Bazen bir oyunu aramak bazen tiyatro raflarını karıştırmak
için sahafları dolaşıyorum. Bugün gene sahafları dolaştım. Milli Eğitim
Bakanlığı Modern Tiyatro Eserleri Serisi’den üç kitap aldım. Jean Anouilh’in
Vahşi Kız(Çevirenler Oktay Akbal, Salâh Birsel); Fortunat Strowsky’nin Tiyatro ve Bizler(Çeviren Sabri
Esat Siyavuşgil); J.Cocteau’nun İnsan
Sesi(Çeviren İ.Galip Arcan). Üzerlerinde romen rakamıyla MCML,MCMXLVI ve MCMXL
tarihleri atılmış yani 1950,1946 ve 1940.
Bu yazıyı yazmamın nedeni tiyatro edebiyatımızda tercümeleri
kimler yaptı diye aklıma takılan bir soru. Eve gelir gelmez kütüphanemi
karıştırdım.
Shakespeare tercümelerini yapanlar: Orhan Burian, Halide
Edip Adıvar, Vahit Turhan, Sabahattin Eyüboğlu, Mina Urgan, Bülent Bozkurt,
Özdemir Nutku, Can Yücel, Ali H.Neyzi(/Mina Urgan), Hamdi Koç, Talat Sait
Halman, Berna Moran, Nureddin Sevin, Saffet Korkut, Hâmit Dereli, Avni Givda,
Haldun Derin
Moliere tercümelerini yapanlar: Bedrettin Tuncel, Sabahattin
Eyüboğlu, Orhan Veli Kanık, İ.Galip Arcan, H.Fahri Ozansoy, Erol Güney, Melih
Cevdet Anday, Azra Erhat, Oktay Rıfat.
1940’lı yıllarda Strindberg’i Süleyman Tamer(Devlet
konservatuvarı sanatçısı), Lessing’i DTCF doçentlerinden Melâhat Özgü, Büchner’i
DTCF doçentlerinden Pertev Naili Boratav, Goethe’yi Çanakkale Mebusu Salâhattin
Batu, Plautus’u Nurullah Ataç , Eliot’u Bülent Ecevit çevirmiş.
Sonraki yıllarda Shaw’u, Kafka’yı Sevgi Sanlı; Anouilh’i Cahit
Külebi, İonesco’yu Fikret Adil,Gogol’ü Cemal Süreya, Tarideu’yu Yıldırım
Keskin, Sahneye Koyma Sanatı’nı Suat Taşer, A.Miller’i Ülkü Tamer’in Türkçesi ile okumuşuz. Brecht’i Yücel Erten,
Ahmet Cemal, Yılmaz Onay dilimize kazandırmış.
Elbette onlarca başka isim var. Ama benim çok
kısıtlı listemdeki isimlere bile bakınca
“ortak” bir payda görmek mümkün. Yaklaşık 70 yıllık tarihimizde tiyatroyu,
edebiyatımızı zenginleştiren bu çevirmenleri hatırlayınca ne düşünürsünüz
acaba? Bu insanlara zorla çeviri
yaptırılmış değildir herhalde. Onlar inandıkları, istedikleri ve sevdikleri için bu işi
yapmışlardır. Bir an için o dönemlerde geçerli olan siyasal güç bu insanları
seçmiş ve görevlendirmiş desek haklı olur muyuz? Kendi aklıyla yaşamayı seçmiş
bu insanlara ayıp etmiş olmaz mıyız? Tiyatronun değerini, önemini ve dünyadaki gelişmesini bilip Türk halkının
aydınlanmasına katkı yapan bu yazarlar
tiyatro tarihinin önemli eserlerini çevirerek tanıtmışlar ve bir tiyatro repertuvarının
oluşmasını sağlamışlardır. Onlar geleceği de etkilemiş, çevirdiklerini okuyanlar
arasından yeni tiyatro yazarları, oyuncular, yönetmenler çıkmış; tiyatro
dünyamızın itici gücü olmuştur.(Araya karışan ayrık otları da bahçenin
içinde eriyip gitmiştir, gidecektir.)
Böyle baktığınızda “tiyatroyu istila ve işgal eden çeteciler”
dendiğinde durup yukarıdaki isimleri düşünmez misiniz? “Bizi aralarına
almıyorlar” diyenlere tiyatroyu sahiplenmek, ona ortak olabilmek için önce ona katkıda bulunmak gerektiğini
hatırlatmaz mısınız?
Toplumun aydınlamasına yapılan katkıların karşılığını henüz ödenmemişken
“paranı ben ödüyorum” demek kimin hakkıdır? “Parayı veren düdüğü çalar” diyenlere onlar da
“paran senin olsun, eserlerimi topluyorum” dese?
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder