Futbol Milli Takım’ı Dünya şampiyonu Fransa’yı evire çevire
yendikten üç gün sonra İzlanda’ya yenildi. Bu üç gün içinde ne oldu?
Takım özel uçakla İzlanda’ya altı buçuk saatte ulaştı. Biz
Münich’ten aktarmalı gitmiştik ve bizim seyahatimiz daha uzun sürmüştü. Ama biz
sahaya çıkıp top oynamadık. Havaalanında Milli Takım’ın kötü karşılandığını ilk kez Emre Belözoğlu’dan
duyduk. Emre gümrükten ilk çıkanlardan biri. Ve içeride yaşananları dile getirdi. Emre kim?
Emre Türk futbol tarihinin sahada gördüğü en kavgacı futbolcularından biri.
Kendi savunmasına göre kazanmayı çok istiyor kaybetmeyi kabullenemiyor. Onun
hırçınlığı aşırı motivasyondan kaynaklı. Onunla ilgili bir fotoğrafı
saklamıştım. Galatasaray’da oynarken bir UEFA kupası maçında sahadan atılıyor.
Fatih Terim saha kenarına gelen oyuncusunu hakemin gözü önünde itip kakıyor
hatta tokatlıyor. Terim’in gösterisi hakemi etkilemeye yönelik. Hakeme mesaj
veriyor kendi oyuncusunu döverek. Yâni diyor ki ‘Haklısın hocam. Ben de atardım
bunu’ Galatasaray o maçı kazandı sanırım. Fatih Terim hakemlere çok mu saygılı?
Bence değil. Onlarca maçını sayarım örnek olarak. Fatih Terim Türk futbolunda en iyi ‘motivasyon
veren’ hoca olarak tanınıyor. Halk diliyle oyuncuya ‘gaz verme’nin ustası. Tribünlere
de oynamasını bilen en iyi adam. Hakemin üstüne baskı kurmasını en iyi o bilir.
Hatta maç çıkmaza girdiğinde kenardan beden dili ile sahaya müdahale ettiğini
benim gibi hatırlayan çok kişi vardır sanırım. Emre
Fatih Terim’in talebesi. Onun rahle-i tedrisinden geçmiş yâni. Şimdi bu Emre
Fenerbahçe’ye dönecek ve futbol direktörü olacakmış. Allah akıl fikir versin
diyeceğim ama futbolda akla ihtiyaç yok ki. Türkiye’de liyakat böyle bir bir şey. Ali Koç
böyle tipleri şirketine almaz Fenerbahçe’ye
alıyor. Neyse biz konumuza dönelim. Ardından Şenol Güneş basın toplantısında
değinmez gibi yaparak tam göbeğinden konuya girdi. “Biz İzlanda’yı nüfus olarak
küçük ama insani değerleri çok yüksek bir ülke olarak biliyorduk.” diyerek bir
topluma hakaret etti. Güneş’in ülkemizdeki ‘insani değerlere’ saygısını nasıl
gösterdiğini bilmiyorum ama İzlanda’ya ders veriyor. Sonra Dışişleri Bakanı
muhatabı bakanı aradı. Teessüflerini bildirdi. Spor Bakanı takıma destek olmak
için yanına birkaç gazeteci alarak özel uçakla İzlanda’ya gitti. Fotoğraflardan
gördüğüm kadarıyla tepsi tepsi baklava götürmüş. Bence bütün bu olanlar takımın
‘motivasyonun’ arttırmak için yapılan işler. Yâni ‘Vatan millet Sakarya’ edebiyatı.
İşe yaradı mı? Yaramadı. Takım bir puan bile alamadı. Şimdi ‘Onlar da Türkiye’ye
gelecek’ teraneleri yayılıyor. Ne yapacaksın? Esir mi alacaksın İzlandalı
sporcuları? Dikkat edin ‘sporcu’ diyorum futbolcu değil. Zira aramızdaki fark
burada. Bizimkiler ‘futbolcu’ onlar ‘sporcu’.
300 bin nüfuslu İzlandalı’nın bebekleri bile sporcu. Zira anne babalar
bebeleri sırtlarına bağlayıp o vahşi iklimde spor yapıyorlar. Spor bir hayat
felsefesi olmuş. Laf arasında o vahşi iklim öyle cazip ki. İnsanı büyülüyor. Pek çok filme set olmuş. Bize karşı oynayan sporcular da başka işler yapıyor. Kimi
üniversitede akademik kariyer yapıyor kimi mahallede esnaf. Kazandıkları para
da bizimkilerin aldığı yanında laf-ı güzaf kalır. İzlanda geçen seçimlerde bir
komedyeni seçti başbakan olarak. Ben adamın kitabını okudum. Kendiyle dalga geçen gırgır bir adam. Son
seçimde seçilen başbakan polisiye
edebiyat uzmanı olan bir kadın. Başbakanın eşcinsel olduğu biliniyor. İzlanda’da
açık yerlerde alkollü içki içmek yasak. Yâni bizdeki gibi Maçka Parkı’nda, deniz
kıyısında biranı açıp içemiyorsun ama İzlandalılar içki içmede de hiç fena
değil. Yeşili, sanatı ve domuzu seviyorlar ama ormanlarda mangal yapıp domuz
eti pişirmiyorlar. Düşününce İzlanda bizden kat be kat gelişmiş uygar bir ülke.
Ya vazgeçelim bu ‘gazlı hareket’lerden. Artık bağırsak gazı
olmaya başladı çıkan gaz.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder