türün tanımına etkisi nedir? “Yapılan ve üretilen”
içine mekânları da dahil edelim mi yoksa sadece sahne üstünü mü alalım? Yâni
açıkça sormak istediğim şudur: “Bu iş
tuttu, bir mekân yap, başkalarına da kiralarsın, bir apartman dairesi de ben
tutayım” anlayışı ne kadar geçerlidir? Mekânı olanlarla birlikte ortaya çıkan
“güç” tiyatro camiası içindeki dengeleri nasıl etkilemektedir?
“Aşağıda imzası olanlar” kendilerini destekleyici hususları
şöyle sıralamış: yazılı/görsel basın, seyirci algısını gösteren akademik
çalışmalar, üretim sayıları(senede 200 oyun), her gün temsil verme, yurtiçi ve
dışı turneler, çok sayıda tiyatro ödülleri.. Ben bunlar içinde “alternatif olma”
özelliğine has bir husus görmedim. “Alternatif” olsun olmasın tüm tiyatrolar
bunları yapıyor.
“Aşağıda imzası olanlar” , “ödül için tiyatro yapmadıklarını”
belirtiyor ama kendilerini tanımlarken “çok sayıda ödül”den bahsediyorlar.
Benim hatırladığım kadarıyla reklâmlarında ödülleri kullanıyor, ödül
törenlerinde en çılgın çığlıkları atıyor, yazdıkları “twit”lerde ödüle verdikleri
önemi gösteriyor, tören fotoğraflarında çok mutlu görünüyorlar. Paşa paşa gidip
ödülü alıyor sonra da eleştirdiklerini söylüyorlar!
“Öteki olmaktan mutlu”
olan tiyatrolar (“ötekileştirmeye” de en çok karşı çıkanlar benim bildiğim
kadarıyla) “sınıfsal ayrım
taşımadığımızı biliyoruz” diyorlar ki bu ifadenin “gittiği yeri”
farkındalar mı acaba? Kendini “öteki” sayan başkasını “öteki”leştirir. Durup
dururken “sınıfsal ayrım” söylemi deve dişi gibi sırıtır.
Yukarda başladığımız
tanıma ekleyelim: “1980 sonrası yapılan
her türlü yenilikçi, deneysel çalışma, farklı, seçenek, diğer, öteki, sınıfsal
ayrım taşımayan” İş daha da karışıyor sanırım.
“Koltuk sayısının bir oyunun kalitesini etkilemediğini
biliyoruz” ifadesini nasıl anlamam gerekiyor? “Zaten belli bir kalitemiz var, o kaliteyi tutturuyoruz” mu denmek
isteniyor? Ama kaliteden memnun musunuz? Ya da “İBBŞT, DT, prodüksiyon tiyatrolarının koltuk sayıları bizden çok
fazla ama baksanıza bizim kalitemizde bile değiller” mi deniyor?
Tanımı yeniden tanımlayalım: “1980 sonrası yapılan her türlü yenilikçi, deneysel çalışma, farklı,
seçenek, diğer, öteki, sınıfsal ayrım taşımayan,
kalitesi mâlum”
“Ana akım olmadıkları
için mutlu olan” tiyatrolar yeni bir tanımı da getiriyor: “Ana akım”. Demek ki bu tiyatrolar “yan”
olarak görüyor kendilerini. “Ana dere”nin yatağına ya da “ana caddeye” paralel çaylar, sokaklar mı onlar? “Ana dereye” ya da “ana
cadde”ye bağlanmadan akıp gideceklerini mi düşünüyorlar? “Alternatif” kendini bir
yere göre tanımlar, düzenler, unutulmasın.
“Bugün alternatif sahneler ve tiyatrolar geleceğin Türkiye tiyatrosunu
doğuracak olan tiyatrolardır.” denildiğine göre ana akımı beslediklerini de
ifade etmiş olmuyorlar mı? Ama bu 42 “imza” İstanbul’da yaptıkları tiyatro ile
Türkiye Tiyatrosu’nun geleceğini nasıl sahipleniyor söyler misiniz?
Tanım büyüyor: “1980
sonrası yapılan her türlü yenilikçi, deneysel çalışma, farklı, seçenek, diğer, öteki, sınıfsal ayrım taşımayan,
kalitesi mâlum, ana akım olmayan, geleceğin Türkiye tiyatrosunu doğuracak”
Bildirinin başında “ürettiklerimiz ve yaptıklarımız bu
sıfatı doğurmuştur” demişken bildirinin sonuna doğru “alternatif
işler üretmekten ziyade alternatif sahne/mekan ve seyir biçimleri yaratmak/araştırmak
oldu” ifadesi de dikkat çekici.
Yeni tanım şu: “1980
sonrası yapılan her türlü yenilikçi, deneysel çalışma, farklı, seçenek, diğer, öteki, sınıfsal ayrım taşımayan,
kalitesi mâlum, ana akım olmayan, geleceğin Türkiye tiyatrosunu doğuracak, alternatif
işler üretmekten ziyade alternatif sahne/mekan ve seyir biçimleri yaratan/araştıran”
“Aşağıda imzası olanlar” bir de muhatap seçmişler
kendilerine “Türkiye tiyatro tarihinde
onlarca yıldır çeşitli dönemlerde ödenekli
tiyatroların, prodüksiyon
tiyatrolarının kabullenememe durumunun, son yıllarda gelişim gösteren
yeni tiyatrolarımıza ve sahnelere
uzandığını görüyor ve çeşitli suçlamalara mâruz kalıyoruz!” Mâdem bir
bildiri yazdık içimizde kalmasın bunu da yazalım diye düşünmüş olacaklar
herhalde. Sanıyorum içlerinde “ödenekli tiyatrolardan” maaş alanlar, “prodüksiyon
tiyatrolarından” teklif gelse reddetmeyecekler var. Kendileri de “ödenekli
tiyatrolardan” oyuncu istihdam ediyorlar. Ödenekli tiyatrolarla ilgili bugünün
tartışmaları arasında bu bildiriyi “yapıcı” mı sayalım?
Tanım: “1980 sonrası
yapılan her türlü yenilikçi, deneysel çalışma, farklı, seçenek, diğer, öteki, sınıfsal
ayrım taşımayan, kalitesi mâlum, ana akım olmayan, geleceğin Türkiye
tiyatrosunu doğuracak, alternatif işler üretmekten ziyade
alternatif sahne/mekan ve seyir biçimleri yaratan/araştıran, ödenekli tiyatroların, prodüksiyon
tiyatrolarının ve çeşitli suçlamalara maruz kalan”
“popüler ve sabun
köpüğü söylemler içinde prim sağlama yoluna gitmeyeceğimizi” “saldırmak ve yıkıcı olmak yerine yol
gösterici olunması gerektiğini belirterek herkese sahnede onurlu, üretken ve
ahlaklı yıllar diliyoruz!” derken de aslında başkasından istediklerini
kendilerinin yaptıklarının farkındadırlar umarım.
Galiba bildirinin özetini çıkarabildim. “1980 sonrası yapılan her türlü yenilikçi, deneysel çalışma yapan,
farklı ve seçenek olan, diğer, öteki,
sınıfsal ayrım taşımayan, kalitesi mâlum, ana akım olmayan, geleceğin Türkiye
tiyatrosunu doğuracak, alternatif işler üretmekten ziyade
alternatif sahne/mekan ve seyir biçimleri yaratan/araştıran, ödül için iş yapmayan,ödenekli tiyatroların, prodüksiyon
tiyatrolarının çeşitli suçlamalarına mâruz kalan, popüler ve sabun köpüğü söylemler içinde prim sağlamayan, onurlu,
üretken ve ahlâklı, vergisini veren, oyunculara istihdam
sağlayan” ve de” İstanbul’da apartman
dairelerinde konuşlanmış”(bu da benden olsun!) tiyatrolar “ Alternatif Sahneler ve Bağımsız
Tiyatrolar”dır.
Böyle bir bildiriye ne gerek var? “Bildirdikçe” karışıyor
işler!
Tiyatrocu eseri hakkında yazılanlarla yaşar ve tarihe kalır.
Benim bu yazım da tarihe not düşmek içindir.
Ne olduğunu tarih söyleyecek zaten.
Melih Anık
İlgi:
Not:
“42 imzanın kendisini
Türkiye saymasını nereden çıkardın?” diyeceklere şu ifadelerini
hatırlatayım da bana, cevap vermeye kalkacaklar önce onu hatırlasın:
“Bizler hiçbir zaman
bu sıfat için üretim yapmadık. Ürettiklerimiz ve yaptıklarımız bu sıfatı
doğurmuştur! Bugün alternatif sahneler ve tiyatrolar geleceğin Türkiye
tiyatrosunu doğuracak olan tiyatrolardır.
Tiyatrolarımız son
yıllarda her sezon içinde iki yüzden fazla oyunun üretimini sağlamış ve sezon
boyunca her gün aralıksız temsiller vermiş, yurtiçi-yurtdışı turneler
yapmıştır. Çok sayıda jüri tarafından değerlendirilmiş ve çok sayıda ödül
almıştır. Ancak bu tiyatrolar hiçbir zaman ödül için tiyatro yapmamışlar, ödül
sistemlerini eleştiren ve tavsiyelerde bulunan kurumlar olmuşlardır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder