10 Aralık 2015 Perşembe

Ekip Tiyatro'nun Avrupa'sını Seyretme Serüvenim

Avrupa'yı seyretme sürecim serüven gibi oldu. Bu yazı bu serüveni anlatır.  

Sezon başında topluluklar yeni oyunlarını açıkladıklarında ilgimi çeken oyunlardan biri Avrupa olmuştu. Bunun en önemli nedeni yazarının David Greig olmasıdır. Avrupa'nın gösteri tarihlerini takip etmeye başladım. İstanbul'a dönüşüm Aralık başını bulunca tiyatro seyir programım da sıkıştı. Bu nedenle Avrupa'yı ilk önüme çıktığı tarih olan 8 Aralık'da seyretmek istedim. Daha önceden tanıdığım bir oyuncuya mesaj atarak o akşam kapıda kalmayacağımın garantisini almak istedim. Bana sandalye koyacak bile yer olmadığını söyledi. Bu noktada bir açıklama yapmak isterim. Seyretmek istediğim oyunlar için davetiye beklemiyor kendi biletimi alıyorum. Ancak oyuna bilet bulma güçlüğü varsa bu tür temaslara geçiyorum. Bu durumda da karşımdaki kişiden bir jest bekliyorum. Bu 'jest' davetiye değil, genellikle her tiyatroda olan son dakika için ve sınırlı sayıda saklanmış koltuklardan birinin para ödemem koşuluyla tahsisi ya da benim için konulacak biletli bir sandalye. Kendine göre kişisel bir nedeni yoksa(oyunu seyretmemi istememek, benim bilmediğim şahsıma karşı bir tavır, ya da uğraşmaya üşenmek) hep olumlu sonuç aldım. Mesaj gönderdiğim kişi de -aklımca- böyle samimiyetine inandığım biri idi. Doğrusunu isterseniz oyuncunun bu davranışı karşısında pişman oldum.  Oyunu seyretmek için hevesim de kaçtı. Eşim internetten bilet alma konusuna yakın olmamasına karşın 'internetten bilet satılmıyor mu oraya baksana' dedi. Aklıma gelmemiş olmasına şaşırdım. Ama gelse bile biletix gibi kurumların bilet fiyatı üzerinden aldıkları fahiş hizmet bedeline de iyi bakmayan biriyim. (Bu oyunda bilet 40 lira, biletix 48 lira alıyor.)  Neyse 'düştük bir kere' dedim internet sitesine girdim baktım bilet var. O zaman 'akşam olsun hevesim gelirse kapıya gider bilet alırım' dedim. Oyun başlama saatinden yarım saat önce gişenin kapısındaydım. Gişedeki görevli mânası olmayan bir yüzle  'maalesef oyuna yer olmadığını' söyledi. Denemek istedim 'Hiç imkânı yok mu?' O sanırım zevk almaya başladı. "Yok, 22'sinde gelin" Ben "Biletix'de yer var görünüyordu?" diye bir deneme daha yaptım. O daha da keyiflendi "Oyun günü biletix'den satış olmuyor" dedi. Herkesin kendine göre bir işkence anlayışı var. 'Peki' dedim. Eve dönme yolunda Galatasaray Lisesi önüne geldiğimde saat 20:12 idi. Biletix'i bir kere daha deneyeyim dedim. Denedim.  O sırada ben kredi kartı vb işlemlerle uğraşırken yanıma gelen tinerci çocuğa başımdan gitsin diye cebimde bulduğum beş lirayı verdim. Aa bilet var.. Hatta 'dokuz bilet' sınırına kadar alabiliyorum. Yer gani yâni. (Ben de bir tuhafım. Al biletini çık ne kontrol ediyorsun!) Neyse biletimi aldım. 48 lira biletix'e beş lira da tinerciye.. Toplam 53 liraya mal oldu oyun. Yol parasını, daha da önemlisi zamanımın değerini katmıyorum. Saat 20:23 oldu. Hızlı adımlarla Garaj İstanbul'a döndüm. Gişede işkence sonrası keyfi içindeki görevliye cep telefonuma gelmiş onay kodunu gösterdim. İnanamadı. (Belki de üzüldü.) Ekrandan ismimi aradı bulamadı. Ama onay kodunu önündeki deftere yazdı.  'Buyurun' dedi girişi gösterdi. Buyurdum. 'Buyurur'ken gişeciye 'söylediğin hiç bir şey doğru çıkmadı' dedim keyifle. Kapıda duran başka biri her halde gişeciden gizli işareti aldığı için bana gözleriyle 'geç' yaptı geçtim salona girdim. Salonda bir faaliyet bir faaliyet.. Salona ilave olarak normal sandalyeler, bar sandalyeleri taşınıyordu. (Fotoğrafını çektim yazıya ekledim) Maşallah daha çok olsun. İçimden mesaj attığım o oyuncuya dedim ki 'E be evlâdım bana bir sandalye hatta ayakta duracak bir yer bulamadın öyle mi?' Zaten yerler numarasız. Yeter ki içinde gelsin. Demek ki gelmemiş.



Oyunun ilk yarısında ona hak vermedim değil. Utanmış olmalı oynadığı oyundan. Herhalde seyretmemi istemedi. Oyun arasında yanımdaki gençlere sordum  'Nasıl karar verdiniz bu oyuna gelmeye?' diye. Tanıdığım ve sevdiğim bir yönetmen okullarında hocaymış, o ödev olarak vermiş bu oyunu seyretmelerini. (O yönetmene Ekip Tiyatro ödül vermeli bence. Başka türlü kime oynayabilirler bu oyunu! Benim gibilere, arkadaş dost jüri üyelerine.. ) Kimi sevgilisini kimi arkadaşını kimi annesini almış da gelmişti. Bana 'bu akşam bu salonun çoğu öğrenci' dediler. Tesadüfen hepsi de aynı seçmeli dersi alıyorlarmış. Benim sayemde birbirlerini tanıdılar, selamlaştılar.  İçlerinden biri 'müsamere gibi' dedi oyun için, diğeri 'amatör tiyatro gibi'. (Amatör tiyatroya profesyonel tiyatro parası ödedim.) Diğerleri başlarıyla onayladı. Oyun sonrası çıkışta konuşmalara kulak misafiri oldum. Oyunu beğeneni  duymadım. Bazısı oyunun kötülüğünü metne bağlıyordu.  

Onlar için oyun yazacağım. Okurlar mı bilmem.

Melih Anık


Not: Avrupa'nın dolu oynadığı duyumunu aldığım için böyle bir talepte bulunmuştum. Ders almanın yaşı yok.   

2 yorum:

  1. Merhaba,

    Gülsüz diken bahçesi gibi acıtıcı görünümü bulunan Türkiye tiyatrosuna gül kokusu serpen bu yazıyı okuduğum için mutluyum...

    Hilmi Bulunmaz

    YanıtlaSil
  2. Mükemmel bir paylaşım olmuş, mutlaka okunmalı. Çok teşekkürler. Tiyatro Kursu İzmir

    YanıtlaSil