23 Kasım 2019 Cumartesi

İKSV Tiyatro Festivali'nin Perişanlığı


İKSV Tiyatro Festivali!nin zirvesi gibi görünen gösteri Yevgeni Onedin idi. Bu oyun Golden Mask’ın işbirliğinde getirilen oyunlardan biri. Diğerleri ‘Her Yol Kuzeye Çıkar’ ‘Sirk’ ‘İran Konferansı’.  Golden Mask oyunları  Leman Yılmaz’ın ifadesiyle “Sahne neresi, oyuncu kim gibi sorulara yanıt arayan programın” şah damarı.

Programı inceledikten sonra seyretmeyi  seçtiğim tek oyun da Yevgeni Onedin oldu. Oyun Rus Vaktankov Tiyatro’nun yapımı. Yanılmıyorsam 2013 yılından bu yana dünyada seyirci karşısına çıkıyor.  Youtube’daki videolara baktığınızda karşınıza çıkan görsellik çekici. Ama manzum romanın Rus edebiyatında bulunduğu yer ve bıraktığı etkinin sahnede nasıl görüneceğini görmek benim için ilginç olacaktı. Bu nedenle seyretmeyi istedim.

Roman Rusçanın zirvesi sayılıyor. Zira Puşkin bu uzun şiirde ‘Onegin kıtası’ diye adlandırılan bir biçim ve kafiye düzeni yaratmış.  Bu da ancak eseri esas dilinden duymakla anlaşılabilir(di). Puşkin’in eserinin tercüme edilemeyeceği söyleniyor. Bundan kasıt eserin Rusça dışında bir dilde söylenmesinin esas güzelliğini ve anlamını kaybedeceğinin iması.  Ben oyunu seyrederken Rusça bilmediğim için bu şahaserin tadına varamadım. Rusça bilmediğime de üzüldüm doğrusu. Kuvay-i Milliye Destanı Rusça oynanırsa Ruslar üzerinde nasıl bir  etki yaparsa bende de o etkiyi yaptı. Hızlı akan  ‘surtitle’ı(üst yazı) peşinde koşarak  oyunun hikayesine odaklandı seyirci de. Ama önceden eseri bilmeyenler için zor bir yolculuktu.  Ben konuyu ve romanı bildiğim için ‘profesyonelce’ bir içgüdü ile uyarlamaya dikkat etmeye çalıştım. Aslında Tatyana’nın ilk perdedeki âşık olmasının anlatıldığı sahne muhteşemdi. Oyunda onun düzeyine çıkan başka bir sahne yoktu.  Bazı mizansenler ise gereksiz ‘tiyatroculuk’ ögeleri ile süslü idi. Oyun sonunda Tatyana’nın Onegi’nin teklifini reddetmesinin etkili olabilmesi için Onegin’in Tatyana’nın aşkını reddetmesinin aynı ağırlıkta anlatılması gerekiyordu.  Tatyana Rus edebiyatında iffetli, samimi, temiz, kocasına bağlı Rus kadınlığının tanrıçası olmuş. Onegin ise züppe, avare, egoist, tatminsiz,  ‘byronic’(şeytani ve gotik) bir karakteri temsil etmiş. Gerek Tatyana gerek Onegin  sonraki yıllarda başka eserlerde de  kullanılmış Rus edebiyatına damgasını basmış. Puşkin eserinde tarihin bir replikasını yazmak istemiş. Kronolojik kesinliğe bağlılığı önemli. Şehir erkek, bencil, sinik ve pasif ki bu Onegin; ülke ise iffetli, ahlaklı ve samimi ki bu daTatyana.  Eserde kadının aile birliğine bağlılığı yüceltilirken erkeğin pişmanlığı öne çıkarılırken şehir ve ülke bağlamında çok daha geniş bir ufuk anlatılıyor. Oyunda eserin temelini oluşturan özelliklerin iyice anlaşıldığını düşünmüyorum. ‘Fikrin, kompozisyonun ve sahnelemenin’ yaratıcısı Rimas Tuminas bence eseri ‘dün-bugün’ ‘gerçek-düş’lerle anlatmaya çalışırken  metni(ve de karakterleri) parçalamış olayların akışını bozmuş.  Bunları da çok bilinen ‘oyunlarla(trük)’ yapmış. Metaforları düz ve basit. Mizansenler bazen  saçma olacak kadar anlamsız. Bence ‘yönetmencilik’ oynamış, seyircinin gözünü boyamayı seçmiş. Bence şiirin Türkçe tercümesinden bile yansıyan güzelliğine ulaşamayan bir sahneleme olmuş. Seyirci ilk perdesi çok durağan giden oyunun ikinci perdesinde kar yağışını görünce ilk ‘hiiii’sini çekti, yukarıdan inen yedi salıncağı da alkışladı. Oyun sonunda da alkışlar dakikalarca sürdü. Ben iki elimi birbirine değdirmeden çıktım oyundan.Ama seyircinin anlamadığını düşünerek de üzüldüm doğrusu. Hatta seyircinin aldatıldığını düşünüyorum zira bu oyun Türkiye'nin bugünkü gündemine ve ortamına uygun değil ve de oyunu seçip programa koyanlar açısından bir 'mastürbasyon' seviyesinde kalıyor. Tiyatro düzeyi olarak da eskimiş bir örnek.

Bu oyun İKSV’nin program yaparken yıllardır yaptığı yanlışı ortaya koyuyor. İKSV oyun seçmiyor önüne ne konursa alıyor. Belli bir İRADE yok. İKSV tiyatro festival programları belli bir felsefeyi yansıtmıyor zaten öyle bir amacı da yok. Yandaşları ile birlikte ortaya çıkan programları ‘cilalamakla’ meşguller. Siz, yandaşların alkışlarına bakmayın ben festivalin kan kaybettiğini düşünüyorum. Seyirciye kulak vermeyen ‘snob’laşmış; ellerinde şarap ve bira kadehleri ile kendini göstermeye gelenlerin çoğaldığı bir festival bu. Ülkesinden kopuk, kendi aralarında ‘eğlenen’ birbirinin sırtını sıvazlayanların oluşturduğu mutlu azınlığın vitrine çıktığı, ahbapların kollandığı projelerin seçildiği; mütevazı hayat yaşayan sanat severlerin kısıtlı gelirlerinden ayırdıkları paraları büyük bir fedakarlıkla harcayarak bilet aldıkları, bulanık, tozlu, çürümüş ve şişirilmiş dünyada yer almakla sınıf atladıklarını düşündükleri festival bu. Böylelikle o ilk sınıfı sırtlarında taşıyorlar ne yazık ki.

Tiyatro festival yönetiminin yanlarına danışmanlarını da alarak hemen bugün  gitmelerini istiyorum.

Melih Anık      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder