9 Ağustos 2012 Perşembe

“Perde Arkasından” Can Gürzap


NTV’de ve HaberTürk’de  program, Radikal’de ve Vatan’da  söyleşi..Can Gürzap’ın “Devlet Tiyatrosu Gerçeği” alt başlığı ile yayımlanan(Remzi Kitapevi) kitabı “Perde Arkasından”ın gündeme düşen izi bu kadar. Herhangi bir kitap promosyonu kadar…  Oysa Can Gürzap Türk Tiyatrosu’nun tarihini anlatıyor. İçinde politikacılar, bakanlar, bürokratlar, makam savaşları, mahkemeleşmeler, mahkûmiyetler, “başını verir koltuğunu vermez” yöneticiler, tiyatrocular, dernekler, vakıflar,  bildiriler, bildiriler, bildiriler var. Doğrusunu isterseniz gördüğüm resim benim içimi bulandırdı.

Bugün tiyatronun kitaba uzaktan bakmasını anlamaya çalıştım. Bu, Can Gürzap’ın kitabından yansıyan resmin doğrulanması gibi geldi bana.

Bir cümlelik bir özet isterseniz diyeceğim şudur:  Sanat politikanın eline bırakılmamalıdır. Öte yandan politikanın oyuncağı haline getirilen tiyatroda ortaya çıkan kaostan yararlanmak isteyen tiyatrocu da az değildir. Kişisel tutkular, politikacının arkasında boynu yana eğilmiş ellerini önünde bağlamış tiyatrocu resmini büyütmüştür. Ama şu da söylenebilir tiyatro, sanatı politikaya kurban etmiştir.

Bir kurumu düzeltmek isteyenin bu kadar çok olması ilk bakışta hoştur ama gidişata bakarak  bir sahiplenenin çıkmadığını görmek de o kadar acıdır.  Doğru olan, kişilerle var olan bir düzen değil kurumsallaşmış bir yapıdır. Ancak bir liderin başı çekmesi gerekir.  Muhsin Ertuğrul’un  arkasından onun kadar karizmatik bir tiyatro kişiliğinin çıkmamış olması tiyatromuzun şansızlığıdır. Ama tiyatrocular yeni bir Muhsin Ertuğrul’un çıkmasına da izin vermemiş, destek olmamışlardır. Belki de bu nedenle politika, konudan bîhaber politikacılarla sanatı yönetmeye kalkışmış; “boşluğu” dolduramamış; ne yönetebilmiş ne de yönetilmesinin önünü açmıştır.Bana tuhaf gelen geçmiş yıllarda ismi konuya “bulaşmış” aydın ve demokrat kişiliklerin, dıştan görünen “aydınlık”larının gereğini yapamamış olmalarıdır. Tiyatro, toplumun “ayna”sı değil midir?  Bu anlamda Devlet Tiyatroları üzerine düşeni yapmış sayılır(!)

Tiyatrocunun en kuvvetli silahı kelimeler olduğu için tiyatrocu zora düştüğünde tirat niyetine bildiri okumuştur.  Bugün halâ aynı bildirilerin tekrarı, tiyatrocuların ezberinin de kuvvetli olduğunu gösterir. Ama yanlışın farkında olan bir topluluğun bunca yıldır sistemi kuramamış olması da tuhaf değil midir?           

Can Gürzap kitabın son sayfalarında yazdıkları ile  “devletin tiyatrosu olmaz” diyenlere cevap vermek için bu kitabı yazmış olduğunu göstermiştir. Belki de gündeme bağlamak istedi biriktirdiklerini bilmiyorum. Geçmişte yapılanları anlatmasının gerekçesi bugünün “perde arkası”nı hatırlatmaktır. Bu bugünün neden böyle olduğunu gösterir ama yarın ne olması gerektiğini göstermez. Olanları hatırlamak elbette çok iyidir ama bunca yıllık DT mensubu Can Gürzap’ın çözüm önerisini somut bir şekilde koymamış olması bence kitabın eksikliğidir. Ama tiyatronun onun kitabı hakkındaki  “suskunluğunu” daha önceden görmüş olduğu için böyle bir çabayı gereksiz bulmuş olabilir. Öte yandan Can Gürzap’ın zaman zaman kendi savunmasını yaptığı ölçüde yapamadıklarını da anlatmasını bekledim. Yazarın başkalarını daha iyi görmesini anlayışla karşılarım ama “Perde arkasında Can Gürzap nerdeydi?” sorusuna cevap bulsam iyi olurdu.  

Her şeye rağmen  bir çok tiyatrocunun yakından bildiği bir tarihi yazmış olması iyi olmuştur. Ben tiyatromuzla ilgili bilgi ve duyumlarımı destekleyen, geçmişte tanık olduğum bazı olayların nedenlerini anlamama  yardım eden bir  kaynağı buldum sanıyorum. Size de bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.   

Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder