11 Mayıs 2018 Cuma

Bergama Tiyatro Festivali'nde Berbat Bir Deneyim


Yazlarımızı geçirdiğimiz Çandarlı'nın yakın komşusu Bergama'da tiyatro festivali olacağını öğrenince çok sevindik. Daha Çandarlı'ya gelmeden, İstanbul'da programı inceledik. Tercihlerimizi yaptık. Biletlerimizi de içimizden gelmeye gelmeye bir bilet satış şirketinden aldık. Bilet satışı yapan şirketler tüm dünyada aynı. Utanmasalar bilet fiyatı kadar hizmet parası alacaklar. Şükür henüz o durumda değiliz diye teselli ediyoruz kendimizi. Biz İstanbul'da mümkünse bu aracıları kullanmamaya çalışıyor gösteri gişesinden bilet alıyoruz. Bunu belirtiyorum zira Bergama için kendimize göre fedakârlık yaptık, bilin istedim.


Festivalin ilk gösterisi 10 Mayıs saat 15'de Asklepion Antik Tiyatroda idi. Gittik. Alana ulaştığımızda  otobüslerle gelmiş ellerinde cips, kraker, meyva suyu taşıyan ilkokul çocuklarını ve onlara 'çok su içmeyin çişiniz gelir tuvalete götüremeyiz altınıza yaparsınız' diyen öğretmenlerin çığlıklarını duyduk. Çocuk oyununa mı geldik yoksa bunlar seyirci çok görünsün diye toplanan seyirciler mi diye geçirdik aklımızdan. Antik tiyatroda bizim yaşlarımızda 15-20 kadar  seyirci daha vardı. Oyun başlayınca gördük ki çocuk oyununa gelmişiz. Aslında 'oyuna gelmişiz' desem daha doğru olacak. Neden mi? Festival duyurularında o gösteriler şöyle anlatılmıştı: (Afişte kullanılan fotoğraflar da yanıltıcı. Gösteriler bu fotoğrafların gösterdiği kalitede değil.)








Gösterilerden biri de Kopenhag Komedi Okulu ürünü idi. Açıklama ile okulu yan yana getirin -tiyatro ile ilgili olup olmamanız da önemli değil- beklentinizin ne olacağını size soruyorum. Biz de belli bir beklenti ile gittik zaten. Meğer gösteriler çocuklar içinmiş. Çocuklar tam yerinde biz ise o alanda fazlalıkmışız derdik gelir geçerdi ama öyle değil.

Bu arada şunu belirtmeliyim. Ben festivallerde çocuklar için de bir şeyler yapılmasından yanayım. Festivalin bir çocuk oyunu ile açılması şahane bir şey. Ama be Allah'ın kulu açıklamalarında bunu belirtsene. Bu çocuklar içindir desene. Gösteriler 'clown' (palyaço) temelli gösteriler idi. Öte yandan her iki gösteri de palyaço esaslı gösterilerin en berbatlarından idi. İnanın bana Bağdat ya da İstiklal Caddeleri'nde mağaza açılışlarında dükkan kapısındaki palyaçolar bunların yanında Shakespeare kalır.  Bilenler bilir 60'lı yıllarda Limasollu Naci diye İngilizce lisan öğreten bir dershane vardı. Ben lise çağımda babam çok istedi diye bir ay bu dershanenin kurslarına devam ettim. Öğretmenlerimiz Sultanahmet'e gelen turist hipilerdi genellikle. Bu da aynı hesap. Bergama Tiyatro Festivali'nde gösteri yapan dört genç bana Bergama'ya tatile gelmek için bir araya gelen ve son hafta hızlandırılmış kursla palyaço olan(!) yeteneksiz heveslilere benziyordu. Kopenhag ismini resmi olarak mı kullandılar konusu ile uğraşamayacağım. Merak eden Kopenhag Müzik Okulu'na mesaj atar sorar.

Festival yönetiminden kimse bu gösterileri daha önce seyretmemişti. Ne getirdiğini bilen yoktu. Benim asıl içimi acıtan şey ise bizim çocuklarımıza reva gördüğümüz bu kalite(sizlik). Çocuk özen ister. Zira bu gösteriler o çocukların zihninde çakılı kalacak. Bunun sorumlusu da Bergama Festivali'ni  hazırlayanlar. Sanırım bunun onların ufkunda bir anlamı yok. Belki de geçmişte onlar da böyle bir gösteri ile başladılar. Kusur kaldı akılda, beyinde kalpte. Görüştüğüm biri 'bu ilk festival, bu kadar acımasız olmayalım' falan dedi.  İşte bu bizim Batı düşüncesi ile aramızdaki en büyük fark. Batı utanır, 'bu ilk falan' diye mazeretler üretmez. O işi yapana da bir daha festival düzenlettirmezler.  Zira Batılı yanlışı dinler ve öğrenen organizasyon yöntemi ile kendini düzeltir. Mazeret üreten ise dinlemez kendini savunur ve düzeltmez. Bizde nasıl berbat Shakespeare oyunları yönete yönete Shakespeare uzmanları türedi ise deneye yanıla festival yöneticileri çıkıyor. Buna 'gavur eşeğinde öğrenmek' demiş atalarımız. Kıra boza  saat tamircisi olmaya benziyor. Ben inşaat mühendisiyim. Dış cephe kaplaması daha ilk yağmurda dökülen çakma müteahhit 'bu benim ilk işim ikincisi daha iyi olacak' dese siz 'tamam oldu' der misiniz? demezsiniz. Ödettirmeye çalışırsınız. (Dua edin de ilk zelzelede ilk işini yapan inşaatçıdan satın aldığınız eviniz yıkılmasın.) Tiyatro gibi bir sanatta bunların tekrarı yok ödettirmesi falan da yok. Zira siz kaplamanızı ruhlarda, beyinlerde yapıyorsunuz. Bu sığlık hayatımızı işgal etti esir aldı. Ben çok sıkıldım. Defolun gidin hayatımızdan!  

Melih Anık

Not: Festival birçok etkinliği bir araya getirmekle olmuyor.  Festivalin bir felsefesi olması gerekir, felsefesi olması için de düzenleyenlerin felsefeden haberdar olması. Olmazsa festival  her şeyden biraz biraz verdiğiniz sirk gösterisi gibi olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder