20 Mayıs 2018 Pazar

Kerem Pilavcı, Tiyatroda Saygı ve Filmden Oyun Çıkarmak


Benim filmden oyun yapılmasına karşı olduğumu beni tanıyanlar biliyor. Twitter'da böyle bir konu açılınca ben de düşüncelerimi aşağıdaki zincir twitlerle(6 twit) anlattım:

1-filmden oyun çıkarmak - tiyatro aynı metni farklı 'okuma'ların sanatıdır. yönetmenin zekâsı oyuncuların yaratıcılığı öyle ortaya çıkar. örneği olan bir şeyi sahnede yeniden kurgulamak/canlandırmak ünlü bir tabloya bakarak resim yapmaya benzer. taklit olur yâni.
2-Filmden oyun yapan yönetmen o filmin ününü kullanan bir asalaktır. Karşılaştırmaya açık olduğunu bilen bir oyuncu mesleki risk alır, bilmiyorsa akıllı değildir.
3-Buna rağmen dünyada örnekler vardır. İbbşt'da seyrettiğim Tehlikeli İlişkiler başarısını sahne dilini yaratmaktan alır ve öncelikle bir yönetmen başarısıdır. Oyuncular karşılaştırılmaktan kurtulamamıştır.
4-Ben başarılı örnekleri olsa da filmden oyun yapılmasına karşıyım. Özellikle bizim ülkemizde onlarca yazarın eseri raflarda bekletilirken filmden yapılan uygulamaları kolaycı buluyorum.
5-Öte yandan böyle bir oyuna ödül verilmesi benim iddiamı güçlendirir . ödüller tiyatroya yön göstermelidir. oysa bizim ödüllerimizin böyle bir derdi ve şuuru yoktur. ayrıca yerli yazarlara ayıptır.
6-Mutluyduk Belki Bugüne Kadar'ın yönetmeni yazarlıktan yönetmenliğe soyunan bir tiyatro yazarının cilalandığı bir oyundur. Oyun yazarı ama filmden yapılan bir oyunu yönetmeye kalkmış. İnsanın yaptığı işe saygısı olur. Bence bu durum şuur ile açıklanabilir : şuursuzluk...


2.twitten sonra Kerem Pilavcı isimli bir hesaptan şu twitler geldi:

'Melih Bey, oyunun hem adaptasyonunu yapıp, hem de yapımcılığını üstlenmiş biri olarak, “asalak” benzeri kullandığınız kelimeleri dikkatle seçmenizi öneririm. Ayrıca kıymetli izleyenlerimiz tarafından sezonun en iyi işlerinden biri olarak...
...değerlendirilen işimizi saygı çerçevesinde dilediğiniz gibi eleştirebilirsiniz ama öncesinde dilerseniz davetlimiz olun, oyunu görün ki, eleştirmek için haklı nedenleriniz olsun. SAYGILAR efendim'

Cevap verdim:

İçinde adınızın ve yapımcılığını üstlenmiş olduğunuz oyununuzun adının geçmediği twitlerimi üstünüze alınmışsınız ve bana cevap vermişsiniz. Ben bir prensip belirttim. Beni takip etmediğiniz halde yazdıklarımdan haberdar olmanızdan memnun oldum.

Kerem Pilavcı'nın cevabı şu oldu:
'Ard arda sıraladığınız tweet lernizin sonunda oyunumuzun adı geçmektedir. Konuyu avukatımla da görüştüm. Sizi saygılı olmaya çağırmaktan başka bir şey gelmiyor elimden. Oyuncumuzun attığı tweet üzerine benim de haberim oldu. Yoksa takip edilmeye değer tweetler değil tabii ki.'

Cevapladım:

Avukatınız işini biliyor siz saygıyı bilmiyorsunuz. İnsan 'saygılar' dediği oyununa davet ettiği kişinin twitleri için 'takip edilmeye değer değil' der mi? Eleştiride saygı hakkında pek çok yazı yazdım. Okumanızı dilerim.

Bu yazışmalarla Kerem Pilavcı'nın kim olduğunu öğrendim.

Kerem Pilavcı ile takipleşmiyoruz. Yazdıklarımı 'oyuncumuzun attığı twitten' öğrenmiş. Kendisi twitlerimi 'takip edilmeye değer bulmuyor' ama cevap vermek gereği(zorunluluğu) duymuş.

Kerem Pilavcı oyunun yapımcısı sıfatıyla 'oyuncumuz' diyor sanırım. Bu dili sevmedim. Bu egemenin diline benziyor. Ben olsam 'oyuncu arkadaşım, kardeşim' derdim meselâ. Bu ayrıntıda Kerem Pilavcı ile hayata farklı bakıyoruz.

Normal olarak sosyal medyada cevap vermenin bir yolu yordamı var. Kerem Pilavcı bir zincirin arasına girip cevap veriyor. Cevap verdiği twitlerde onun yapımcısı olduğu oyuna ait bir ifade yok. Dolayısıyla 'Filmden oyun yapan yönetmen o filmin ününü kullanan bir asalaktır.'  ifadesi içinde 'asalak'ın kim olduğu belli değil. Kerem Pilavcı 'adınız geçmeyen twitlere cevap veriyorsunuz' uyarım üzerine 'ard arda sıraladığım twitlerin' sonuncusuna gönderme yapıyor. Ama twitlerin tümünde Kerem Pilavcı'ya yönelik bir gönderme yok. Bu sahiplenme nereden kaynaklanıyor? Yukarıda belirttiğim 'oyuncumuz' ifadesi bunu açıklıyor sanırım.   

Kerem Pilavcı 'asalak'ın saygısız bir ifade olduğunu düşünüyor.  Bir tiyatro yapımcısının Rostand'ın Cyrano de Bergerac, Shakespeare'in tüm oyunlarında 'asalak'tan ağır ifadeler kullandığını biliyor olduğunu düşünür(d)üm. Kerem Pilavcı oyuncuymuş aynı zamanda. Yâni Shakespeare oyunu oynamak kendisine nasip olursa sahnede 'asalak'tan çok daha ağır ifadeleri kullanacak.' Onlar sahnede söyleniyor' demeyin. Sahne de hayata dahil. Zira sahnede söylenen sözlerin muhatapları hayatın içinde aslında. Yâni bir tiyatrocu sahneden 'saygısız'(!) replikleri söylerken hayata muhalefet ediyor. Bazı yaşayanları doğrudan karşısına alıyor. Bu sarfettiklerinden dolayı onu yasaklayan sesini kısan iktidarlara  itiraz etmek de oyuncunun nitelikli davranışı olarak biliniyor. Yâni tiyatro 'saygısız' bir sanattır. Bu sanatı yapanların rüzgardan nem kaparak 'saygı' peşinde koşmaları abestir. Kaldı ki bir seyirci için en büyük 'hakaret' kötü oyundur. Seyirci her kötü bulduğu oyunu mahkemeye götürürse Kerem Pilavcı ve meslektaşları yapımcılık ve oyunculuk yapamaz.  Ama Kerem Pilavcı bana 'aba altından sopa gösteriyor' aklınca, 'Avukatına danışmış. Beni saygıya davet etmekten başka bir yol bulamamışlar.' Tiyatro camiasından duyabileceğim en üzüntü verici şey bu!  Kendi algısı içinde, eleştiri kısıtlamak istiyor Kerem Pilavcı. Onun aradığı 'dünya' gelişmiş dünyada da yok. Kerem Pilavcı örneğin İngiltere'de yazılan eleştirileri okusun. Orada hiç bir tiyatro oyuncusu, yapımcısı haklarında yazılan bir eleştiriyi saygısız diye niteleyerek mahkemeye başvurmayı düşünmüyor. 'Saygısız' bulduğu ifadelerden rahatsız olan Kerem Pilavcı kendisini de 'saygısız' bulan iktidarlar oyunlarını yasakladığında  şikayet etmesin.

İyi de Kerem Pilavcı, aradığı 'saygı'yı kendisi gösteriyor mu? Ben benden  'oyuncumuz' diye bahseden bir yapımcıya bir kaç söz söylerdim meselâ. Bence o ifadede 'saygı' yok.  Öte yandan oyununa davet ediyor, saygılar sunuyor bir taraftan, diğer taraftan da cevap verdiği 'twitlerimi değersiz bulduğunu' söylüyor. Ben bunları 'saygısızlık' saymıyorum. Doğrusu umursamıyorum da. Amacım  bugünkü tiyatro ortamını gelecek için kayıt etmektir. Bunu da kaydetsin tarih:  Değer verdiğim gerçek şudur: söylediğin yaptığını tutsun, yaptığın söylediğine uysun.

Filmden oyun yapılması hakkında fikirlerimi merak edenler bu yazımdan cevabımı okuyabilir. İki işi bir yazıda hallettim, mutluyum.

Melih Anık

Not:

Oyuncu olduğunu  aşağıdaki twitten öğrendiğim Giray Altınok da konuya 'saygılı'(!) bir giriş yapmış. O da beni takip etmiyor ama bu yazdığımı 'görmüş'. Belki de Kerem Pilavcı'nın bahsettiği 'oyuncumuz', Giray Altınok. Ama çok zayıf ve kaçamak(korkak?) bir eleştiri. 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder