15 Aralık 2013 Pazar

Bir Çağrı Bir Direniş

Hindistan’dan döndüm. Bir tiyatro portalı(tiyatronline) kurultay çağrısı yapmış, bir oyuncu(Orhan Aydın) da “direniş arayan” bir yazı yazmış. Kurultaya katılım listesinde Orhan Aydın’ın  ismi yok. Eğer kurultay çağrısından haberdar olup da katılmamışsa kurultayı, aradığı “direniş”ten saymamış demektir.  Tiyatro camiasında “yoğurt yeme” şekilleri pek çoktur. Mahkemeleşenler, mahkemeleşecekler, susmayanlar, direnenler, karanlık delenler, yardım alıp değerini düşürenler, yardım alsa da dimdik duranlar vs vs..  Sesi çıkmadığı için ne dediğini bilmediklerimiz de var tabii.

14 yıldır yayın hayatını sürdürmekte olan TİYATRONLİNE”, “her kesimi” kurultaya çağırıyor. “Her kesim”  parantez içinde açıklanmış. Ben “vs” içine giriyorum. İsmi yok ama ifadeden çağrıyı kaleme alanın (sayılı) eleştirmen olduğu açık, o da  eleştirmenleri ayrıca yazmamış. Demek ki eleştirmenler “vs”; kendisi “çağrıcı” kapsamında. (Seviyorum bu duruma göre postu tanımlama oyunlarını!) Portal bu arada kendine de itibar arıyor. Öyle ya “14 yıldır yayın hayatını sürdürmüş” öyleyse tiyatroda başı çekebilir ve böyle bir çağrıyı yapabilir. Çağrıya katılım bu anlamda portalin zımmî onayı anlamına da gelecek. Kaleme alanın kendini kanıtlama çabası da cabası.

Orhan Aydın, ise “yar bana bir eğlence” der gibi “Bize bir direniş gerek” başlıklı bir yazı yazmış. Sonra da yazıya şu cümleyle başlamış: “Sorun bizlerde mi yoksa bizlerin meseleyi anlatış biçiminde mi karar vermiş değilim.” 

Ciddi ciddi çağrıyı ve de yazıyı değerlendirmek için bilgisayarın başına oturdum. Bir şeyler de yazdım. Bir ara çağrı nasıl gidiyor diye tiyatronline’ın sayfasına gittim. Baktım ki “çağrı” “haber”; katılım listesine de üç kişi ilâve olmuş. Yaptığınız çağrıyı ön sayfada tutmaz mısınız? Baktılar ki “yürümüyor” onlar da bırakmış peşini. Ben “katılımcı”lar için üzülüyorum, her "tuzum var" diyene koşuyorlar.

Orhan Aydın’ın yazısını yeniden okudum . Yazı nerdeyse ilk cümlesiyle kendi kendini ilga ediyor. Ama bir de “Tüm insanlığın ortak evleri olduğuna inandığımız sahnelerimiz” diye bir ifade var ki benim için yazının sonu. Zira salt bu saptama ile Orhan Aydın kendine cevap vermiş oluyor ama farkında değil.

Unutulup gidecek bir çağrı(?) ve de sonu ilk cümlesinden belli bir yazı için kendimi daha fazla yormayayım bari dedim. Zira benim yazacağım yazı için vereceğim emek onların çağrısı ve yazısından daha fazla olacak. Değmez. Aslında bu kadarı bile çok ama.


Melih Anık

1 yorum:

  1. Ağzınıza, dilinize, elinize, gözünüze sağlık!

    Siz, "tiyatro piyasası" cangılına daldığınız ilk günden bu yana, tüm yazılarınızı içercesine okuyor ve bir çoğunu siteme "alet ediyorum" (www.tiyatroyun.com) ki, benim yazılarımla sarsılıp haykıran okurlar, daha "yumuşak" yazılar okusun diye... Ancak siz, "Hindistan Dönüşü", daha sert ve daha sarsıcı yazılar da yazmaya başladınız. Korkarım bana yazı yazma işi kalmayacak. Şaka bir yana, bu tür sarsıcı yazılar arttıkça, ben, hem mahkemelerde ve hem de tiyatro salonlarında daha net mücadele edebileceğim. Emeğiniz "mübarek" olsun!

    Hilmi Bulunmaz

    YanıtlaSil