2 Haziran 2016 Perşembe

ITI Hırvatistan Başkanı Zeljka Turcinovic'e Açık Mektup


Sayın Zeljka Turcinovic,

26 Mayıs 2016 tarihli Türkçe mektubunuz Türkiye'de beklenen(beklediğiniz mi desem?) ilgiyi gördü. Zaten kendilerinden haz edilmeyen ve yandaş kabul edilen iki tiyatrocu hakkındaki suçlamalarınız fırsat yarattı  ve daha önceden bu kişilerin temsil ettiği kurum ile ilgili derin yarası kabuk bağlamış olanların kabuklarını dökmelerine neden oldu. Ben bu mektubun tarafınızdan yazıldığını kabul ederek size bir email gönderdim ve bir kaç soru sordum. Medyadan gördüğüm kadarıyla size gönderilen email'lere bir iki saat içinde aynı İngilizce metni göndermiş olmanıza rağmen benim sorularıma cevap vermediniz. Ben de size açık bir mektup yazmaya karar verdim.  İlk mektubunuzu  Türkçeye çeviren kimse  yada Türkiye'deki dostlarınız  benim mektubumu sizin anlayacağınız dile çevirir diye ümit ediyorum.

Türkiye'de yayılan Türkçe mektubunuz orijinal antetli kurum kağıdına yazılmış, üzerinde 'ıslak' imzanız ve kurumunuzun kaşesi var. Bu 'ıslak imza' bizim ülkemizde çok önemli. Siz de önemini biliyor olmalısınız ki yazıyı orijinal görünüşü ile dağılmasına çalışmışsınız. Bu nedenle Türkiye'de herkes için inandırıcı bir belge oldu.   

Bildiğim kadarıyla Türkçe bilmiyorsunuz. Bu dört dörtlük Türkçe ile yazılmış bu mektup sizin orijinal mektubunuzun tercümesi olmalı. Ben yöneticilik hayatımda hâkim olmadığım bir dilde yazılmış bir mektubu imzalamak zorunda kalırsam o dildeki belgenin üstünde mutlaka tercüme edenin adı ve imzasının olmasını zorunlu tutar(d)ım. Sizin mektubunuzun üstünde böyle bir kişi ismi ve imzası yok. Demek ki tercüme edene (yada Türkçenize?) çok güveniyorsunuz. Ama kurum dediğiniz şey kurumsal kurallarıyla ciddiyetini gösterir. Siz kurumunuzun 'profesyonelliği' üzerinde çok hassassınız. 'Profesyonel kurumlar' 'profesyonelce' davranır. Türkçe mektubunuzdan yansıyan  görüntünün 'profesyonelce' olmadığını düşünüyorum.

Türkçe mektubunuzun hitap satırında 'Sayın İlgili' yazılı. Bu ilgili kimdir anlaşılmıyor. Kime şikayet ediyorsunuz? Amacınız mektubun içeriğindeki hususların ciddi olarak ele alınacağı makamlar mıdır yoksa sansasyon yaratsın diye mektubu ortaya atma niyetinde misiniz? Benim izlenimim ikincisi. 'Profesyonel' olmanın gereği şikayetinizi Devlet Tiyatroları'nın bağlı olduğu bakanlığa yazmanızdır. ITI Türkiye'ye mektubunuzu yazabilirdiniz. Ne bakanlığın ne ITI Türkiye'nin mektubunuzun resmi muhatabı olmadığı görülüyor. Siz medyayı ayağa kaldırmayı amaçlamışsınız. Anladığınız 'profesyonellik' bu mudur?

Türkçe mektubunuzun ilk paragrafında Necat Birecik ile Zafer Kayaokay'ın kurumunuz tarafından davet edildiğini ve masraflarının tarafınızdan karşılandığını belirtmektesiniz. İkinci ve İngilizce olan mesajınız ile birlikte  okuduğumda sizin parasını verdiğiniz bu kişileri satın aldığınızı düşündüğünüz izlenimine kapıldım. Siz para verip iki kişiyi getirmişsiniz onlar toplantılara katılmamış,  arkanızdan kurumunuz hakkında dedikodu yapmış siz de çok kızmışsınız bu mektup ile intikam almak istemişsiniz. İşin kısaca özeti bu. Zaten yazılarınızdan bu anlaşılıyor. 'Profesyonel bir kurum' davet ettiği misafirleri hakkında böyle konuşur mu? Hem de sizin kelimelerinizle 'söylenti'lerin ışığında? Siz görevinizi 'söylentilere' göre mi yapıyorsunuz? Hem de 'profesyonel' olduğunuzu söylediğiniz halde? 'Profesyonellik', şikayete konu olan olayların üstünden  13 ay geçtikten sonra mı mektup yazmaktır? Aklımın almadığı bir şey de şu: Türkiye'den üst düzey iki bürokratı ülkenize davet etmişsiniz. Onlarla kendi ülkenizde görüşme şansı yaratmadınız mı? Misafirinizi ziyaret edip hatırlarını sormadınız mı? Bunlar için 'profesyonellik' gerekmiyor, insan gibi bir ev sahibi olmak yeterli.

Türkçe mektubunuzun ikinci paragrafında bu kişilerin Türk Büyükelçiliği'nden rehber isteyip şehri turistik olarak gezdiğini yazmışsınız. Bunu siz nasıl biliyorsunuz? Elçilikte adamlarınız mı var? Yoksa kişilerin arkasına adamlarınızı mı takıyorsunuz? Hem size ne?  Sizin 'profesyonellik' dediğiniz bu mudur?

Türkçe mektubunuzun üçüncü paragrafı sizin gönüllü bir Türk olduğunuzu gösteriyor. Öyle ya bu iki kişinin Türkiye Devleti'nin itibarını zedelediğini yazmışsınız. Ancak bir Türk böyle düşünür. Ayrıca  'Türkiye Devleti' değil öncelikle 'Türkiye Cumhuriyeti' demeniz gerekiyordu. 'Profesyonellik' muhatabınızın ülkesini iyi bilmeyi içerir. Ama öte yandan düşündüğümde 'Avrupalı ve dünyalı' için 'devlet itibarını zedelemek' gibi bir kavramın çok da yaygın olduğunu düşünmüyorum. Kendini devlet ile birleştirmek oryantal ve modası geçmiş bir kavram artık. Afedersiniz ama size mi kaldı Türk Devletinin itibarını korumak? Bu konuda bizi uyarmak haddini aşan bir ifadedir.

 Sayın Zeljka Turcinovic

Hırvatistan Avrupa Birliği üyesi bir ülke, yâni Avrupalı. ITI Hırvatistan ise Unesco kapsamında bir kuruluş. Bu açılardan baktığımda siz hem 'Avrupalı' hem de 'dünyalı'sınız. Ama Türkçe mektubunuz  ve İngilizce mesajınız ne Avrupalı ne de dünyalı.  Zira üç paragraflık mektubunuzun her bir paragrafı ve sonradan yazdığınız İngilizce email'iniz bir yerinden tutulmayacak kadar 'profesyonellik' dışı. Eğer mektup yazdığınız gibi festival yapıyorsanız kusura bakmayın ama siz 'profesyonel' falan değilsiniz. 

Ben hâlâ Türkçe mektubun tarafınızdan yazıldığına inanmıyorum. Eğer yanılıyorsam benim bu mektubumu 'Avrupalı olmayan' bir yurttaşın bir 'Avrupalı'ya 'profesyonellik' üzerine bir yönetim dersi olarak okuyun. Rica ederim bu mektubuma  cevap verin. Eğer mektubu yazmamış yada mektubun diline ve  içeriğine hâkim değilseniz açıklama yapın.  

Saygılarımla.

Melih Anık


Not:  Ben sürü içindeki 'siyah koyun' oldum hayatım boyunca. 'Sürü'nün 'beyaz'larına ayrı cevap yazacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder