İBB Sosyal ve Kültür İşleri
Daire Başkanı Abdurrahman Şen
Seray Şahinler Demir ile yaptığı ve
Yeni Şafak'ta yayımlanan röportajda şunları söylemiş: 'Neden Necip Fazıl oynanmıyor diyenlerin hiç biri de Para oyununu
seyretmedi. Bizim özel gayret ve yönlendirmelerimizle gişede yüzde 65'i zor
yakaladık. Oyun Fatih'te ve Üsküdar'da yarı boş salona oynandı. Oyunu izleyin
bize öyle bir baskı yapın ki yazarın diğer oyunlarını da bekliyoruz deyin. İki
yıl oldu Reis Bey oyununu sahneye koyamadık.Hiçbir yönetmen yönetmeye
yanaşmadı. Son olarak bir sanatçımız ben niyetleniyorum dedi. Bu yıl biri
cesaretlenirse Reis Bey oynanacak.' Ben söylediklerini samimi ve ilginç
buldum. Düşüncelerimi paylaşmak istedim.
Necip Fazıl ismi ve fikirleri ülkemizde büyükçe bir kesim
için bayrak gibidir. Tiyatro dünyamızda da Necip Fazıl oyunlarının sahnelenmesi
bu bayrağın burca çekilmesi anlamına gelir. Ödenekli tiyatrolarımız yâni
bütçesi iktidarların elinde olan tiyatrolarımız için bu bir göstergedir. Necip
Fazıl oyunu oynamak, iktidarın o tiyatrodaki gücünün ve/veya tiyatro
yönetiminin de iktidar ile uzlaşma niyetinin göstergesi hâline gelmiştir. Hangisi daha önce gelmiştir bence çok önemli
değil Nâzım Hikmet ismi de başka bir kesim için bayraktır. Onun oyunlarının
sahnelenmesi için de Necip Fazıl oyunları için söylediklerim geçerlidir.
Ödenekli tiyatro yönetimleri sonunda bir denge bulmuşlar Necip Fazıl yanında
Nâzım Hikmet, Nâzım Hikmet yanında Necip Fazıl oyunu sahnelemişlerdir. Bence gerek Nâzım Hikmet gerekse Necip Fazıl
iyi tiyatro yazarları değildir. Ama bu çekişme içinde bu gerçeğin hiç önemi
yoktur zira bu hususta konu tiyatro değildir.
Abdurrahman Şen çok samimi itiraflarda bulunmuş. Necip Fazıl
oyunu isteyenler örneğin en son sahnelenen Para isimli oyununu seyretmemiş.(Ben
seyrettim ve yazdım. Ama ben İBBŞT'nın tercih ettiği bir yazar değilim.) Bu
oyunda 'doluluk oranı', 'özel gayret ve
yönlendirmelerle' yüzde 65 olmuş. Ben bu 'özel gayret ve yönlendirmelerin' ne
olduğunu merak ettim. (Keşke Seray Şahinler Demir sormuş olsaydı.) Benim aklıma
toplu satış, otobüsle seyirci taşıma, oyunu aylık programa aldırma gibi
hususlar geldi. O dönemin GSY(Erhan Yazıcıoğlu) biliyordur herhalde. Ama
anlaşıldı ki ödenekli tiyatroda repertuvar ve program yapımında ve de doluluk
oranında 'özel gayret ve yönlendirme'
oluyormuş.
Şen 'bize öyle baskı yapın ki yazarın diğer oyunlarını da
bekliyoruz mesajını alalım' demiş. Demek
ki seyirci bastırırsa ödenekli tiyatro buna uyacak. Şen'in bu ifadesinden bir
kesim gazetede çıkan yorum ve haberleri bu anlamda bir baskı oluşturmaya yönelik diye 'okuma'ya
başladım. Ama her baskının aynı değerde olmadığını da anladım. Örneğin AKM
konusunda seyircinin ve bir kesim basının yıllardır sürmekte olan açılsın baskıları Necip Fazıl oyunu oynansın
baskıları kadar kuvvetli sayılmıyor.
Şen'in ilgimi çeken
itirafı Necip Fazıl'ın Reis Bey oyununu yönetecek yönetmen bulamadıkları
hususundaki beyanı oldu. Bildiğim
kadarıyla Erhan Yazıcıoğlu yöneteceğini söylemişti. Demek ki kendini feda etmiş(!)
Erhan Bey! 'Üç konu'da bir şeyler kazanacağını düşünerek mi yaptı acaba? (Erhan
Bey üstünde hiç bir baskı olmadığını söylüyordu değil mi?) Şimdi o gidince yeni
bir cesur(!)adam aranıyor demek ki. İyi
de İBBŞT, kurum dışından yönetmen getirmiyor mu? Bu konuda 'gayret ve yönlendirmeler' işe yaramıyor mu? Necip
Fazıl oyunları için dışarıdan da mı yönetmen bulunamıyor?
Ben de size bir itirafta bulunmak istiyorum. Ben bu Nâzım
Hikmet, Necip Fazıl dengesinden
sıkıldım. Türk Tiyatrosu'nun işi gücü yokmuş gibi bu iki yazar üzerinden denge
tutturma oyunu canımı sıkıyor. Hem de başarılı olmayan tiyatro oyunları konu
edilerek. Ben meselâ Necip Fazıl'ın fikir
hayatından derlenerek yapılacak bir sahne eserini, oyunlarına tercih ederim, Nâzım Hikmet'in şiirlerinden yapılan sahnelemeleri
tercih ettiğim gibi. Yok mu yapacak birileri? Aslında önce 'tiyatro' konuşalım. 'Estetiği önceleyen sanat kaygısı güden bir anlayışın olması lâzım'.
Abdurrahman Şen de aynı şeyleri söylüyor zaten.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder