6 Mart 2020 Cuma

‘Musalla değil Teneşir’ ve Seyretmeme Kararlarımı Nasıl Alıyorum


Bir arkadaşım aradı.  Yaralarım Aşktandır  Maltepe Belediyesi  Dr.Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde sunulacakmış. Belediye davetiye veriyormuş. Arkadaşım davetiye almış. Bana oyun hakkında görüşümü sordu. Ben anlatırken anladım ki  konu ile ilgili bilgilenmiş zaten. Bana ‘Oyunda musalla varmış. Bana öyle sahneler dokunuyor. Tereddüt ediyorum.’ dedi. ‘Nazan Kesal iyi oyuncu. Onun hatırına oyun seyredilir’ dedim. ‘Arkadaşım fazla davetiyem var istersen sen de gel’ dedi. Geçen sezon Oyun Sandalı’nın sahnelediği Furuğ Ferruhzâd oyununu seyretmiştim. Nazan Kesal ile de onlar oyun çalışmasına başladıkları günlerde  kısa bir mesajlaşmamız olmuştu. Ben Furuğ hakkında çok uzun zamandır bir oyun yapma hayâli taşıdığımı söyledim.  (Medyaya yansıyanlara da bakarak  ben hayâlimdeki oyunu  ‘bulamadığım’  için)  seyretmek istemediğimi söyledim. Twitter’da şunu yazdım:

Bir arkadaşım söyledi. Nazan Kesal'in oyununda sahnede musalla taşı varmış. Furuğ bana yaşamı çağrıştırıyor ölümü değil. Musalla da hayata ait değil mi diyeceksiniz muhtemelen. Evet ama Furuğ musalla taşına yakın mı?


Onu etiketlemediğim ve beni takip etmediği halde Nazan Hanım yazdığımı görmüş.

Bana düşüncelerini yazan bir arkadaşımın yazdıklarına sadece beni etiketliyerek cevap yazmış:

Furuğun dünyasını bir tek siz biliyor ve anlıyorsunuz  yorumu. ‘Ezberden olmuş. Şark duygusallığı’ ‘Durup düşünülmeyen,açımlanamayan tembel entellektüellik’ demişsiniz. Bir zahmet izleyip de yazsanız daha iyi olmaz mıydı? Mış muş larla yorum yapmak tuhaf değil mi?”

Bana yazan arkadaşım gibi yazmasam da ben de ona benzer şeyler yazardım. Ama bu konuda benim başka söyleyeceklerim var.

Her şeyden önce şu ‘oyunu seyretmeden önce eleştirdiğim’ iddiası çok basit.  Ayrıca buna benzer ‘seyretmediğin oyun hakkında yazma’ anlamına gelen ifadeler beni usandırdı. Hatta sıkmaya başladı. Ben seyretmediğim oyunları eleştirmiyorum. Seyretme isteğimi kıran hususları dikkate getiriyorum. Kendimi ikna edersem de düşüncemi paylaşıyorum. Bunu yapabilecek donanıma sahip olduğumu düşünüyorum. Gelelim oyuna ve musallaya. Yaralarım Aşktandır’daki ‘musalla’ önemlidir. (Bu arada yazışmalara katılan oyunun yazarı Şebnem İşigüzel  ‘musalla değil teneşir’ dedi.)
 Musalla camilerde cenaze konulup önünde namaz kılınan yere verilen isim.Teneşir de üzerinde ölünün yıkanması için kullanılan uzun masa. İki kelime de müslümanlığa ait.

Benim ilk itirazım buna. Kimsenin inancı üzerine ima yapılamaz yapılmamalı. Musalla da olsa teneşir de olsa bu kelimeler Furuğ’u bir dini inanışla ilişkilendiriyor. Furuğ’un içindekini kim biliyor, bilebilir ki? Karşıtlarına bakarak bile  kişiyi dini bir kalıbın içine sıkıştırıp anlatmak doğru gelmiyor bana.

Kaldı ki dini inancından emin bile olsan Furuğ’u önemli şairleri arasına katan şey dini değil insani özellikleri. Ben ‘kadın kahraman’ olarak yüceltilmesine de karşıyım. Furuğ’un mücadelesi yobazlığa karşı. Yâni önemli olan insani başkaldırışı. Öte yandan ben Furuğ’a onu oyun yapanlar kadar yakın olduğumu düşünüyorum.  Zira benim aklımda da dolaşan ve oyun olmayı bekleyen bir Furuğ var. Hem de estetik çözümleri bunlardan çok daha özel ve güzel. O nedenle ‘bir zahmet izlememi’ önerenlerin dedikleri benim için hiç önemli değil. Zira ben tiyatroda oynanan trükleri de biliyorum. Beni meraklandırmıyor hayret ettirmiyor bana yeni bir ufuk açmıyor.

Meselâ Murathan Mungan’ın yazdığı söylenen Orhan Veli oyunu şairin şiirlerinin yazarın anlayışına göre sıralandırılmasından ibarettir. Furuğ hakkında yapılan oyun da onun hayat hikâyesi ve şiirlerini derleyip sıralamaktan daha öte değildir. Bu işin doğasından geliyor. Yazar hazır bilgi kullanıyor. Başkasının yazdıklarından seçmece yapıyor. Elbette seçim bir dünya görüşüne dayanıyor. Herkesin bakışı da farklı.  Ben de oyun yazan bir acemi kalem olarak sahnede ne ile karşılaşacağımı seyretmeden önce tahmin edebiliyorum. O nedenle bazı oyunlar daha başlamadan bitiyor zihnimde.



Furuğ’u ben bir isyan bir direnme olarak ‘okuyorum’. Ölümle ilintilendirmiyorum. Şair Menuçehr Ateşi ne demiş: ‘Furuğ hiçbir şekilde ölüm düşüncesi taşıyan biri değildi. Şiirinde ölümü ve acıyı şiirsel bir estetik ögeye dönüştürür. Ölümden ve yok oluştan açık biçimde bahsetmez.’ Furuğ’un şiirini öte tarafa değil yaşamaya ait görüyorum. O nedenle de içindeki karamsarlığa çiçek açtırmak istiyorum. Bu nedenle ‘musalla ya da teneşir’ diyen bir oyunla yolumu ayırıyorum. Zira temelde Furuğ hakkında aynı şeyleri düşünmüyoruz.

Seyirci açısından durum ise başka bir hususu ortaya çıkarıyor. Bu oyundan söz eden yazılarda musalla, gasilhane, taş gibi kelimeler kullanılmış. Yazar ‘teneşir’ diyor ‘defnedilmeden önce iki gün bekletildiği yer’ diyor. Tiyatro anlatma sanatı. Seyirciye kafanızdakini doğru ulaştıracaksınız. Önemli olan seyirciye neyi ulaştırdığınız. Eğer bir karışıklık varsa bu sizin yâni yazarın, yönetmenin oyuncunun kusurudur. Önce bunu kabul etmek, kendinizi eleştirmek ve gereken düzeltmeyi yapmanız gerekir. ‘Musalla değil teneşir’ demek yeterli değil. ‘Seyret de sonra konuş’ ile bu işin içinden sıyrılamazsınız.


Bir başka örnek vereyim. Moliere’in Tartuffe eserini sahneleyen bir topluluğun oyun fotoğraflarında görünen dekor bir haç. Haçı gördüğümde defalarca seyrettiğim oyunu bu topluluktan bu yorumuyla seyretmemin gereksiz olduğunu anlıyorum. YÂNİ OYUNU SEYRETMEDEN SEYRETMEMEYE KARAR VERİYORUM. Haça allerjim olduğu için değil Tartuffe’ü hristiyanlık metaforu ile anlatan bu oyunun ufkuna ve bu oyundan benim alacağım bir şeyin olduğuna inanmadığım için. Bu oyuna bakışı ve sahneleme anlayışını dar, ufuksuz, risk almayan olarak  ucuz ve basit gördüğüm için. Oyunu seyretsem bu kanım değişmeyecek zira daha işin başında ayrı noktalardayız. Oyunun şahane oyunculuğu da olsa ki bu şartlarda olamaz benim için seyretmeye değer değil. Benim için  ‘ana fikir’ önce geliyor. Buna ‘temel’ de diyebiliriz. Bazı oyunları temelsiz buluyorum.

Bu nedenlerle bana ‘Bir zahmet izleyip de yazsanız daha iyi olmaz mıydı? Mış muş larla yorum yapmak tuhaf değil mi?’ denmesi lâf-ı güzaftır. Bu tribüne oynamak kişileri hedefe koymaktır. Bence zayıf bir argümandır. Seyretmeden seyretmeyeceğimi söylemem öyle sıradan bir karar değildir oyun yapanların oyun yapma kararlarından daha önemli, değerli,kıymetli ve  'temelli'dir. Keşke benim kadar düşünseler. Bilmem anlatabildim mi?

Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder