“Öyleyse Neden “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” (Haldun
Taner) ?” başlıklı yazımda oyunculuklardan bahsettiğim bir bölüm şöyle:
“Yılmaz Meydaneri,
İrem Erkaya, Pınar Demiral, Elyasa Çağlar Evkaya, Özgür Atkın, Can Alibeyoğlu,
Mert Aykul, Şeyda Aslan, Barış Çağatay Çakıroğlu, Yasemin Gezgin’in
oyunculukları iyi, keyifle seyrediliyor,
ama alışılmış tiplemeler yaratmışlar. Yani oyuncu, kendi arşivinden rolü
çıkarıvermiş gibi. Ümran İnceoğlu, Zeynep Göktay Dilbaz, Neslihan Ayşe Öztürk ,
Derya Keykubat Yenigün’ün ise rollerinde
yeni bir söylemi arıyorlar (gibi
algıladım). Bu dört oyuncu kısa sahnelerinde farklı ışıklar yakıyor.”
Şunu özellikle belirtmek isterim ki oyunda Can Ertuğrul,
İrem Erkaya, Elyasa Çağlar Evkaya, Ersin Umulu, İrem Arslan Aydın, Eftal
Gülbudak dışında -daha önce seyretmiş
bile olsam- önceki oyunculukları ile yüzleri hafızamda yer etmiş bir başka
oyuncu yoktu. Elbette ben hatırlamıyor dahi olsam onlar kendilerince “şöhret” olabilirler, herkesin onları
tanıdığını sanabilirler. Benim onları
tanımıyor olmam onların değerini azaltmaz, tanıyor olmam değer katmayacağı
gibi. Çok eski yıllarda örneğin Zihni Göktay
kuşağını tanımak bu kadar zor olmuyordu ama şimdi o kuşağın çocuklarını
tanımak pek çok nedenle mümkün değil. Bunun en önemli nedeni çocukların
babaların düzeyine çıkamamaları ve farklı
bir meslek etiğine sahip olmaları.
Ayrıca kadro sorunları nedeniyle pek çok genç bir görünüp kolayca da
kayboluyor. Maalesef içlerinde tanıdık kontenjanlarından faydalanarak, “bi kafamızı kuruma sokalım da bir şekilde,
gerisi nasıl olsa gelir Allah Kerim” mantığıyla İBBŞT’da kapılanan insanlar
olduğunu duyuyorum. Diğer bir kısmının ise kariyer planlaması yapılamıyor ve "ağaç dibine düşmüş armut" oluyorlar belki ama fark edilmedikleri için düştükleri
yerde çürüyüp gidiyorlar. Ara sıra da
karşımıza oyun dergilerinde rol karşılığında yazılan bir isim olarak çıkıyor ve biz onları tanıyana
kadar kayboluyorlar.
Benim gibi kendini oyuncuların dünyasından uzak tutmaya
çabalayan biri için onları tanımak da kolay değil. Bir de artık rol
dağılımlarının verilmediğini, oyuncuların isimlerinin alt alta sıralandığını
hatırlarsanız ve oyuncu enflasyonunu da dikkate alırsanız durumun yazan için ne
kadar zor olduğunu anlarsınız. Zaten
örneğin davet edildiğin bir oyunun sonunda
kulise gidip tebrik etmek istesen “mahremime girme..” reddi ile karşılaşıyor; “bir kahve içelim” çağrısını reddedersen uzatılan
eli reddetmiş oluyorsun; birlikte bir kahve içersen “o birisiyle görünmek ve de onun üzerinden prim yapmak” ile suçlanıyorsun. Davet edildiğin galaya gitmezsen kırılıyor,
gidersen davet eden salona çıkana kadar nerdeyse saatler geçiyor sen imza bekleyen hayran durumuna düşüyorsun.
Galaya gitmeyip herhangi bir oyuna gidersen seni galaya davet edenler kapıda yüzüne bile
bakmıyor ve sana bir “ikea sandalye” bulamıyor, “salonumuz dolu, gitmek için gelmişsiniz” istihzası ile
uğurlanıyorsun.
Ben Zeynep Göktay
Dilbaz’ı ve Yasemin Gezgin’i daha önceden tanımıyorum. Elimdeki oyun kadrosuna
bakarak kimin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Benim anlayışıma göre oyun
dergisinde gösterilene göre her hangi bir değişiklik olursa bunu seyirciye
bildirmek zorunlu ve bu görev, kurumun sorumluluğunda. En makûl yol da oyundan
önce salon içi ses sisteminden anons etmek. Zira kurumun öncelikle seyirciye
karşı bir sorumluluğu var. (Ancak bunun çok da umursanmayan bir yol olduğunu
Oyun Atölyesi’nin Antonius ile Kleopatra oyununda yaşadık. ) Ayrıca bu olayda olduğu gibi bir oyuncu bir başkasının yerine oynuyorsa ve
duyurulmamışsa, seyirci oynayanı elindeki kadrodaki oyuncu sanacak. Bu yerine
oynanan oyuncu için de haksızlık. Ya yerine geçen oyuncu kötü oynarsa? Bu,
yerine geçilen oyuncunun hanesine not edilecek. Eleştirmenlerin haberdar
edilmesi ise kurumun yapması gereken bir görev zaten. Örneğin bir eleştirmen sahne arkasına geçiyor
oyuncularla konuşuyorsa orada bulunan bir görevli değişikliği bildirmek
zorunda. O görevli yoksa başka birinin yerine oynayan oyuncu bizzat kendisi
açıklama yapmak zorunda. Bu “uygar ülkelerde” böyle. Bizde ise üzerine düşeni
yapmayan, karşısındakine saldırmayı görev sanıyor. Bu oyunda ilk geceden
itibaren Yasemin Gezgin ve ona ait sahneler oynanmamış. Duyuru da yapılmamış. Benim
seyrettiğim seansta ise Zeynep Göktay Dilbaz “ben bir şeyler yaparım” demiş,
yönetmen ile anlaşmışlar o sahneye çıkmış.
Bu oyunun sonunda kulise geçtim (ilk geçişim değil ve benden
başkaları da var her seferinde) oyunculukları yanında gençlik ve insanlıklarını
beğendiğim çifti kutlamak istedim. Onlarla konuşurken yanımıza gelen ve tokalaştığım bir tek Can Ertuğrul’u hatırlıyorum. Diğer oyunculara göz selamı, tebessümlerle sesli sessiz
tebriklerimi ilettim, onlar da selama selamla karşılık verdi ve gayet saygılı
bir şekilde yanımızdan geçti. Bu 2 Dilbaz
3 Göktay ile selamlaştık mı hatırlamıyorum, ne onları tanıttılar ne de onlar
kendini tanıttı. Zihnimde hiç iz bırakmamışlar.
2 Dilbaz 3 Göktay, yazımı yayımladıktan sonra yaptığım
yanlışı cezalandırmak için ortaya çıkmış.
Uğur Dilbaz, Zeynep Göktay Dilbaz, Ömer Göktay ve Ece Göktay. Soyadları başkasına ne söylüyorsa bana da onu
söylüyor. 2 Dilbaz 3 Göktay..Toplam 4 kişi.. Hepsi de İBBŞT’dan. İlk üçü oyunun
kadrosundan dördüncüsü ise “aile”den. Birbirlerini coşturan twitler atmışlar.
Başlangıçtaki Ömer Göktay’ın “bu adam kim
tanıyan var mı” twiti dışında hiçbir twitte benim ismim geçmiyor. Sadece Zeynep Göktay Dilbaz bana hitaben üç
twit atmış. Gördüğüm kadarıyla içlerinde kendini kontrol edebilen yalnızca o. 2 Dilbaz 3 Göktay’ın oynadıkları oyuna verdikleri zararın hesabını
kurumun yöneticileri yapsın. Ben onların yazdıklarını paylaşayım ki tarihe
kaydolsun ve “ haberimiz yoktu” diyen çıkmasın. Bakın neler yazmışlar:
Uğur Dilbaz twitleri: (Benim
ismimi veremiyor, ORTAYA yazıyor)
“Sen
kimsin ki biz senin için sıraya girip kendimizi tanıtalım. Soy ismimi sakın
unutma. Hatta biraz araştır bakalım altından neler çıkıyor.” (Tehdit jargonu)
“Mesala bulmaca çöz. Duyduğuma göre bulmaca bir çok şeye iyi
geliyormuş.” (O “mesala” diyor.)
“Kulisime, mahremime izinsiz girip ekibimden insanların
suratına bakmayıp tebrik etmezsen.”
“Ekibin çokluğundan şikayet edip kimin o gün oyun da olup,
kimin olmadığını fark edemiyorsan. Sen başka uğraşlar bul kendine arkadaş.”
“Sen oyunun 3.gününe gelirsen ve daha 2. Haftasından
itibaren oyun hakkında anlaşılmaz ve yalan yanlış eleştiri yazdığını
sanırsan...”
“Ahh,ahh...Oyun izleyip oynamayan bir oyuncu hakkında
eleştiri yazan eleştirmen. Ben seni bu saatten sonra nasıl ciddiye alayım. :)”
Zeynep Göktay Dilbaz twitleri (bana
hitaben yazmış)
“ bazı durumlar ekip içinde
çözülüp,halledilebilir.herşeyi seyirciye ilan etmek gerektiğini düşünmüyorum.”
“bir eleştirmen olarak yaptığınız dikkatsizliği,kuruma yıkmanız
anlaşılır değil.”
“Merhaba.Oyunda beni
farketmişsiniz,benim yerime oynayan biri yoktu.Ben birinin yerine oynuyordum.”
Ece Göktay twitleri (İsmimi vermeden ortaya yazıyor)
“Zeynom bundan böyle tiyatroda her yaptığını bağıra bağıra
söyle ki insanlar yanlış anlamasın:)”
“Suskunluğum asaletimden, hee lafa verilecek cevabım var.
Bir lafa bakarım, bir de adama bakarım, adam mı diye. İşte o hesap!..”
“Geçen günlerde biri (!) Arda Aydın yerine Arda Turan
yazmıştı ya ismi lazım değil, o bile
daha az komik geliyor bu yazıdan sonra:))”
“GözKapVazYap oyununda rahatsızlandığı için oynayamayan bir
oyuncu için" İYİ"yazan insanlar var!!! Aman plak olmayın, plak!!!”
Ömer Göktay twitleri (İsmimi
vermeden ortaya yazıyor)
“http://melihanik.blogspot.com/2013/04/oyleyse-neden-gozlerimi-kaparm-vazifemi.html#more
… bu adam kim tanıyan var mı.”
“Eleştirmenler için ilaç var hemen yazayım''BİSİKTİROL''”
“@eceninajandasi ona eşek osursa kızılır mı da denir :)”
“''BİSİKTİROL'' kendini eleştirmen sananlar için bire
bir...ısrarla isteyiniz..”
Genel Sanat Yönetmeni’nin, yönetmenin, yönetmen yardımcılarının hatta
sahnede olmayan oyuncunun umursamayacağı bir yazıya verilen bu çılgınca
tepkinin nedeni ne olabilir? “Buralar bizden sorulur” vehmi mi, böyle yaparak
birilerinin hoşuna gitme hayâlleri mi, hâsılat düşecek endişesi mi, “elimize fırsat geçti şu kendini bilmezi cezalandıralım” heyecanı mı
buna sebeptir? Yoksa övülmeyi bekledikleri sırada beklemedikleri bir yerginin hayâl
kırıklığı ile ruhlarındaki tahribat mıdır nedeni? Hiçbir insan bir hiç için, bu
kadar gerekçelendirilemeyecek bir nedenle böylesine kendinden geçmez. İnsan, utanma duygusunun, vicdanın(?) aklıselimin
kırıntısına sahip olsa bunu yapamaz. Bu nasıl bir delilik hâlidir? Nasıl bir "durumdan vazife çıkarmaktır"? Dikkat
edilirse 2 Dilbaz 3 Göktay yazımın diğer yergileri ve övgüleri ile HİÇ ilgilenmiyorlar.
Her zaman dedim: hakaret, sahibini ele verir. İnsanın düşmanı kendisidir. Ben 2 Dilbaz 3 Göktay’ı anladım. Ama Vicdani
rolünü oynayan oyuncuya daha çok
şaşırdım.Kendisine tiyatromuzun efsanesi olmuş bir karakterin "teslim edildiği" bir oyuncu rolün ona yüklediği sorumluluğun farkında değil, rolü taşıyamıyor;
hayat onun içinden ne canavarlar çıkarıyor,
inanılır gibi değil. (Ulvi Uraz'ı Ali Erdoğan'ı hatırlıyorsak insanlıklarına olan saygımızdandır) Artık Dilbaz'ın Vicdani’sini hatırlayan çıkar mı bilmem. Tabii ki katili, katil
oynamıyor . Uğur Dilbaz’ın da Vicdani kadar saf ve iyi niyetli olması;
yaşadıkları ile kendini "çatlatması" gerekmiyor. Biraz düşünmesi işe yarayabilir. Tehdit boyutuna vardırdığı
saldırganlığı not ettim. Bu yazım da
uyarı niteliğindedir. Sanat ile
uğraşan insanlara ben farklı insanlar diye bakardım. 2 Dilbaz 3 Göktay’ın yergi
seviyesi ve yeteneğini (?) görünce fikrimi değiştirdim. Bu seviyede
terbiyesizlik ve küstahlık yapanlar sanattan bir şey beklememeli. Hayat da bunu
gösterecektir. Biz yani seyirciler de
onlardan bir şey bekleyemeyiz zaten. Umarım onların bu öfkeli hâlinin rüzgârını hissedebilecek kadar yüzleri
sertleşmemiş olanlar, tepkilerini
gösterir.
Bu yazıyı
bitirirken kendi prensiplerim
doğrultusunda üzerime düşeni yapmamış, oyunla ilgili yazımı "kendimce" kontrol etmeden yayımlamış olduğum için kabahatli olduğumu
itiraf ediyorum. Yukarıdaki twitleri nedeniyle 2 Dilbaz 3 Göktay’a benim
yapabileceğim şey teessüf etmektir.
Yazılarımı okuyanlardan özür diliyorum.
Melih Anık
Melih Bey,
YanıtlaSilSize yapılan bu terbiyesizliği esefle kınıyorum.
Desteğiniz için teşekkür ederim.
SilBir çok yazımda üstüne basa basa yazdığım cümledir ''sanatla uğraşandan zarar gelmez''.
YanıtlaSilOyun ile ilgili yazılan yazıya bu kadar tepki neden,anlayabilmiş değilim.Oyuncu değişikliğinin belirtilmesi gerekirdi.Ki bunun avantajını ve dezavantajını da yazınızda belirtmişsiniz.Doğru da yazmışsınız.
İkide bir soyad vurgulaması var.Onu da anlamış değilim.O soyadı,unutulmaz yapanlar pat diye yapmadılar ki.Onları tüm Türkiye tanıyor.Bu gençleri ise...Öyle söverek ya da yoruma tahammül edemeyerek kendini tanıtma olmaz.Şimdi benim aklımda bir sanatçıya yakışmayacak tarzda verilen o yanıt cümleleri kalacak.
Tiyatro yazılarınızı zevkle okuduğumu bir kere daha tekrar etmek istiyorum.
Çok haklısınız. Düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim.
SilOyunu ben de Nisan ayındaki ilk gösterimlerinden birisinde seyretmiştim. Vicdani gibi önemli bir rolü canlandırmakla payelendirilen bir oyuncunun, oyun hakkındaki eleştirilere bu denli tahammülsüz olması beni gayet üzdü. İBBŞT'deki denetimsiz akraba kadrolaşmasının nasıl sonuçlara yol açtığını sayenizde görmüş olduk. Gerçek bir sanatçı olan Zihni Bey'in adının bu tartışmalarla hiçbir şekilde karalanmaması dileğiyle. Zaten Türk Tiyatrosu tarihi de, sadece "gerçek sanatçıları" yazacaktır. Teşekkürler Melih Bey.
YanıtlaSil