Geçenlerde üç genç ile tanıştım. Sohbet ederken tiyatro
kursuna gittiklerini söylediler. (Kursun ismi bende saklı) Kursa beş ay için
dört bin lira ödediklerini öğrendim. Gençlerin eğitimini merak ettim. Üçü de
üniversite tahsilli idi. Hatta biri master yapmış diğeri kendi alanında
doktorasını yapıyordu. Tiyatroya kapılmışlardı, ondan kopamıyorlardı. Hatta onlara
'yüz verdiğini' hissederlerse esas eğitimlerini bırakacak kadar da
kaptırmışlardı kendilerini tiyatroya. Onlara tiyatro âleminin bekledikleri gibi
çıkmayabileceğini söyledim. Ben üniversite mezuniyetimden sonra Belediye
Konservatuvar sınavlarına kayıt yaptırdım ama sınava girmedim kendi mesleğimde master
yaptım. Tiyatro hayatımın renklerinden biri oldu. Meslek hayatımda yararını çok
gördüm. Yıllar sonra tiyatro âlemine daha yakın olunca bu âlemin bize özgü
kuralları olduğunu gördüm. Bu kurallar bize özgü 'dev'ler yaratmıştı. Dünyayı
tanıdıkça Türkiye için doğru bir karar verdiğime inanıyorum ama çok sevdiğim
tiyatroyu bu ülkede dünya standartlarında yapamayacağımı görmek beni üzüyor. Tiyatro ile
konulara geniş bir vizyondan bakmaya çalışıyorum. Tiyatro kursları bana sıkışmışlık
duygusu veriyor. Çaresizliğin çaresi sanki.
Ben büo'dan önce de tiyatroya meraklıydım. büo beni bulmadı ben büo'ya gittim. Benden önce büo yoktu. Kurucularından biriyim. Orada birbirimize bir şeyler öğrettik. Bugün tiyatro üzerine yazıyorsam kırk yılda okuduğum yüzlerce kitap, seyrettiğim yüzlerce oyun, gezdiğim onlarca ülke ve de hayat tecrübemden öğrendiklerimle yazıyorum. Hem kendi başıma yazıyorum başkaları okursa okur. Kimsenin parasını almıyorum kimseye de doğrularımı dayatmıyorum. Kendime tiyatrocu dersem saygı duyduğum tiyatroculara ayıp etmiş olurum. Tiyatro kursları öyle mi?
Yetişkinler için tiyatro kursları bir kaç grupta toplanabilir.
Mesleği olmayanlar, mesleği olup işi olmayanlar, konservatuvara hazırlananlar, tiyatro
ile ilgili bir bölümü kazanmayanlar, işi
olup da tiyatro sevenler, sosyal çevre arayanlar bu kurslara gidiyor. Dizi ve film oyunculuğunun da zihinlerin bir tarafında
olduğunu söylemeliyim. Bazı tiyatro topluluklarının oyunlarda para vermeyip
oyunculara dizi oyunculuğunu havuç gibi sallandırdıkları da duyumlarım
arasında. Gençler de birinin eteğine tutunmak istiyor doğal olarak. Kurslar bu
eteğe tutunmanın yollarından biri.
Son yıllarda o kadar kurs açıldı ki tiyatronun bu kadar oyuncuya ihtiyacı var mı diye de düşünüyorum. Benim cevabım kesin: YOK. Bu kadar eğitici var mı? Yok! Bana da ara sıra teklif gelir, kursta sen de eleştiri dersi ver diye. Şimdiye kadar kabul etmedim. Zira 'ders vermek' çok önemli bir şey.
Kurs açanların bir mazereti var, eğitimli oyuncu
bulamıyorlarmış. Konservatuvar eğitimleri çok kötüymüş. O zaman kendi
oyuncularını kendileri yetiştirmek zorunda kalıyorlarmış. Bunu da hiç
konservatuvara gitmemiş eğiticiler söylüyor. Ama bu noktada tehlikeli bir gidişatı
görüyorum. Herkes kendi standardını
belirlemiş ona göre oyuncu yetiştirmeye 'soyunuyor'. Bu giderek kendi oyuncu
militanını yetiştirmeye kadar gider.
Kurs eğitmen kadrolarına bakıyorum. Pek çoğu kendisi 'ham' hocalardan oluşuyor. Kurs açınca hoca oluyorlar. Pek tabii ki iyi
oyuncu, tiyatrocu olan hocaların ders verdiği kurslar da var. Ama iyi oyuncu,
tiyatrocu olmak doğru bir akademik program hazırlandığının garantisi midir? Bu
kurslarda ders verenlerin eğitim ile ilgili 'formasyonları' ne kadar
yeterlidir? Mekân dahil tüm olanakları
nasıldır? Eğitim bu kadar basite alınacak bir şey midir?
İBBŞT kurs açmış ilk katılımcılar dört ayda 'mezun' olmuş.
Bakmışlar ki dört ay az, ikinci dönemi altı ay yapmışlar. Buna gâvur eşeği üzerinde öğrenmek denmez mi?
İBB Gösteri Sanatları Atölyesi'nin de bir iddiası var: açtıkları kurslarda
yetişenler bir süre sonra açılacak Belediye Konservatuvarı'nda Hoca
olacaklarmış. Kendilerinden yetişen yönetmen ve dramaturgları başka
tiyatroların kullanımına verebilirlermiş. Kendi eğitimlerinde yazılan oyunları
diğer tiyatro topluluklarına vereceklermiş. İBBŞT'nın repertuvarına o oyunlar girerse hiç
şaşmam. Bu nasıl bir iddiadır? Bu akademik eğitimi basite almaktır! Onların gerekçesi de aynı:
kendi kafalarına göre eğitim verilmiyormuş konservatuvarda. Kendi
tiyatrocularını kendilerini yetiştireceklermiş. Bunun sonu nereye varır? Şunu
hatırlatmak isterim ki kendi kurslarını övenler başka kursların da geçerli
olduğunu kabul etmek zorunda kalırlar.
Geçenlerde SAKM girişinde o kurslarından yetişenlerin
mezuniyet oyunları afişlerine baktım. Oyunların oyuncu kadrolarını inceledim.
Pek az isim piyasada. Çoğu mezun yok olmuş. Ülkemizde kurslarla ne umutlar yok
olmuştur. Aileler çocuğum oyuncu olacak diye ne paralar harcamıştır kim bilir?
Tiyatro kursları standartları olmayan bir parkurdur. Her meslekte olduğu gibi standardı olmayan
eğitim işe yaramaz. Ama diyeceksiniz ki tiyatro ödüllerinin de standardı yok.
Evet her konudaki standartsızlık tiyatromuzu vuruyor. Kurs açanlar da
standartlardan yakınıyor. Neylersiniz, böyle başa böyle traş ya yumurta mı
tavuktan tavuk mu yumurtadan? Bir de şu var, ülkenin seviyesi bileşik kaplar gibidir. Kaplardaki seviye aynıdır.
Melih Anık
Merhaba,
YanıtlaSil"Tiyatro kursu" çekici değil, itici bir söz ve bu sözle birlikte tiyatro sanatına adım atan kişinin evreni zenginleşemez. Bu bağlamda, Melih Anık'ın bu yazısını (da) anlayarak, benimseyerek, içselleştirerek, ders çıkararak okudum. Ben, yazıyı defalarca okuyup, neredeyse ezberledim. Siz de, defalarca okuyup, neredeyse ezberleyin...
Hilmi Bulunmaz