20 Ekim 2014 Pazartesi

Üstün Akmen Oyun Dergisi’nde Beni Suçlamış

Tiyatromuzun seviyesinin çok yüksek olmadığı meydanda. Ama oyuncu olmak isteyen çok, tiyatro yapmak isteyen çok. Oyun yazan çok. Talep yüksek olunca arz da çoğalıyor. Yazarlık, oyunculuk atölyeleri, kurslar, okullar açılıyor ardı ardına. Herkes yönetmen, herkes oyuncu. Okumadan yazan, yaşamadan oynayan, bir oyun yönetti diye kartvizitinde yönetmen yazanların ülkesi burası. Ortaya çıkanın düzeyi de ona göre.

'Ülkede tiyatro zar zor nefes alırken' düşüncesini açık açık söyleyen  neredeyse düşman , hain ilân edilecek. ‘Gençlere destek olmak lâzım onlar zaten zor bir iş yapıyor.’ Bunda eleştiriye değer veriliyormuş gibi bir anlayış var:  Eleştiri destek verirse tiyatro kurtulacak! ‘Destek veren eleştiri’ nedir diye sorduğunuzda  ‘yapıcı eleştiri’ diyorlar. Yâni eksiği gösteren eleştiri. Aslında ‘seyirci ile aramda gölge etme’ demek isteniyor. Eleştiri kötü olursa seyirci gelmez korkusu var yâni. Bu ister istemez eleştirmeni de bağlıyor. Zira mâdem ki ‘destek’ önemli eleştirmenin her seyrettiği oyunun şartlarına bakarak eleştirmesi bekleniyor demektir. Bırakın eleştirinin standartlarını bu kişinin standartlarının olmaması ‘bukalemunlaşması’na neden olur. Daha iyi bukalemun olan eleştirmenleri de ödül jürilerine üye yapıyorlar. Orada daha başka hünerleriniz olmalı. Hem ödülü koyan kurumla  hem de ödülü verdiğiniz camiayla aynı  renkte olmanız gerekiyor. Bunu herkes beceremez.

Tiyatronun tüm bileşenleri aynı düzeyde aslında. Bu kara düzen, ödülleri, jürileri de etkiliyor. Eleştirinin bundan pay almaması beklenemez. Eleştirmenlik demedim eleştiri dedim. Eleştirmenin sadece adı var bu ülkede, bir de adına ‘birlik’ denilen derneği.  İşte bu derneğin başı (Üstün Akmen), Oyun Dergisi’nin 22. Sayısında bir ‘Başyazı’ yazmış. Adımı vermeden aklınca bana ‘giydirmiş’(?)

Her şeyden önce ‘eleştirmenlerin başı’nın böyle bel altından vurmamasını ve söyleyeceklerini açık ve net yazmasını beklerim. Ben, yâni ‘serzenişlerini blokunda yazıya dönüştüren BEN’ ‘bermutat’ birliklerini  ‘suçlamışım’. Yâni ben hep ‘suçlayan’ biriyim Üstün Bey’e göre.  Onlar(yâni TEB’in eleştirmenleri) ‘eleştiriyi saldırı, küçümseme, suçlama, başka bir eleştirmeni  ezme, yok etme sanan, içgüdüsü bu yolda gelişmiş olanlara karşı ödün vermemeye kararlıyız’ diye buyurmuş.   Kendi içine kapalı  derneğin başının,  intihal yapmasını, bir yazıdan iki eleştiri çıkarmasını ortaya çıkaran beni susturmaya  çalışmasını anlıyorum. Yazısı ‘hezeyan’ olmuş der geçerim. AKM’ni de işgal edecekti bu zat, açıkladı yapamadı. Çağrısının altına imza atanların sayısı TEB üyesinin sayısından az.  Beni duvara ‘çivileyecekti’, yapamadı. SAKM jürisini bırakacağını açıklamıştı. Bırakmayacak ki, jürilerden 10 TL’ya bilet satın almalarını isteyen alternatif tiyatroları  ‘biz de sizi değerlendirmeye almayız’ diye tehdit etmiş. Eleştirmenlerin başı tiyatrocular arasındaki dâvaya müdahil olup bir taraf lehine bir de ısmarlama mütalaa yazmıştı. Eleştiriyi tehdit hâline getiren bir eleştirmenlerin başının önce kendisine bakmasını tavsiye ederim.

 Ama dediğimi yapmak zorunda kalmış  ve genç  eleştirmenler için bir ödül tesis etmiş olduklarını açıklamış. Bunu da Oyun Dergisi’ndeki başyazısında yapmış. Derneğin internet sayfasında çağrı yok. Her tiyatro sitesine yazısını  gönderen kendi  bile yazılarında konuya değinmiyor.Dernek, genç eleştirmenlere ilişkin çağrıyı internetteki tiyatro sitelerine, dergilere de göndermemiş. Bu durumda kimse yazı göndermezse  Hami Çağdaş’ı tanık göstererek genç eleştirmenlere çağrı yapmanın boşa kürek çekmek olduğunu kanıtlamış olacak. Ama bu arada TEB’in daha önce bu konuyla ilgili hiç bir şey yapmadığını itiraf etmiş olduğunun farkında değil.  Yâni dostlar alış verişte görsün anlayışı. İşte bu anlayış eleştiriyi de bozan anlayıştır. Katıldığım o toplantıda söylemediğim ama Üstün Akmen’in söylediğimi söylediği cümleyi şimdi söyleyeyim:  Tiyatro eleştirisi TEB nedeniyle kokmaktadır.  Sadece eleştiri mi? Tiyatro ödülleri de, oyunları da. Zira eleştiri elindeki gücü tiyatroya, kişilere ayar vermek için  kullanılıyorsa orada bir şeyler bozuktur.

Bu oyunu bozacak olan (30 yaşını aşmamış) genç eleştirmenlere çağrım şudur: Var olduğunuzu kanıtlayın ve ve Mart 2015 tarihine kadar info@tiyatroeleştirmenleribirliği.org adresine eleştirilerinizi gönderin. Gönderin ki bu 'tekel' kırılsın..


Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder