11 Ekim 2016 Salı

Zihne Yapılan Ağda, İçerde Dizisinin Düşündürdükleri

Dün akşam İçerde isimli tv dizisine baktım. Bölümün olması gereken uzunlukta bir özet verildi. İnsanlar neden "yeni bölüm" adı altında verilen bölümü seyretmek için üç saat verirler anlamam. Diziyi illaki izlemek istiyorsan özetini takip et.

Dizinin yapımcısı bu işin ehli. Belli ki seyircisini iyi tanıyor. Bölümü nerede keseceğini, hangi sahneyi ağda gibi çekip uzatacağını biliyor. Evet bizim tv dizileri bana ağdayı hatırlatıyor. Vıcık vıcık yapış yapış, çek çek uzat elinde şekillendir, yapıştır çek. İzleyicinin zihnine ağda yapıyorlar bence.

Dizinin konusu dışarıdan apartma imiş. Polis mafya hikâyesi. Mafyayı çökertmeye azimli polis mafyanın içine köstebek yerleştiriyor. Köstebek mafya liderinin güvenini kazanıyor. Nasıl? Onun sevdiklerini kurtarmış. Ben o bölümde yoktum. Son bölümde anladım. Dizilerde bir şeyi kaçırmak diye bir şey yok. İnsanların zihnine sokmak için tekrar ederler nasılsa. Zira dizi yapımcıları izleyenlerin kıt akıllı olduğuna inanmış. Geçen bölüm mafya liderinin kamera kayıtlarını izleyip içindeki köstebeği bulma heyecanı yaratarak bitmiş. Biraz film izlemiş birinin bunun olmayacağını anlamak için bir hafta beklemesine ihtiyacı yok. Öyle de oldu. Tam gerçek ortaya çıkacak orada kayıt bozuldu. Dedim ya dizi yapımcısı takipçilerinin kıt akıllı olduğuna inanmış.  Mafya lideri "iyi" bir insan aynı zamanda. Bir kızı evlat edinmiş bir erkek çocuğa da babalık etmiş. İkisini de okutmuş. Kız avukat olmuş erkek polis. Mafya lideri akıllı başına bir şey gelirse kimden yardım alacağını da biliyor. Bu toplumsal bir mesaj mıdır? Eğer mesajsa nasıl bir ülke burası?  İyi de avukat ve polis ona nasıl "baba" diyor anlaşılır gibi değil.  Ama mafyanın içinde köstebek karşılığı polisin içinde de köstebek var. Polis mafya ödeşmişler. Bu iki köstebek kardeşmiş iyi mi! Birbirlerine kötülük yapamıyorlar kan çekiyor.  Bir çocuk fotoğrafı ve bir cümle yazılı yırtık kağıt parçası elden ele dolaşıyor. Bu kardeşlerin buluşmasına neden olacak herhalde.  İki kardeşin babaları da kötü yola düşmüşmüş meğerse . Oğulları  da armut. Ağacın dibine düşmüşler. Mafya lideri ikinci şans vermeyecek gibi duran sert ve affetmez bir adam. Aman inanmayın seyirci unutur nasılsa. Lider doğudan bir yerden gelmiş şiveli konuşuyor. Mafya da onlardan çıkar değil mi? Kebapçı aynı zamanda. Çok da halk. Çıktığı mahalledeki sünnet düğününü unutmuyor onlardan kopmamış. Halkına yardım ediyor. "Robinhud" musun mübarek? Acımasız ama yüreği de yufka nasıl oluyorsa. Sanki halkına yardım etmek için mafya olmuş. Düzen onu zorlamış(mı?). Haksızlıklar karşısında sertleşmiş(mi?). Of of. 

Her sahne bir yabancı filmden apartma yada onun taklidi.  Bence senaristler çok film izleyip çok roman okuyor ve beğendikleri sahneleri bir yere kaydediyorlar. O sahneyi dizinin bir bölümünde "action" niyetine kullanıyorlar. Ben bir dizide Shakespeare'in bir oyunundan bir sahne izlediğimi hatırlıyorum. O durumda yâni. Uysa da uymasa da.

Seyrettiğim bölümde gelecek bir misafirden bahsedilmeye başlandı. Kim olduğu merak konusu. ınınının... Bu şu demek dizi nefes darlığı içinde. Yeni bir karakter yeni bir kaç bölüm daha demek. Böyle böyle 13.bölüm bulunacak. Sonrası Allah Kerim. Diziler haftalık kararlarla yürüyor. Ratinglere bakılacak. Dizinin reklâm geliri hesaplanacak. Sonra "uzatmadan bitirdik alnımızın akıyla" denilecek yada ağda ısıtılacak yeniden.     

Bu tür dizilere bakınca nasıl bir ülke burası demeden geçemiyorum. Hadi dizi çocukça ama anlatılanlar vahim. Mafya lüks içinde yaşıyor. Sokaklarda çatışmalar infazlar. Ön planda ise iyilik maskeleri.  Diyebilirsiniz ki sen bu ülkede yaşamıyor musun? Evet yaşıyorum da her şey bundan mı ibaret? Her kanalda benzer konular. Aile içinde ahlâksızlık çizme boyunu geçmiş. Herkes birbirine "asılıyor", birbirini kandırıyor. Komedi diye yapılanlar bile sosyal açıdan rezaletin görüntüsü. Durum trajik bence.

Tutulan dizilerin oyuncuları içinde çok iyi tiyatrocular var. Tiyatroda oynamayacakları konuların içinde oluyorlar.  Onları anlıyorum. Para kazanmak lâzım. Onlar da beni anlasın lütfen. Zira onlar vitrinde kullanılıyorlar. Eminim ki istemedikleri bir dünyanın ekran yüzü, istemedikleri mesajların parçası oluyorlar. Bu taşınabilecek bir sorumluluk mudur? Hem o iyi oyuncular yüzünden yaşıyor bu dizi sektörü. 

Diyecekler ki "diziler toplumu yansıtıyor". "Bunlar var" diyecekler yâni. İyi de toplumda başka şeyler de var. Onları da yansıtsanıza. İyi tiyatrocular sahnenize geri dönün. Sizin de çocuklarınız var. 


Melih Anık 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder