15 Temmuz 2012 Pazar

Bir Tablo Üzerine Tiyatral Bir Deneme




Yukardaki resim Bastiani Lazzaro’ya ait . İsmi “The Death of St.Gerome. “Funerali di San Giralamo” diye de biliniyor. Resmin alt tarafında görülen  isim “Morte di San Geralamo”. (Hani merak edip de arayan olursa diye)

Resmi aşağıdaki adresten aldım:

Konservatuvarlarda nasıl işleniyor bilmiyorum ama ben olsam bu resmi oyuncu adaylarına verir ve bir hafta sonra resimden seçecekleri bir karakterin ağzından tek kişilik bir oyun/tirat yazmalarını ve oynamalarını isterdim.

Bunu yapmak için oyuncu adayı ne yapardı?

Öncelikle resmin ressamını, ressamın yaşamını, tablonun çiziliş tarihini, anlatılan olayı, resim içindeki karakterlerin kimler olduğunu araştırırdı. Daha da ciddi ise resmin resim sanatındaki yerini, üslubunu bulurdu. Hayâlini zorlayarak ölüyü diriltebilir, resmin içinde görünen çarmıhtaki Hz İsa’nın iki yanında duranları daha da iddialı ise Hz.İsa’yı konuştururdu. Çok eminim ki derinleştikçe merakı artar, merakı arttıkça derinleşmek isterdi.

Ama şu kesin ki tek bir karakter bile seçse o karakterin duruşunu belirleyenlerin çevresindekiler olduğunu bilir bu nedenle sadece kendi seçtiği karakteri çalışmaz diğer karakterlere de birer hikâye uydururdu ki kendi seçtiği karakterin ağzından çıkanlar anlamlı bir bütünlük içinde olabilsin. Yani resimdeki tek bir karakteri konuşturmak, o karaktere bakarak değil tablonun bütününe bakarak ve “resmin” tamamını görerek ve anlamdırarak anlam kazanırdı ancak.

Bu resmin dönemine uygun yorumlanması da şart değil. Zira bu tür “duruş”lar dünya kurulduğundan beri var. Otorite, bağımlılık, özgürlük, dinsel baskı, gelenek, görenek vb özellikler tablonun içinde yakalanabilir ve o bakış açısıyla tablo evrensel bir düşüncenin algısına göre ve algısıyla yorumlandırılabilirdi. Ama her halde resmin gerçeğini bilmeden yapılacak bir uyarlamanın  “sığ” kalmaya mahkûm olduğu bilinirdi.

Resmin “içine girdikçe” oyuncu adayı aslında kendi sınırlarını, eksikliklerini de görürdü. “Yaptım oldu”nun sadece kendini kandıracağının farkına varırdı. Olayı kavramadan tek satır/replik  yazamayacağını, yazarsa bile yazdıklarının birkaç cümleden öte gidemeyeceğini anlardı. Yani mutlaka bir ön araştırma yapması gerektiğinin bilincine varırdı.

Öte yandan bu resme dışarıdan bakarak yerde yatan ölü ve çevresine toplanmış din adamlarının duruşlarından yansıyan görüntünün “saçma” olduğunu düşünerek baştan bir ön yargı ile işi önemsememek de olanaklı. Bu noktada kendi düşüncelerimizin tartışmasızlığı üzerine yoğunlaşarak “anlamak” yerine yargılamak, anlatmayı amaçlamak yerine değersizleştirmek; kendi inanç ve fikirlerimiz doğrultusunda kestirmeci bir yaklaşımı benimsemek de mümkün.

Oyunun şeklini oluştururken ise tüm bu algı, görüş ve düşüncelerin, resimdeki renklerin, giysilerin, gölge ve ışığın bizde yarattığı izlenim ve aktarmak istediğimiz düşünce ve de seyircilerin algısına bağlı olduğu tabiidir.

Ama bence daha da değerli olan aynı konunun bir başka ressam tarafından da işlenebileceğini düşünerek araştırmak  olurdu.

Aşağıdaki resim Vittore Carpaccio’ya ait ve http://it.wahooart.com/a55a04/w.nsf/Opra/BRUE-6E3TK9 adresinden alınmıştır ve aynı konuyu işlemektedir.


Bu resmin varlığı baştaki algılarımızı ve kabullerimizi değiştirebilir, iki resim arasındaki farklar ve ortak karakterler  yazacağımız oyunla ilgili farklı ufuklara yelken açmamızı sağlardı.

“Adam olacak çocuk” ise muhtemelen seçtiği karakteri  tablodan çıkarır; çıkardığı ve onun ağzından yazmış olduğunu söylediği  sahneleri de çıkarması gerektiğini düşündüğü  için yazdığı tirada gerek olmadığını söyleyerek başkalarınca oluşturulmuş diğer karakterlerle yeni bir oyunu “kesip yapıştırarak”  tek kişiden aldığı “tek yönetmen” olma paye ve cakasını sürdürmek isterdi. Muhtemelen ona arka çıkan felsefi-akademik yazar(FAY) özentileri  ile başkalarını suçlamak için zihninde tek bir modelden başkasını yeşertememiş(!) yazarlar(TEKMODYA) ve de ona hayran tiyatro sahipleri(HAY-TİYSAH) çıkardı.

Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder