Avrupa'yı seyretme sürecim serüven gibi oldu. Bu yazı bu
serüveni anlatır.
Sezon başında topluluklar yeni oyunlarını
açıkladıklarında ilgimi çeken oyunlardan biri Avrupa olmuştu. Bunun en önemli
nedeni yazarının David Greig olmasıdır. Avrupa'nın gösteri tarihlerini takip
etmeye başladım. İstanbul'a dönüşüm Aralık başını bulunca tiyatro seyir
programım da sıkıştı. Bu nedenle Avrupa'yı ilk önüme çıktığı tarih olan 8
Aralık'da seyretmek istedim. Daha önceden tanıdığım bir oyuncuya mesaj atarak o
akşam kapıda kalmayacağımın garantisini almak istedim. Bana sandalye koyacak
bile yer olmadığını söyledi. Bu noktada bir açıklama yapmak isterim. Seyretmek
istediğim oyunlar için davetiye beklemiyor kendi biletimi alıyorum. Ancak oyuna
bilet bulma güçlüğü varsa bu tür temaslara geçiyorum. Bu durumda da karşımdaki
kişiden bir jest bekliyorum. Bu 'jest' davetiye değil, genellikle her tiyatroda
olan son dakika için ve sınırlı sayıda saklanmış koltuklardan birinin para
ödemem koşuluyla tahsisi ya da benim için konulacak biletli bir sandalye. Kendine
göre kişisel bir nedeni yoksa(oyunu seyretmemi istememek, benim bilmediğim şahsıma
karşı bir tavır, ya da uğraşmaya üşenmek) hep olumlu sonuç aldım. Mesaj
gönderdiğim kişi de -aklımca- böyle samimiyetine inandığım biri idi. Doğrusunu
isterseniz oyuncunun bu davranışı karşısında pişman oldum. Oyunu seyretmek için hevesim de kaçtı. Eşim internetten bilet alma konusuna yakın olmamasına karşın 'internetten
bilet satılmıyor mu oraya baksana' dedi. Aklıma gelmemiş olmasına şaşırdım. Ama
gelse bile biletix gibi kurumların bilet fiyatı üzerinden aldıkları fahiş
hizmet bedeline de iyi bakmayan biriyim. (Bu oyunda bilet 40 lira, biletix 48
lira alıyor.) Neyse 'düştük bir kere'
dedim internet sitesine girdim baktım bilet var. O zaman 'akşam olsun hevesim gelirse
kapıya gider bilet alırım' dedim. Oyun başlama saatinden yarım saat önce
gişenin kapısındaydım. Gişedeki görevli mânası olmayan bir yüzle 'maalesef oyuna yer olmadığını' söyledi. Denemek
istedim 'Hiç imkânı yok mu?' O sanırım zevk almaya başladı. "Yok, 22'sinde
gelin" Ben "Biletix'de yer var görünüyordu?" diye bir deneme
daha yaptım. O daha da keyiflendi "Oyun günü biletix'den satış
olmuyor" dedi. Herkesin kendine göre bir işkence anlayışı var. 'Peki'
dedim. Eve dönme yolunda Galatasaray Lisesi önüne geldiğimde saat 20:12 idi.
Biletix'i bir kere daha deneyeyim dedim. Denedim. O sırada ben kredi kartı vb işlemlerle uğraşırken
yanıma gelen tinerci çocuğa başımdan gitsin diye cebimde bulduğum beş lirayı
verdim. Aa bilet var.. Hatta 'dokuz bilet' sınırına kadar alabiliyorum. Yer
gani yâni. (Ben de bir tuhafım. Al biletini çık ne kontrol ediyorsun!) Neyse
biletimi aldım. 48 lira biletix'e beş lira da tinerciye.. Toplam 53 liraya mal
oldu oyun. Yol parasını, daha da önemlisi zamanımın değerini katmıyorum. Saat
20:23 oldu. Hızlı adımlarla Garaj İstanbul'a döndüm. Gişede işkence sonrası
keyfi içindeki görevliye cep telefonuma gelmiş onay kodunu gösterdim.
İnanamadı. (Belki de üzüldü.) Ekrandan ismimi aradı bulamadı. Ama onay kodunu önündeki
deftere yazdı. 'Buyurun' dedi girişi
gösterdi. Buyurdum. 'Buyurur'ken gişeciye 'söylediğin hiç bir şey doğru
çıkmadı' dedim keyifle. Kapıda duran başka biri her halde gişeciden gizli
işareti aldığı için bana gözleriyle 'geç' yaptı geçtim salona girdim. Salonda
bir faaliyet bir faaliyet.. Salona ilave olarak normal sandalyeler, bar
sandalyeleri taşınıyordu. (Fotoğrafını çektim yazıya ekledim) Maşallah daha çok
olsun. İçimden mesaj attığım o oyuncuya dedim ki 'E be evlâdım bana bir
sandalye hatta ayakta duracak bir yer bulamadın öyle mi?' Zaten yerler
numarasız. Yeter ki içinde gelsin. Demek ki gelmemiş.
Oyunun ilk yarısında ona hak vermedim değil. Utanmış
olmalı oynadığı oyundan. Herhalde seyretmemi istemedi. Oyun arasında yanımdaki
gençlere sordum 'Nasıl karar verdiniz bu
oyuna gelmeye?' diye. Tanıdığım ve sevdiğim bir yönetmen okullarında hocaymış,
o ödev olarak vermiş bu oyunu seyretmelerini. (O yönetmene Ekip Tiyatro ödül
vermeli bence. Başka türlü kime oynayabilirler bu oyunu! Benim gibilere, arkadaş dost jüri üyelerine.. ) Kimi sevgilisini kimi
arkadaşını kimi annesini almış da gelmişti. Bana 'bu akşam bu salonun çoğu
öğrenci' dediler. Tesadüfen hepsi de aynı seçmeli dersi alıyorlarmış. Benim sayemde
birbirlerini tanıdılar, selamlaştılar. İçlerinden biri 'müsamere gibi' dedi oyun için, diğeri 'amatör tiyatro gibi'. (Amatör tiyatroya profesyonel tiyatro parası
ödedim.) Diğerleri başlarıyla onayladı. Oyun sonrası çıkışta konuşmalara
kulak misafiri oldum. Oyunu beğeneni duymadım.
Bazısı oyunun kötülüğünü metne bağlıyordu.
Onlar için oyun yazacağım. Okurlar mı bilmem.
Melih Anık
Not: Avrupa'nın dolu oynadığı duyumunu aldığım için böyle
bir talepte bulunmuştum. Ders almanın yaşı yok.
Merhaba,
YanıtlaSilGülsüz diken bahçesi gibi acıtıcı görünümü bulunan Türkiye tiyatrosuna gül kokusu serpen bu yazıyı okuduğum için mutluyum...
Hilmi Bulunmaz
Mükemmel bir paylaşım olmuş, mutlaka okunmalı. Çok teşekkürler. Tiyatro Kursu İzmir
YanıtlaSil