5 Nisan 2013 Cuma

2 Dilbaz 3 Göktay Üzerine Bir Yazı


“Öyleyse Neden “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” (Haldun Taner) ?” başlıklı yazımda oyunculuklardan bahsettiğim bir bölüm şöyle:
Yılmaz Meydaneri, İrem Erkaya, Pınar Demiral, Elyasa Çağlar Evkaya, Özgür Atkın, Can Alibeyoğlu, Mert Aykul, Şeyda Aslan, Barış Çağatay Çakıroğlu, Yasemin Gezgin’in oyunculukları iyi, keyifle seyrediliyor,  ama alışılmış tiplemeler yaratmışlar. Yani oyuncu, kendi arşivinden rolü çıkarıvermiş gibi. Ümran İnceoğlu, Zeynep Göktay Dilbaz, Neslihan Ayşe Öztürk , Derya Keykubat Yenigün’ün  ise rollerinde yeni bir söylemi  arıyorlar (gibi algıladım). Bu dört oyuncu kısa sahnelerinde farklı ışıklar yakıyor.”

Yukarıdaki satırları, oyun dergisindeki rollerin karşılığında verilen oyuncu isimlerine ve oyundaki sahnelere bakarak yazdım. Meğerse Yasemin Gezgin hastalandığı için benim seyrettiğim seansta sahneye çıkmamış yerine  oyunda başka bir rolü de canlandıran Zeynep Göktay Dilbaz oynamış. Yani hastalanan oyuncunun sahnesi mizansen değişikliği ile oynanmış. Ben sahnede daktilo sahnesini gördüm ama oyuncunun Yasemin Gezgin değil  Zeynep Göktay Dilbaz olduğunu anlamadım. Zira her iki oyuncuyu da tanımıyorum. Rollerine ve de rol dağılımından takip ederek herhalde bu “daktilo” sahnesinde ismi yazılan Yasemin Gezgin’dir kararı verdim. Yanlışım, olmayan bir oyuncuyu bu düşünüşle var göstermektir.

Şunu özellikle belirtmek isterim ki oyunda Can Ertuğrul, İrem Erkaya, Elyasa Çağlar Evkaya, Ersin Umulu, İrem Arslan Aydın, Eftal Gülbudak  dışında -daha önce seyretmiş bile olsam-  önceki oyunculukları  ile yüzleri hafızamda yer etmiş bir başka oyuncu yoktu. Elbette ben hatırlamıyor dahi olsam onlar kendilerince  “şöhret” olabilirler, herkesin onları tanıdığını sanabilirler.  Benim onları tanımıyor olmam onların değerini azaltmaz, tanıyor olmam değer katmayacağı gibi. Çok eski yıllarda örneğin Zihni Göktay  kuşağını tanımak bu kadar zor olmuyordu ama şimdi o kuşağın çocuklarını tanımak pek çok nedenle mümkün değil. Bunun en önemli nedeni çocukların babaların düzeyine çıkamamaları ve farklı bir  meslek etiğine sahip olmaları. Ayrıca kadro sorunları nedeniyle pek çok genç bir görünüp kolayca da kayboluyor. Maalesef içlerinde tanıdık kontenjanlarından faydalanarak, “bi kafamızı kuruma sokalım da bir şekilde, gerisi nasıl olsa gelir Allah Kerim” mantığıyla İBBŞT’da kapılanan insanlar olduğunu duyuyorum. Diğer bir kısmının ise kariyer planlaması yapılamıyor ve "ağaç dibine düşmüş armut" oluyorlar belki ama fark edilmedikleri için düştükleri yerde  çürüyüp gidiyorlar. Ara sıra da karşımıza oyun dergilerinde rol karşılığında yazılan  bir isim olarak çıkıyor ve biz onları tanıyana kadar kayboluyorlar.

Benim gibi kendini oyuncuların dünyasından uzak tutmaya çabalayan biri için onları tanımak da kolay değil. Bir de artık rol dağılımlarının verilmediğini,  oyuncuların isimlerinin alt alta sıralandığını hatırlarsanız ve oyuncu enflasyonunu da dikkate alırsanız durumun yazan için ne kadar zor olduğunu anlarsınız.  Zaten örneğin davet edildiğin bir oyunun sonunda  kulise gidip tebrik etmek istesen “mahremime girme..”  reddi ile karşılaşıyor;   “bir kahve içelim” çağrısını reddedersen uzatılan eli reddetmiş oluyorsun; birlikte bir kahve içersen  “o birisiyle görünmek ve de  onun üzerinden prim yapmak”  ile suçlanıyorsun.  Davet edildiğin galaya gitmezsen kırılıyor, gidersen davet eden salona çıkana kadar nerdeyse saatler geçiyor sen  imza bekleyen hayran durumuna düşüyorsun. Galaya gitmeyip herhangi bir oyuna gidersen seni  galaya davet edenler kapıda yüzüne bile bakmıyor ve sana bir “ikea sandalye” bulamıyor, “salonumuz dolu, gitmek için gelmişsiniz” istihzası ile uğurlanıyorsun.

Ben  Zeynep Göktay Dilbaz’ı ve Yasemin Gezgin’i daha önceden tanımıyorum. Elimdeki oyun kadrosuna bakarak kimin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Benim anlayışıma göre oyun dergisinde gösterilene göre her hangi bir değişiklik olursa bunu seyirciye bildirmek zorunlu ve bu görev, kurumun sorumluluğunda. En makûl yol da oyundan önce salon içi ses sisteminden anons etmek. Zira kurumun öncelikle seyirciye karşı bir sorumluluğu var. (Ancak bunun çok da umursanmayan bir yol olduğunu Oyun Atölyesi’nin Antonius ile Kleopatra oyununda yaşadık. ) Ayrıca bu olayda olduğu gibi bir oyuncu bir başkasının yerine oynuyorsa ve duyurulmamışsa, seyirci oynayanı elindeki kadrodaki oyuncu sanacak. Bu yerine oynanan oyuncu için de haksızlık. Ya yerine geçen oyuncu kötü oynarsa? Bu, yerine geçilen oyuncunun hanesine not edilecek. Eleştirmenlerin haberdar edilmesi ise kurumun yapması gereken bir görev zaten.  Örneğin bir eleştirmen sahne arkasına geçiyor oyuncularla konuşuyorsa orada bulunan bir görevli değişikliği bildirmek zorunda. O görevli yoksa başka birinin yerine oynayan oyuncu bizzat kendisi açıklama yapmak zorunda. Bu “uygar ülkelerde” böyle. Bizde ise üzerine düşeni yapmayan, karşısındakine saldırmayı görev sanıyor. Bu oyunda ilk geceden itibaren Yasemin Gezgin ve ona ait sahneler oynanmamış. Duyuru da yapılmamış. Benim seyrettiğim seansta ise Zeynep Göktay Dilbaz “ben bir şeyler yaparım” demiş, yönetmen ile anlaşmışlar o sahneye çıkmış.  

Bu oyunun sonunda kulise geçtim (ilk geçişim değil ve benden başkaları da var her seferinde) oyunculukları yanında gençlik ve insanlıklarını beğendiğim çifti kutlamak istedim. Onlarla konuşurken yanımıza gelen ve tokalaştığım bir tek Can Ertuğrul’u hatırlıyorum. Diğer oyunculara  göz selamı, tebessümlerle sesli sessiz tebriklerimi ilettim, onlar da selama selamla karşılık verdi ve gayet saygılı bir şekilde yanımızdan geçti.  Bu 2 Dilbaz 3 Göktay ile selamlaştık mı hatırlamıyorum, ne onları tanıttılar ne de onlar kendini tanıttı. Zihnimde hiç iz bırakmamışlar.

2 Dilbaz 3 Göktay, yazımı yayımladıktan sonra yaptığım yanlışı cezalandırmak için  ortaya çıkmış. Uğur Dilbaz, Zeynep Göktay Dilbaz, Ömer Göktay ve Ece Göktay.  Soyadları başkasına ne söylüyorsa bana da onu söylüyor. 2 Dilbaz 3 Göktay..Toplam 4 kişi.. Hepsi de İBBŞT’dan. İlk üçü oyunun kadrosundan dördüncüsü ise “aile”den. Birbirlerini coşturan twitler atmışlar. Başlangıçtaki Ömer Göktay’ın “bu adam kim tanıyan var mı” twiti dışında hiçbir twitte benim ismim geçmiyor.  Sadece Zeynep Göktay Dilbaz bana hitaben üç twit atmış. Gördüğüm kadarıyla içlerinde kendini kontrol edebilen yalnızca  o. 2 Dilbaz 3 Göktay’ın  oynadıkları oyuna verdikleri zararın hesabını kurumun yöneticileri yapsın. Ben onların yazdıklarını paylaşayım ki tarihe kaydolsun ve “ haberimiz yoktu” diyen çıkmasın.  Bakın neler yazmışlar:

Uğur Dilbaz twitleri: (Benim ismimi veremiyor, ORTAYA yazıyor)
 “Sen kimsin ki biz senin için sıraya girip kendimizi tanıtalım. Soy ismimi sakın unutma. Hatta biraz araştır bakalım altından neler çıkıyor.” (Tehdit jargonu)
“Mesala bulmaca çöz. Duyduğuma göre bulmaca bir çok şeye iyi geliyormuş.”  (O “mesala” diyor.)
“Kulisime, mahremime izinsiz girip ekibimden insanların suratına bakmayıp tebrik etmezsen.”
“Ekibin çokluğundan şikayet edip kimin o gün oyun da olup, kimin olmadığını fark edemiyorsan. Sen başka uğraşlar bul kendine arkadaş.”
“Sen oyunun 3.gününe gelirsen ve daha 2. Haftasından itibaren oyun hakkında anlaşılmaz ve yalan yanlış eleştiri yazdığını sanırsan...”
“Ahh,ahh...Oyun izleyip oynamayan bir oyuncu hakkında eleştiri yazan eleştirmen. Ben seni bu saatten sonra nasıl ciddiye alayım. :)”

Zeynep Göktay Dilbaz twitleri (bana hitaben yazmış)
“ bazı durumlar ekip içinde çözülüp,halledilebilir.herşeyi seyirciye ilan etmek gerektiğini düşünmüyorum.”
 “bir eleştirmen olarak yaptığınız dikkatsizliği,kuruma yıkmanız anlaşılır değil.”
 “Merhaba.Oyunda beni farketmişsiniz,benim yerime oynayan biri yoktu.Ben birinin yerine oynuyordum.”

Ece Göktay twitleri  (İsmimi vermeden ortaya yazıyor)
“Zeynom bundan böyle tiyatroda her yaptığını bağıra bağıra söyle ki insanlar yanlış anlamasın:)”
“Suskunluğum asaletimden, hee lafa verilecek cevabım var. Bir lafa bakarım, bir de adama bakarım, adam mı diye. İşte o hesap!..”
“Geçen günlerde biri (!) Arda Aydın yerine Arda Turan yazmıştı ya ismi lazım değil,  o bile daha az komik geliyor bu yazıdan sonra:))”
“GözKapVazYap oyununda rahatsızlandığı için oynayamayan bir oyuncu için" İYİ"yazan insanlar var!!! Aman plak olmayın, plak!!!”

Ömer Göktay twitleri (İsmimi vermeden ortaya yazıyor)
“http://melihanik.blogspot.com/2013/04/oyleyse-neden-gozlerimi-kaparm-vazifemi.html#more … bu adam kim tanıyan var mı.”
“Eleştirmenler için ilaç var hemen yazayım''BİSİKTİROL''”
“@eceninajandasi ona eşek osursa kızılır mı da denir :)”
“''BİSİKTİROL'' kendini eleştirmen sananlar için bire bir...ısrarla isteyiniz..”

Genel Sanat Yönetmeni’nin,  yönetmenin, yönetmen yardımcılarının hatta sahnede olmayan oyuncunun umursamayacağı bir yazıya verilen bu çılgınca tepkinin nedeni ne olabilir? “Buralar bizden sorulur” vehmi mi, böyle yaparak birilerinin hoşuna gitme hayâlleri mi, hâsılat düşecek  endişesi mi, “elimize fırsat geçti şu kendini bilmezi cezalandıralım” heyecanı mı buna sebeptir? Yoksa övülmeyi bekledikleri sırada beklemedikleri bir yerginin hayâl kırıklığı ile ruhlarındaki tahribat mıdır nedeni? Hiçbir insan bir hiç için, bu kadar gerekçelendirilemeyecek bir nedenle böylesine kendinden geçmez. İnsan,  utanma duygusunun, vicdanın(?) aklıselimin kırıntısına sahip olsa bunu yapamaz. Bu nasıl bir delilik hâlidir? Nasıl bir "durumdan vazife çıkarmaktır"? Dikkat edilirse 2 Dilbaz 3 Göktay yazımın diğer yergileri ve övgüleri ile HİÇ ilgilenmiyorlar.  

Her zaman dedim:  hakaret,  sahibini ele verir.  İnsanın düşmanı kendisidir. Ben  2 Dilbaz 3 Göktay’ı anladım. Ama Vicdani rolünü oynayan oyuncuya  daha çok şaşırdım.Kendisine  tiyatromuzun efsanesi olmuş bir karakterin  "teslim edildiği" bir oyuncu  rolün ona yüklediği  sorumluluğun farkında değil, rolü taşıyamıyor;  hayat onun içinden ne canavarlar çıkarıyor, inanılır gibi değil. (Ulvi Uraz'ı Ali Erdoğan'ı hatırlıyorsak insanlıklarına olan saygımızdandır) Artık Dilbaz'ın Vicdani’sini hatırlayan  çıkar mı bilmem. Tabii ki katili, katil oynamıyor . Uğur Dilbaz’ın da Vicdani kadar saf ve iyi niyetli olması; yaşadıkları ile kendini  "çatlatması"  gerekmiyor. Biraz düşünmesi işe yarayabilir. Tehdit boyutuna vardırdığı saldırganlığı not ettim. Bu yazım da uyarı niteliğindedir.  Sanat ile uğraşan insanlara ben farklı insanlar diye bakardım. 2 Dilbaz 3 Göktay’ın yergi seviyesi ve yeteneğini (?) görünce fikrimi değiştirdim. Bu seviyede terbiyesizlik ve küstahlık yapanlar sanattan bir şey beklememeli. Hayat da bunu gösterecektir. Biz yani seyirciler  de onlardan bir şey bekleyemeyiz zaten. Umarım onların bu öfkeli hâlinin  rüzgârını hissedebilecek kadar yüzleri sertleşmemiş olanlar,  tepkilerini gösterir.

Bu yazıyı bitirirken  kendi prensiplerim doğrultusunda üzerime düşeni yapmamış, oyunla ilgili  yazımı "kendimce" kontrol etmeden  yayımlamış olduğum için kabahatli olduğumu itiraf ediyorum. Yukarıdaki twitleri nedeniyle 2 Dilbaz 3 Göktay’a benim yapabileceğim şey teessüf etmektir.  

Yazılarımı  okuyanlardan  özür diliyorum.

Melih Anık

5 yorum:

  1. Melih Bey,
    Size yapılan bu terbiyesizliği esefle kınıyorum.

    YanıtlaSil
  2. Bir çok yazımda üstüne basa basa yazdığım cümledir ''sanatla uğraşandan zarar gelmez''.
    Oyun ile ilgili yazılan yazıya bu kadar tepki neden,anlayabilmiş değilim.Oyuncu değişikliğinin belirtilmesi gerekirdi.Ki bunun avantajını ve dezavantajını da yazınızda belirtmişsiniz.Doğru da yazmışsınız.
    İkide bir soyad vurgulaması var.Onu da anlamış değilim.O soyadı,unutulmaz yapanlar pat diye yapmadılar ki.Onları tüm Türkiye tanıyor.Bu gençleri ise...Öyle söverek ya da yoruma tahammül edemeyerek kendini tanıtma olmaz.Şimdi benim aklımda bir sanatçıya yakışmayacak tarzda verilen o yanıt cümleleri kalacak.
    Tiyatro yazılarınızı zevkle okuduğumu bir kere daha tekrar etmek istiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısınız. Düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim.

      Sil
  3. Oyunu ben de Nisan ayındaki ilk gösterimlerinden birisinde seyretmiştim. Vicdani gibi önemli bir rolü canlandırmakla payelendirilen bir oyuncunun, oyun hakkındaki eleştirilere bu denli tahammülsüz olması beni gayet üzdü. İBBŞT'deki denetimsiz akraba kadrolaşmasının nasıl sonuçlara yol açtığını sayenizde görmüş olduk. Gerçek bir sanatçı olan Zihni Bey'in adının bu tartışmalarla hiçbir şekilde karalanmaması dileğiyle. Zaten Türk Tiyatrosu tarihi de, sadece "gerçek sanatçıları" yazacaktır. Teşekkürler Melih Bey.

    YanıtlaSil