Tiyatromuzun seviyesinin çok yüksek
olmadığı meydanda. Ama oyuncu olmak isteyen çok, tiyatro yapmak isteyen çok. Oyun
yazan çok. Talep yüksek olunca arz da çoğalıyor. Yazarlık, oyunculuk
atölyeleri, kurslar, okullar açılıyor ardı ardına. Herkes yönetmen, herkes oyuncu.
Okumadan yazan, yaşamadan oynayan, bir oyun yönetti diye kartvizitinde yönetmen
yazanların ülkesi burası. Ortaya çıkanın düzeyi de ona göre.
Tiyatronun tüm bileşenleri aynı
düzeyde aslında. Bu kara düzen, ödülleri, jürileri de etkiliyor. Eleştirinin bundan
pay almaması beklenemez. Eleştirmenlik demedim eleştiri dedim. Eleştirmenin
sadece adı var bu ülkede, bir de adına ‘birlik’ denilen derneği. İşte bu derneğin başı (Üstün Akmen), Oyun
Dergisi’nin 22. Sayısında bir ‘Başyazı’ yazmış. Adımı vermeden aklınca bana ‘giydirmiş’(?)
Her şeyden önce ‘eleştirmenlerin
başı’nın böyle bel altından vurmamasını ve söyleyeceklerini açık ve net
yazmasını beklerim. Ben, yâni ‘serzenişlerini
blokunda yazıya dönüştüren BEN’ ‘bermutat’ birliklerini ‘suçlamışım’. Yâni ben hep ‘suçlayan’ biriyim
Üstün Bey’e göre. Onlar(yâni TEB’in
eleştirmenleri) ‘eleştiriyi saldırı,
küçümseme, suçlama, başka bir eleştirmeni ezme, yok etme sanan, içgüdüsü bu yolda
gelişmiş olanlara karşı ödün vermemeye kararlıyız’ diye buyurmuş. Kendi
içine kapalı derneğin başının, intihal yapmasını, bir yazıdan iki eleştiri
çıkarmasını ortaya çıkaran beni susturmaya çalışmasını anlıyorum. Yazısı ‘hezeyan’ olmuş
der geçerim. AKM’ni de işgal edecekti bu zat, açıkladı yapamadı. Çağrısının
altına imza atanların sayısı TEB üyesinin sayısından az. Beni duvara ‘çivileyecekti’, yapamadı. SAKM
jürisini bırakacağını açıklamıştı. Bırakmayacak ki, jürilerden 10 TL’ya bilet
satın almalarını isteyen alternatif tiyatroları
‘biz de sizi değerlendirmeye
almayız’ diye tehdit etmiş. Eleştirmenlerin başı tiyatrocular arasındaki dâvaya müdahil olup bir taraf lehine bir de ısmarlama mütalaa yazmıştı. Eleştiriyi tehdit hâline getiren bir
eleştirmenlerin başının önce kendisine bakmasını tavsiye ederim.
Ama dediğimi yapmak zorunda kalmış ve genç eleştirmenler için bir ödül tesis etmiş
olduklarını açıklamış. Bunu da Oyun Dergisi’ndeki başyazısında yapmış. Derneğin
internet sayfasında çağrı yok. Her tiyatro sitesine yazısını gönderen kendi bile yazılarında konuya değinmiyor.Dernek, genç eleştirmenlere ilişkin çağrıyı internetteki tiyatro sitelerine, dergilere de göndermemiş. Bu durumda
kimse yazı göndermezse Hami Çağdaş’ı
tanık göstererek genç eleştirmenlere çağrı yapmanın boşa kürek çekmek olduğunu
kanıtlamış olacak. Ama bu arada TEB’in daha önce bu konuyla ilgili hiç bir şey
yapmadığını itiraf etmiş olduğunun farkında değil. Yâni dostlar alış verişte görsün anlayışı.
İşte bu anlayış eleştiriyi de bozan anlayıştır. Katıldığım o toplantıda söylemediğim
ama Üstün Akmen’in söylediğimi söylediği cümleyi şimdi söyleyeyim: Tiyatro
eleştirisi TEB nedeniyle kokmaktadır. Sadece eleştiri mi? Tiyatro ödülleri de,
oyunları da. Zira eleştiri elindeki gücü tiyatroya, kişilere ayar vermek için kullanılıyorsa orada bir şeyler bozuktur.
Bu oyunu bozacak olan (30 yaşını aşmamış) genç eleştirmenlere çağrım şudur: Var olduğunuzu kanıtlayın ve ve Mart 2015 tarihine kadar info@tiyatroeleştirmenleribirliği.org adresine eleştirilerinizi gönderin. Gönderin ki bu 'tekel' kırılsın..
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder