Benim filmden oyun yapılmasına karşı olduğumu beni
tanıyanlar biliyor. Twitter'da böyle bir konu açılınca ben de düşüncelerimi
aşağıdaki zincir twitlerle(6 twit) anlattım:
1-filmden
oyun çıkarmak - tiyatro aynı metni farklı 'okuma'ların sanatıdır. yönetmenin
zekâsı oyuncuların yaratıcılığı öyle ortaya çıkar. örneği olan bir şeyi sahnede
yeniden kurgulamak/canlandırmak ünlü bir tabloya bakarak resim yapmaya benzer.
taklit olur yâni.
2-Filmden
oyun yapan yönetmen o filmin ününü kullanan bir asalaktır. Karşılaştırmaya açık
olduğunu bilen bir oyuncu mesleki risk alır, bilmiyorsa akıllı değildir.
3-Buna
rağmen dünyada örnekler vardır. İbbşt'da seyrettiğim Tehlikeli İlişkiler
başarısını sahne dilini yaratmaktan alır ve öncelikle bir yönetmen başarısıdır.
Oyuncular karşılaştırılmaktan kurtulamamıştır.
4-Ben
başarılı örnekleri olsa da filmden oyun yapılmasına karşıyım. Özellikle bizim
ülkemizde onlarca yazarın eseri raflarda bekletilirken filmden yapılan
uygulamaları kolaycı buluyorum.
5-Öte
yandan böyle bir oyuna ödül verilmesi benim iddiamı güçlendirir . ödüller
tiyatroya yön göstermelidir. oysa bizim ödüllerimizin böyle bir derdi ve şuuru
yoktur. ayrıca yerli yazarlara ayıptır.
6-Mutluyduk
Belki Bugüne Kadar'ın yönetmeni yazarlıktan yönetmenliğe soyunan bir tiyatro
yazarının cilalandığı bir oyundur. Oyun yazarı ama filmden yapılan bir oyunu yönetmeye
kalkmış. İnsanın yaptığı işe saygısı olur. Bence bu durum şuur ile
açıklanabilir : şuursuzluk...
2.twitten sonra Kerem Pilavcı isimli bir hesaptan şu
twitler geldi:
'Melih Bey, oyunun hem adaptasyonunu yapıp, hem de
yapımcılığını üstlenmiş biri olarak, “asalak” benzeri kullandığınız kelimeleri
dikkatle seçmenizi öneririm. Ayrıca kıymetli izleyenlerimiz tarafından sezonun
en iyi işlerinden biri olarak...
...değerlendirilen işimizi saygı çerçevesinde
dilediğiniz gibi eleştirebilirsiniz ama öncesinde dilerseniz davetlimiz olun,
oyunu görün ki, eleştirmek için haklı nedenleriniz olsun. SAYGILAR efendim'
Cevap verdim:
İçinde adınızın ve
yapımcılığını üstlenmiş olduğunuz oyununuzun adının geçmediği twitlerimi
üstünüze alınmışsınız ve bana cevap vermişsiniz. Ben bir prensip belirttim.
Beni takip etmediğiniz halde yazdıklarımdan haberdar olmanızdan memnun oldum.
Kerem Pilavcı'nın cevabı şu oldu:
'Ard arda
sıraladığınız tweet lernizin sonunda oyunumuzun adı geçmektedir. Konuyu
avukatımla da görüştüm. Sizi saygılı olmaya çağırmaktan başka bir şey gelmiyor
elimden. Oyuncumuzun attığı tweet üzerine benim de haberim oldu. Yoksa takip
edilmeye değer tweetler değil tabii ki.'
Cevapladım:
Avukatınız işini
biliyor siz saygıyı bilmiyorsunuz. İnsan 'saygılar' dediği oyununa davet ettiği
kişinin twitleri için 'takip edilmeye değer değil' der mi? Eleştiride saygı
hakkında pek çok yazı yazdım. Okumanızı dilerim.
Bu yazışmalarla
Kerem Pilavcı'nın kim olduğunu öğrendim.
Kerem Pilavcı ile
takipleşmiyoruz. Yazdıklarımı 'oyuncumuzun
attığı twitten' öğrenmiş. Kendisi twitlerimi 'takip edilmeye değer bulmuyor' ama cevap vermek
gereği(zorunluluğu) duymuş.
Kerem Pilavcı
oyunun yapımcısı sıfatıyla 'oyuncumuz' diyor sanırım. Bu dili sevmedim. Bu
egemenin diline benziyor. Ben olsam 'oyuncu arkadaşım, kardeşim' derdim
meselâ. Bu ayrıntıda Kerem Pilavcı ile hayata farklı bakıyoruz.
Normal olarak
sosyal medyada cevap vermenin bir yolu yordamı var. Kerem Pilavcı bir zincirin
arasına girip cevap veriyor. Cevap verdiği twitlerde onun yapımcısı olduğu
oyuna ait bir ifade yok. Dolayısıyla 'Filmden oyun yapan yönetmen o filmin ününü
kullanan bir asalaktır.' ifadesi içinde 'asalak'ın kim olduğu belli
değil. Kerem Pilavcı 'adınız geçmeyen twitlere cevap veriyorsunuz' uyarım
üzerine 'ard arda sıraladığım twitlerin' sonuncusuna gönderme yapıyor. Ama
twitlerin tümünde Kerem Pilavcı'ya yönelik bir gönderme yok. Bu sahiplenme
nereden kaynaklanıyor? Yukarıda belirttiğim 'oyuncumuz' ifadesi bunu açıklıyor
sanırım.
Kerem Pilavcı 'asalak'ın saygısız bir ifade olduğunu
düşünüyor. Bir tiyatro yapımcısının
Rostand'ın Cyrano de Bergerac, Shakespeare'in tüm oyunlarında 'asalak'tan ağır ifadeler
kullandığını biliyor olduğunu düşünür(d)üm. Kerem Pilavcı oyuncuymuş aynı
zamanda. Yâni Shakespeare oyunu oynamak kendisine nasip olursa sahnede
'asalak'tan çok daha ağır ifadeleri kullanacak.' Onlar sahnede söyleniyor'
demeyin. Sahne de hayata dahil. Zira sahnede söylenen sözlerin muhatapları
hayatın içinde aslında. Yâni bir tiyatrocu sahneden 'saygısız'(!) replikleri
söylerken hayata muhalefet ediyor. Bazı yaşayanları doğrudan karşısına alıyor.
Bu sarfettiklerinden dolayı onu yasaklayan sesini kısan iktidarlara itiraz etmek de oyuncunun nitelikli davranışı
olarak biliniyor. Yâni tiyatro 'saygısız' bir sanattır. Bu sanatı yapanların
rüzgardan nem kaparak 'saygı' peşinde koşmaları abestir. Kaldı ki bir seyirci
için en büyük 'hakaret' kötü oyundur. Seyirci her kötü bulduğu oyunu mahkemeye
götürürse Kerem Pilavcı ve meslektaşları yapımcılık ve oyunculuk yapamaz. Ama Kerem Pilavcı bana 'aba altından sopa
gösteriyor' aklınca, 'Avukatına danışmış. Beni saygıya
davet etmekten başka bir yol bulamamışlar.' Tiyatro camiasından
duyabileceğim en üzüntü verici şey bu! Kendi algısı içinde, eleştiri kısıtlamak istiyor Kerem Pilavcı. Onun aradığı 'dünya' gelişmiş
dünyada da yok. Kerem Pilavcı örneğin İngiltere'de yazılan eleştirileri okusun.
Orada hiç bir tiyatro oyuncusu, yapımcısı haklarında yazılan bir eleştiriyi
saygısız diye niteleyerek mahkemeye başvurmayı düşünmüyor. 'Saygısız' bulduğu
ifadelerden rahatsız olan Kerem Pilavcı kendisini de 'saygısız' bulan iktidarlar
oyunlarını yasakladığında şikayet
etmesin.
İyi de Kerem Pilavcı, aradığı 'saygı'yı kendisi
gösteriyor mu? Ben benden 'oyuncumuz'
diye bahseden bir yapımcıya bir kaç söz söylerdim meselâ. Bence o ifadede
'saygı' yok. Öte yandan oyununa davet
ediyor, saygılar sunuyor bir taraftan, diğer taraftan da cevap verdiği
'twitlerimi değersiz bulduğunu' söylüyor. Ben bunları 'saygısızlık' saymıyorum.
Doğrusu umursamıyorum da. Amacım bugünkü
tiyatro ortamını gelecek için kayıt etmektir. Bunu da kaydetsin tarih: Değer verdiğim gerçek şudur: söylediğin yaptığını tutsun, yaptığın
söylediğine uysun.
Filmden oyun yapılması hakkında fikirlerimi merak
edenler bu yazımdan cevabımı okuyabilir. İki işi bir yazıda hallettim,
mutluyum.
Melih Anık
Not:
Oyuncu olduğunu aşağıdaki twitten öğrendiğim Giray Altınok da konuya 'saygılı'(!) bir giriş yapmış. O da beni takip etmiyor ama bu yazdığımı 'görmüş'. Belki de Kerem Pilavcı'nın bahsettiği 'oyuncumuz', Giray Altınok. Ama çok zayıf ve kaçamak(korkak?) bir eleştiri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder