31 Ocak 2016 Pazar

Tiyatro Kursları

Geçenlerde üç genç ile tanıştım. Sohbet ederken tiyatro kursuna gittiklerini söylediler. (Kursun ismi bende saklı) Kursa beş ay için dört bin lira ödediklerini öğrendim. Gençlerin eğitimini merak ettim. Üçü de üniversite tahsilli idi. Hatta biri master yapmış diğeri kendi alanında doktorasını yapıyordu. Tiyatroya kapılmışlardı, ondan kopamıyorlardı. Hatta onlara 'yüz verdiğini' hissederlerse esas eğitimlerini bırakacak kadar da kaptırmışlardı kendilerini tiyatroya. Onlara tiyatro âleminin bekledikleri gibi çıkmayabileceğini söyledim. Ben üniversite mezuniyetimden sonra Belediye Konservatuvar sınavlarına kayıt yaptırdım ama sınava girmedim kendi mesleğimde master yaptım. Tiyatro hayatımın renklerinden biri oldu. Meslek hayatımda yararını çok gördüm. Yıllar sonra tiyatro âlemine daha yakın olunca bu âlemin bize özgü kuralları olduğunu gördüm. Bu kurallar bize özgü 'dev'ler yaratmıştı. Dünyayı tanıdıkça Türkiye için doğru bir karar verdiğime inanıyorum ama çok sevdiğim tiyatroyu bu ülkede dünya standartlarında  yapamayacağımı görmek beni üzüyor. Tiyatro ile konulara geniş bir vizyondan bakmaya çalışıyorum. Tiyatro kursları bana sıkışmışlık duygusu veriyor. Çaresizliğin çaresi sanki.    

 Dört bin lirayı duyunca tiyatro kursları üzerine düşünmeye başladım. Konu ile ilgili bir kaç twit yazdım. Nereden ses gelecek hatta sessizlik olacak diye de beklemeye başladım. Sessizlik sestir benim ülkemde.  Beni büo geçmişimi hatırlatarak vurmaya çalışan(lar) oldu. Sen de tiyatroya büo ile başlamışsın şimdi tiyatro konusunda ahkâm kesiyorsun demeye getiriyorlardı. Açıklamam lâzım.

Ben büo'dan önce de tiyatroya meraklıydım. büo beni bulmadı ben büo'ya gittim. Benden önce büo yoktu. Kurucularından biriyim. Orada birbirimize bir şeyler öğrettik. Bugün tiyatro üzerine yazıyorsam kırk yılda okuduğum yüzlerce kitap, seyrettiğim yüzlerce oyun, gezdiğim onlarca ülke ve de hayat tecrübemden öğrendiklerimle yazıyorum. Hem kendi başıma yazıyorum başkaları okursa okur. Kimsenin parasını almıyorum kimseye de doğrularımı dayatmıyorum. Kendime tiyatrocu dersem saygı duyduğum tiyatroculara ayıp etmiş olurum. Tiyatro kursları öyle mi?

Yetişkinler için tiyatro kursları bir kaç grupta toplanabilir. Mesleği olmayanlar, mesleği olup işi olmayanlar, konservatuvara hazırlananlar, tiyatro ile ilgili bir bölümü kazanmayanlar,  işi olup da tiyatro sevenler, sosyal çevre arayanlar bu kurslara gidiyor.  Dizi ve film oyunculuğunun da zihinlerin bir tarafında olduğunu söylemeliyim. Bazı tiyatro topluluklarının oyunlarda para vermeyip oyunculara dizi oyunculuğunu havuç gibi sallandırdıkları da duyumlarım arasında. Gençler de birinin eteğine tutunmak istiyor doğal olarak. Kurslar bu eteğe tutunmanın yollarından biri.

Son yıllarda o kadar kurs açıldı ki tiyatronun bu kadar oyuncuya ihtiyacı var mı diye de düşünüyorum. Benim cevabım kesin: YOK.  Bu kadar eğitici var mı? Yok! Bana da ara sıra teklif gelir, kursta sen de eleştiri dersi ver diye. Şimdiye kadar kabul etmedim.  Zira 'ders vermek' çok önemli bir şey.

Kurs açanların bir mazereti var, eğitimli oyuncu bulamıyorlarmış. Konservatuvar eğitimleri çok kötüymüş. O zaman kendi oyuncularını kendileri yetiştirmek zorunda kalıyorlarmış. Bunu da hiç konservatuvara gitmemiş eğiticiler söylüyor. Ama bu noktada tehlikeli bir gidişatı görüyorum.  Herkes kendi standardını belirlemiş ona göre oyuncu yetiştirmeye 'soyunuyor'. Bu giderek kendi oyuncu militanını yetiştirmeye kadar gider.

Kurs eğitmen kadrolarına bakıyorum. Pek çoğu kendisi  'ham' hocalardan oluşuyor.  Kurs açınca hoca oluyorlar. Pek tabii ki iyi oyuncu, tiyatrocu olan hocaların ders verdiği kurslar da var. Ama iyi oyuncu, tiyatrocu olmak doğru bir akademik program hazırlandığının garantisi midir? Bu kurslarda ders verenlerin eğitim ile ilgili 'formasyonları' ne kadar yeterlidir?  Mekân dahil tüm olanakları nasıldır? Eğitim bu kadar basite alınacak bir şey midir?

İBBŞT kurs açmış ilk katılımcılar dört ayda 'mezun' olmuş. Bakmışlar ki dört ay az, ikinci dönemi altı ay yapmışlar.  Buna gâvur eşeği üzerinde öğrenmek denmez mi? İBB Gösteri Sanatları Atölyesi'nin de bir iddiası var: açtıkları kurslarda yetişenler bir süre sonra açılacak Belediye Konservatuvarı'nda Hoca olacaklarmış. Kendilerinden yetişen yönetmen ve dramaturgları başka tiyatroların kullanımına verebilirlermiş. Kendi eğitimlerinde yazılan oyunları diğer tiyatro topluluklarına vereceklermiş.  İBBŞT'nın repertuvarına o oyunlar girerse hiç şaşmam. Bu nasıl bir iddiadır? Bu akademik eğitimi  basite almaktır! Onların gerekçesi de aynı: kendi kafalarına göre eğitim verilmiyormuş konservatuvarda. Kendi tiyatrocularını kendilerini yetiştireceklermiş. Bunun sonu nereye varır? Şunu hatırlatmak isterim ki kendi kurslarını övenler başka kursların da geçerli olduğunu kabul etmek zorunda kalırlar.

Geçenlerde SAKM girişinde o kurslarından yetişenlerin mezuniyet oyunları afişlerine baktım. Oyunların oyuncu kadrolarını inceledim. Pek az isim piyasada. Çoğu mezun yok olmuş. Ülkemizde kurslarla ne umutlar yok olmuştur. Aileler çocuğum oyuncu olacak diye ne paralar harcamıştır kim bilir?

Tiyatro kursları standartları olmayan bir parkurdur.  Her meslekte olduğu gibi standardı olmayan eğitim işe yaramaz. Ama diyeceksiniz ki tiyatro ödüllerinin de standardı yok. Evet her konudaki standartsızlık tiyatromuzu vuruyor. Kurs açanlar da standartlardan yakınıyor. Neylersiniz, böyle başa böyle traş ya yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan? Bir de şu var, ülkenin seviyesi bileşik kaplar gibidir. Kaplardaki seviye aynıdır.


Melih Anık     

1 yorum:

  1. Merhaba,

    "Tiyatro kursu" çekici değil, itici bir söz ve bu sözle birlikte tiyatro sanatına adım atan kişinin evreni zenginleşemez. Bu bağlamda, Melih Anık'ın bu yazısını (da) anlayarak, benimseyerek, içselleştirerek, ders çıkararak okudum. Ben, yazıyı defalarca okuyup, neredeyse ezberledim. Siz de, defalarca okuyup, neredeyse ezberleyin...

    Hilmi Bulunmaz

    YanıtlaSil