11 Ocak 2016 Pazartesi

İBBŞT'da Erhan Yazıcıoğlu Dönemine Bir Bakış

Erhan Yazıcıoğlu Temmuz 2014'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği görevine atandı. Aralık 2015 tarihinde kadro, teşvik ikramiyeleri ve yönetmelik değişikliği konularında kendisine verilen sözlerin tutulmadığını belirterek görevinden istifa etti. 2014-2015 ile 2015-2016 sezonları onun ekibinin yaptığı programa göre şekillendi. Bu dönem içinde Şehir Tiyatroları'nın 100.yılı, düzenlenen bir balo ile kutlandı.





 Ben gerek repertuvar ve gerekse hedefler açısından Erhan Yazıcıoğlu dönemine bakmak istedim.

Erhan Yazıcıoğlu döneminde yönetim şu isimlerden oluştu: Şehir Tiyatroları Müdürü Salih Efiloğlu, Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu, Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Yardımcıları; Engin AlkanHakan Arlı, Arif Akkaya, Yiğit Sertdemir, Şehir Tiyatroları Yönetim Kurulu Üyesi Perihan Savaş, Şehir Tiyatroları Başdramaturgu Arzu Işıtman, Şehir Tiyatroları Sahne Yöneticisi Berna Oğuzutku Demirer, Şehir Tiyatroları Dekor Sorumlusu Ayhan Doğan, Şehir Tiyatroları Kostüm Sorumlusu Nihal Kaplangı. Bir ara eski bir güreş hakemi, müdür olarak atandı. Arif Akkaya ise 2015 yılında görevinden ayrıldı.

Yazıcıoğlu göreve gelir gelmez "yetersiz bulduğu, beğenmediği ve gişe başarısı düşük olduğu için" bazı oyunları kaldırdı: Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, Lysistrata, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, Kösem Sultan, Meraklısı İçin Öyle Bir Hikâye, Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi, Ben Sinema Artisti Olmak İstiyorum, Toros Canavarı, Kes ve Kaç, Yuvaya Dönmek, Perşembenin Hanımları, Yüzleşme, Dar Ayakkabıyla Yaşamak, İsimsiz, Buluşma Yeri, Büyünün Gözleri.

2014-2015 sezonu için açıklanan yeni oyunlar şunlardı: Lillian (Orhan Alkaya), Kerbela (Ayşe Emel Mesci), Cibali Karakolu (Nedret Denizhan), On İki Öfkeli Adam (Arif Akkaya), Terzi (Ragıp Yavuz), Komşum Hitler (Tolga Yeter),  Sırça Hayvan Koleksiyonu (Yıldırım Fikret Urağ), İki Kadın (Laçin Ceylan), Ölü Ordunun Generali (Nurullah Tuncer), Ders (Emre Koyuncuoğlu), Bir Yaz Gecesi Rüyası( Aleksandar Popovski), Düğün Evi Oyun Evi (Nurhan Karadağ), Kısasa Kısas (Zişan Uğurlu).   

Laçin Ceylan'ın yöneteceği açıklanan Darülbedayi'nin iki önemli kadın oyuncusu Bedia Muvahhit ve Afife Jale'nin hayatını anlatan İki Kadın oyunu Hayal-i Temsil ismiyle Yiğit Sertdemir tarafından sahnelendi Laçin Ceylan ismi silindi. Hüseyin Köroğlu'nun hazırladığı bir aktörün gözünden Darülbedayi'nin tarihini anlatan Düş Oyuncakları'ndan ise ses seda yok. Fatih Meydan Sahnesi'nde sahneleneceği açıklanan Düğün Evi Oyun Evi ise sahne meydana dönüşmediği için olacak, ortadan kalktı.

2015-2016 sezonu için Arthur Miller’ın ‘Bütün Oğullarım’, Sonsuz Öykü (Leningrad Kuşatması), İki Arada Bir Yerde (No Man’s Land) ve Kuvayi Milliye Destanı isimli oyunlar Barış teması altında seçilmiş oyunlar olarak açıklandı. Konuk rejisörler Prof. Mehmet Birkiye, Cyrano de Bergerac’ı ve Serdar Biliş ‘On İkinci Gece’yi yönetti. Zeliha Berksoy'un yöneteceği açıklanan Üç Kuruşluk Opera ve Bütün Oğullarım henüz seyirci ile buluşmadı.

Bu oyunların yanı sıra  Orhan Alkaya'nın ‘Ayaktakımı Arasında’, Arif Akkaya'nın ‘Sonsuz Öykü’, Hakan Yavaş'ın ‘Kuvayi Milliye’, Emre Koyuncuoğlu'nun ‘Devekuslu Kabare’, Kemal Kocatürk'ün ‘Fehim Paşa Konağı’, Erhan Yazıcıoğlu'nun ‘Reis Bey’, Ali Gökmen Altuğ'un ‘Oyunun Oyunu’ ve Ragıp Yavuz'un ‘Radyonun İçindekiler’i sahneye taşıyacağı açıklandı. Emre Koyuncuoğlu'nun Devekuşlu Kabare repertuvardan çıkarıldı. Reis Bey, Oyunun Oyunu ve Radyonun İçindekiler henüz sahneye çıkmadı.

Zengin Mutfağı, İstanbul Efendisi, Ocak, Para, Şark Dişçisi, Vişne Bahçesi, Hıdrellez, Türkiye Kayası, Çürük Temel, Ölü Adamın Cep Telefonu, Kabare, Sirke Tadında Böğürtlen Reçeli, Yolcu, Lysistrata, Ateşli Sabır, İsimsiz, Vakti Geldi isimli oyunlar eski dönemden kalan oyunlardı, zaman zaman aylık programa alındı.  

" Dünya ile entegre olma yolunda tanınmış rejisörlerle işbirliği içinde olduklarını vurgulayan Yazıcıoğlu, Avrupalı yönetmenlerin çalışmalarının 2014 -2015 sezonu içinde seyirciyle buluşacağını söyledi." Bu kapsamda 2014-2015 sezonunda Makedon yönetmen Aleksandar Poposvki, Alman yönetmen Roberto Julie'nin oyunları izleyicilerle buluşacağı açıklandı. Roberto Julie'nin yapacağı oyun henüz sahneye çıkmadı. 'Londra'da yaşayan Türk çocuğu' olarak lanse edilen Serdar Biliş ve Kısasa Kısas'ı yöneten Zişan Uğurlu bu kapsamda isimleri anılması gereken yönetmenler.  Ancak listenin bu kadar dar ve böyle olması uluslararası ilişkilerin ne kadar zayıf olduğunu da gösterdi. 

Erhan Yazıcıoğlu döneminin oyunlar dışındaki hedefleri şunlardı:

“Gösterimlerimiz, Harbiye Muhsin Ertuğrul, Kadıköy Haldun Taner, Üsküdar Musahipzade Celâl ve Fatih Reşat Nuri sahnelerimizde Çarşamba’dan Cumartesi’ye; Kağıthane Sadabad, Ümraniye ve Gaziosmanpaşa sahnelerimizde ise Perşembe’den Cumartesi’ye dek sürecek. Pazar Günleri ise tüm sahnelerimiz çocuklara ayrıldı. Pazar günleri tüm sahnelerimizde 12:00 ve 15:00’te çocuk oyunları iki gösterim yapacak.”

Çocuklara önem veren(!) Erhan Yazıcıoğlu şu anda Zorlu'da sahnelenen Küçük Prens müzikalinde rol alıyor. Böyle bir müzikali kendi döneminde Şehir Tiyatroları'nda neden yapmadığı, kendisinin ve ekibinin iddialı çocuk oyunlarında rol almamış olmaları  benim aklımda soru işareti olarak kaldı.

 "Üsküdar Kerem Yılmazer Sahnesi, 100. Yıl Darülbedayi Atölyesi adı altında eğitim merkezi haline getirilecek. Kasım ayında hayata geçecek bu okula herkes katılabilecek ve burada çağdaş gösteri merkezi ve çocuk eğitim birimi aynı çatı altında buluşacak."

"100. Yıl Müzesi'nin kurulma çalışmaları devam ediyor."

"Muhsin Ertuğrul'un reji notlarından yola çıkılarak bir kitap hazırlanacak."

"9 adet tiyatro kitabı yayımlanacak."

"Beş açıkhava tiyatrosu İstanbullularla buluşacak."

"Bostancı Hali ise iki ayrı sahneye dönüştürülecek."

"Repertuardan kalkan oyunların kostüm ve aksesuarları amatör tiyatrolarla paylaşılacak."

"Alternatif tiyatrolarla, Şehir Tiyatroları'nı buluşturan bir festival yapılacak."

"Şehir Tiyatroları'nın Sözlü Tarihi başlıklı sempozyum yapılacak."

"100. yıl projeleri kapsamında görme engelliler için oyunlar ‘Radyo Tiyatrosu’ biçiminde kayda alınacak."

"Yıkılacağına dair tartışmaların sürdüğü Fatih Reşat Nuri sahnesinin ise meydan sahnesine dönüştürülecek".

"Genç Günler ve Çocuk Şenliği’nin ise süregeldiği gibi devam edecek"

"Emre Koyuncuoğlu’nun başında bulunduğu fakat iki yıldır etkinlik düzenlenmeyen Çağdaş Gösteri Merkezi’nin aktif hale getirilecek ve Çocuk Birimi’nin de Kerem Yılmazer çatısı altında bulunacak".

Erhan Yazıcıoğlu görevi boyunca 'doluluk oranı'nı başarısının kıstası olarak aldı. Kendine göre bir hesap yaparak bu artışı(!) tiyatro kapılarına astığı afişlerle duyurdu. Haftalık gösteri sayısını azalttı, Pazar matinelerini kaldırdı.

Levent Üzümcü'nün kurumdan ayrılışının kendisinden habersiz yapıldığını ileri sürerek ekip arkadaşları ile birlikte siyahlar giyerek basın toplantısı yaptı ve göz yaşı döktü. Ancak konuyu çok önceden bildiği Levent Üzümcü'nün bir ödül töreninde yaptığı konuşmada sahneye çıkarak Levent Üzümcü'ye sarılmasıyla ortaya çıktı.

Dönemi boyunca Genel Sanat Yönetmenliği olarak iki adet bildiri yayımlandı. Eleştirilere tahammülsüzlük üst boyutta idi. Kurumun işleyişini eleştirenler 'kifayetsiz muhteris' olarak suçlandı.  Kurumdan tekst isteyenler geri çevrildi. 

Erhan Yazıcıoğlu, hiçbir sezon açılışında görevinden istifa etme gerekçesi olarak ileri sürdüğü kadro, teşvik ve yönetmelik konularına ait hiçbir açıklama yapmadı. Ancak bu konuları özellikle görevinden ayrılması yaklaştıkça kendisi ile yapılan röportajlarda bol bol dile getirdi.

Erhan Yazıcıoğlu dönemi boyunca üst yönetimle gayet uyumlu çalıştığını, hiçbir baskı görmediğini açıkladı. Onun döneminde ödenekli tiyatrolarda 'muhalif olmanın ve mizahın ölçüsü olması gerektiği' anlayışı vurgulandı. 'Otosansür', 'törpüleme' gibi tiyatro dünyasına yeni söylemler hediye edildi. Cibali Karakolu'nun süresini uzattığı gerekçesi ile beş dakikalık hayat kadını sahnesi oyundan çıkarıldı.  GSY, Özgecan olayını protesto etmek için pankart açarak sahneye çıktı. Bu kadar hassas(!) olan GSY, başka konularda duruş gösteremedi. 10 Kasım'da Atatürk'ü anamadı meselâ.

Yazıcıoğlu döneminde oyun kalitesi düştü. Hedeflerin çoğu hayata geçirilemedi.

Erhan Yazıcıoğlu kendi döneminde kuruma verilen ödüller yönünden de şanslı idi. Ben oyunların hemen hepsini seyretmiş biri olarak verilen ödüllerin tiyatro camiasının kendisine sempatisi ve desteği olarak algıladım.  Erhan Yazıcıoğlu'nun kurumun aldığı ödüllerin arkasına geçip verdiği poz, onun dönemine ait aklımda kalan bir fotoğraftır.

Erhan Yazıcıoğlu döneminde senaryodan uyarlanan Şekerpare, benim tuhafıma giden bir oyun oldu. Kurum aklının ve stratejisinin de göstergesi oldu benim için. Erhan Yazıcıoğlu döneminde seçilen oyunların temel kriterinin 'çok ses çıkarma' olduğunu düşünüyorum. Onun döneminde İBB Şehir Tiyatroları ülkenin gündemi dışında kaldı, yeni bir genç bir oyun yazarı ya da genç bir yönetmen çıkaramadı, Türk Tiyatrosu'na ve tiyatro dünyamıza 'yeni' sayılabilecek hiç bir  katkı yapamadı, tiyatromuzun kendi kaynağına inemedi. Kurum, tiyatronun dünya vizyonu  ile yönetilemedi. Erhan Yazıcıoğlu, Darülbedayi ruhuna sarıldı. Ama kendisi başta olmak üzere Darülbedayi'nin ne olduğu, ne olması gerektiği, ne olabileceği konularında nostaljik söylem dışında bir şey bilenin olduğunu düşünmüyorum. Darülbedayi söylemi de harcandı.        

Erhan Yazıcıoğlu dönemini kayıp bir dönem olarak görüyorum. Kısaca hem zamana hem de Türk Tiyatrosu'na ve de 100 yıllık bir kuruma yazık oldu.



Melih Anık

1 yorum: