3 Haziran 2016 Cuma

Sürünün Beyaz Koyunlarına

ITI Hırvatistan Başkanı  Zeljka Turcinovic'e Açık Mektup başlıklı yazımın not kısmında şunu yazmıştım: "Ben sürü içindeki 'siyah koyun' oldum hayatım boyunca. 'Sürü'nün 'beyaz'larına ayrı cevap yazacağım." İşte bu yazı sürünün beyaz koyunları içindir.

Devlet Tiyatroları'ndan iki bürokratın Hırvatistan Seferi ile ilgili mektup medyaya düşer düşmez olay oldu. Ülkemizde hiç bir tiyatro oyunu bu kadar ilgi çekmedi bugüne kadar. Medya cömertçe sayfalarını açtı bu mektuba. Pusuda bekleyen ağızlar ve kulaklar açıldı. Tiyatro konuşuldu, konuşturuldu bir kaç gün. Sansasyon olmasaydı tiyatro konuşulmazdı. Medya her zamanki gibi olayı kullandı, yıprattı ve kenara attı. Tiyatro da güme gitti bir kez daha.

Olay ne? Devlet Tiyatroları'nın iki bürokratı ITI Hırvatistan'dan tarafından tiyatro festivaline davet edilmiş. Onlar festivalin aktivitelerine katılmamış şehri turistik olarak gezmişler. Bunu 'gammazlayan' 'profesyonel'liğine toz kondurmayan ve dedikodulara takılıp celâllenen ITI Hırvatistan Başkanı. Bahsedilen festival üzerinden 13 ay geçmiş. Başkan mektubu şimdi yazmış. Dediğine bakılırsa bizim bürokratlar ITI Hırvatistan'ın profesyonel olmadığı dedikodusu yapmışlar. Başkan bu söylentiye kızmış ve ver yansın etmiş. Ona yazdığım açık mektupta da belirttiğim gibi 'profesyonelliğine' laf edildi diye coşan Başkan aslında hiç de 'profesyonel' olmayan bir tutumla saldırmış.

Genel olarak bizim tüm bürokratların ilk falsosu değil ki bu.(Özel şirketlerde de oluyor.) Yurt dışı davet alan profesyonellerin çoğu davet edildikleri toplantıda bir iki boy gösterip kendi ziyaretlerini ve alış verişlerini yapar. Bizim iki bürokratın hatası 'bir iki bile görünmemiş olmaları' bence. Yabancı dilleri yokmuş. Olsun zaten oyun izlemek için yabancı dile gerek yok ki. Salonda boy göstereceksin. Biraz da beden dilini kullanacaksın. Onu bile yapmamışlar(mı?) Bilmiyoruz.  Dediklerine bakılırsa organize edilen ilk iki toplantıya Hırvatistan tarafı gelmemiş üçüncü toplantıya da bizimkiler katılmayarak "düşük profilli protesto" yapmışlar. Bizimkiler iki fotoğraf paylaşmışlar orada olduklarını ispat için. Bu bile acı bir ispat tarzı. Ama daha büyük hataları ITI Türkiye'nin koltuğuna yapışmış Başkanı ile aralarını iyi tutmamış olmaları bence. Zira ITI Türkiye Başkanı bir gazete köşesinde Mart sonlarında bir yazı yazıp önce "kucağına oturan"(!) sonra dediklerini yapmayan malûm şahıs(ları) Kültür Bakanı'na şikayet etmiş. Onun yazısını izleyen iki ay sonra ITI Hırvatistan Başkanı'nın mektubu çok mânidar.
    
Ben Türkiye'de Gayrimenkul Zirve Toplantıları'nı başlatan ve bir kaçını düzenleyen, bir çoğuna katılan biriyim. O toplantılarda paneller olur. Profesyonellerin çoğu salon dışında kahve çay içer kart değiş tokuşu yapar. Amaç konferans dinlemek değil sosyal  iletişimdir. Bizim ülkemizde tiyatroda böyle toplantılar yapılmıyor. En kurumsal olan İKSV Tiyatro(ve diğer ) Festivalleri böyle bir iletişime uygun bir ortam yaratmıyor. Tiyatronun tarafları bir araya gelemiyor, bizim bürokratlar dünyanın ve ülkemizin ileri gelen tiyatro adamları ile bir araya gelip fikir ve dünyalarını geliştiremiyor. Diyalog yok yâni. Dikkat ederseniz yurt dışı festivallere katılanlar oyun seyredip, seçip geri dönüyor. Ben en son Polonya'da tiyatro festivaline katıldığımda omuzlarımda Türk Tiyatrosu'nu taşıyorum sorumluluğu ile oranın yöneticileri görüşmeye çalıştım. Biraz yüzsüzlük yapıp sabah kahvaltısında akşam kokteylerinde masalarına davet beklemeden oturdum. Ayıptır söylemesi yanımda taşıdığım bir kaç ufak hediyeyi takdim ettim. Bu, mesleğimin bana kazandırdığı bir alışkanlık idi. Davet beklemedim. Ortak dil olan İngilizce ile anlaştık. Ama bizi davet eden kuruluş yanımıza Polonyalı bir mihmandar vermişti. ('Profesyonel' yönetim böyle olur.)  Onun da çok yardımını gördük. Bizim Devlet Tiyatroları bürokratları sanırım 'ağır abi' gibi davranmışlar ve onlar bizi bulsun diye beklemişler. Evet hata yapmışlar. Ama karşı tarafın da 'çiğ' olduğu çok açık. 'Paranızı biz verdik' anlamına gelen hamlık da çirkin ve terbiyesizce. Sanırım bizim ekibe mihmandar da vermemişler. ITI Hırvatistan'ın 'Profesyoneliz biz' demesi bu şartlarda saçma.  ITI Hırvatistan Başkanı Hırvatistan Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü'ne bu dili kullanabilir mi?  

Gelelim bizim sürünün beyaz koyunlarına. Doğrusunu isterseniz hepimiz ilk mektubu okuyunca "yapmıştır bizimkiler" demişizdir. Bazıları da "şimdi oturdun Necat, şap diye" diye düşünmüş, bu krizi kendi açısından fırsata çevirme taktikleri geliştirmiştir. Medyanın belli bir kesimi de bu noktadan yola çıkarak iktidara sataşma fırsatı yakalamış olmanın mutluluğunu yaşamıştır. Kendine 'serbest takılan gazeteci' diyen kimileri Türkçe mektubun kopyasını ITI Hırvatistan'a gönderip 'sen mi yazdın?' demeyi, gelen cevabı da 'işte teyid etti' diye bağırmayı gazetecilik yaptım sanmakta. Çoğunluk ön yargı ile hasta. Olaylara öncesi sonrası ile ve tüm tarafları ile bir bütün olarak bakmayı bilmiyor. Daha önce böyle bir ortamda bulunmamış işler nasıl yürüyor nasıl olması gerekiyor haberi yok. Karşı tarafın küstahlığına karşı çıkma sorumluluğundan uzak. Bu kendini gazeteci sananlar ITI Hırvatistan'a soruyor Devlet Tiyatroları'na sormuyor. ITI Türkiye Başkanı'nın "kucağa oturma" gibi seviyesiz yazısına karşı çıkmıyor.  Belli ki haberi yok. Tiyatro camiasındaki köşe başlarını, iktidar savaşlarını bilmiyor. Mektup kime gitmiş, kim tarafından sosyal medyaya sızdırılmış sormuyor. Postacı gibi aldığını sosyal medyada paylaşıyor. Sonra da kendine saygı bekliyor. Hadi canım çok beklersin.

ITI Hırvatistan Başkanı "Bu mektubu sen mi yazdın?" diye sorana(ben iki tane gördüm) standart İngilizce email ile cevap veriyor. "With this email I verify the letter about our festival Croatian Theatre Showcase. We just wanted to deny the rumors that were spread in Turkey about Croatian ITI center organizer of Croatian Theatre Showcase"

İngilizce mesajın dili oldukça muğlak. Ekli olan mektubu onayladım demiyor.  Türkçe mektubun içeriği İngilizce mektupta belirtildiği gibi bir söylentiyi yalanlamak  amaçlı değil kişileri karalamak amaçlı. Bu nedenle Hırvatistan Tiyatro Festivali ile ilgili sanki bir başka mektup varmış ve o mektupta ITI Hırvatistan ofisinin profesyonelliği  anlatılmış gibi bir izlenim uyandırıyor. ITI Başkanı biz daha önce bir mektupta söyledik profesyonel olduğumuzu diyor bence. Söylentiyi önlemenin yolu kendi organizasyonunun profesyonel olduğunu yazmak değil midir? ITI Hırvatistan Başkanı'nın imzasını taşıyan Türkçe mektup ise 'Croatian Theatre Showcase'i anlatmıyor, hikâye ve dedikodu anlatıyor. İki mektup arasında ilişki yok.(bence)         

Ben ITI Hırvatistan ofisine yazdığım mesajda mektuptaki satır başlarından bahsettim. Yâni Türkçe mektubu özetledim. İlk mektubumda yazdığım sorulardan bazısını sordum. Sordum ama cevap gelmedi.
       
 Türkçe mektubun Şark kafası ile yazıldığını düşünüyorum. Dili de bende bu kanıyı uyandırdı. Yâni bu mektubun Türk tarafında işbirlikçileri var. ITI Hırvatistan Başkanı olmuş bir kişinin böyle bir mektubun altına imza attığına inan(a)mıyorum. Asıl yapılması gereken gazeteciliğin bu olayda yapılmadığını düşünüyorum, her zamanki gibi. Gene ateş çıkar bir zaman geçer kül olur. Şimdi en kolayı, sürüyle aynı şarkıyı söyle rahat et. Ben aynı şarkıyı söyleyemiyorum çünkü rahat edemiyorum.

Melih Anık


not: Benim Birecik ve Kayaokay'ı koruduğum yolunda twitler okudum. Kendimi anlatacak değilim. Beni tanıyan bilir. Ülkemizde doğru tepkilerin verilmediğini düşünüyorum. Sap samana karıştırılıyor. Ben farklı bir bakış açısı sunmaya çalıştım.     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder