Kadıköy Belediyesi on
üç yıldır Parkta Tiyatro Festivali düzenliyor. Bu yıl(2016) ondördüncü festival
düzenlendi. Her yıl festival programı
ile ilgili dedikodular yapılır. Süre ve kaynaklar kısıtlı olduğu için doğal
olarak seçme yapılması gerekmektedir. Festivale katılanların sayısından daha
çok sayıda topluluk festival dışında kalır. Festival programında yer kapanlar
memnun susar katılamayanlar da konuşur. Geçmiş
yıllarda Kadıköy Belediyesi ile temas etmiş konuyu anlamaya çalışmıştım. O
yıllarda topluluk başına altı bin TL ödeniyordu. Şimdi ne kadardır bilmiyorum ama tiyatrocular
için akmasa da damlar bu maddi tutarın bir çekiciliği olsa gerek.
Festival programı geçen hafta açıklandı. Programa baktım bu
yazıyı yazıyorum.
Ben böyle meseleler karşısında "ben olsam ne
yapardım" diye düşünürüm. Gene öyle yapacağım.
Kadıköy belediyesi örneğinden yola çıkarak aslında sorunu
tüm belediyeler geneline yaymak mümkün. Duyduklarımdan
yola çıkarak vardığım sonuç şudur ki bu konuda sağ sol tutucu, muhafazakâr,
ilerici falan farketmiyor. Oyun hep
aynı. Belediyenin siyasi yapısına göre
ortaya çıkmış aracılar var. Yoksa bile ihtiyaç kurumu doğuruyor(!) Onlar işi
pişiriyor. Belediyeye topluluğu kabul ettiriyor sakalını da alıyor. Tiyatro
kazanmıyor ama aracı kazanıyor. Diyelim ki işin içinde sakal yok o zaman da
kaynak aktarımı söz konusu. Belediyeler yandaşlarına yardım ediyor. Belediyeler
tiyatroyu çok seviyor(!). Etkinliklerine bakın çocuk oyunları göreceksiniz.
Belediyeler bu konuda çok tiyatrosever(!). Ortada ipe sapa gelmez yığınlarca çocuk
tiyatrosu yaptığı iddiasında olan topluluk var. Bence iş ticarete dönmüş. Öte yandan drama kursları, atölyeler gırla.. Tiyatroya bu kadar meraklı (!) bir toplumda
tiyatro kalkınır, uçar ama uçamıyor. İBB Kültür İşleri Dairesi mesela
konservatuvar kurma hazırlıkları yapıyor. Belediyeye mi kaldı tiyatro konservatuvarı
açmak? Eskiden çok eskiden sahipsiz kalmasın diye belediye sahiplenmiş. Ama
Türkiye kurumları oluşturulmuş bir ülke artık. O kurumların iyi çalıştırılması
yerine herkes kendine göre düzen kurmaya kalkarsa bunun sonu ne olur? (Tiyatro
sevgisinin çokluğu da gözlerimi yaşartıyor. Tiyatro konservatuvarı açmaya hazırlanan bir kurum elindeki 100
yıllık kuruma sahip çıkamıyor. 100 yıllık kurum sırat köprüsünde!) Mevcut konservatuvarlardaki eğitimi
beğenmiyorlar. Kendi konservatuvarında kendi dilediği eğitimi verecek.
"Kendi dilediği eğitim" ne? Belediyeyi şu anda bir siyasi görüş
yönetiyor olabilir ama belediye gelirleri içinde herkesin payı var. Salt yandaşlar değil tüm seçmenler belediyeleri yönetenlere şehri emanet etmediler mi? Herkes
yüzde elli oy alınca şehrin sahibi oluveriyor. (Öte yandan 100 yıllık kurum da
sözüm ona bir ruhu yaşatmak amacıyla oyuncu kursu açıyor! Saçmalayan
saçmalayana!) Bu sakat anlayışlar örneğin bir festivale
topluluk seçerken de ortaya çıkıyor. Belediyeler tiyatro sanatının stratejik
kararlarının verildiği makamlar olmamalı, olamaz da. Belediyeler oyun seçerken
tiyatroya yardım etmeyi değil millete hizmet etmeyi düşünmeli. Kadıköy Belediyesi bunu aklında tutmalı.
Festivali düzenlemesi iyi ama oyun seçimi şaibeli. Bence geçen sezonun en çok
sahnelenmiş oyunlarını seçmeli. Bu şekilde işi de kolaylaşır dedikoduları da
keser. Parkta Tiyatro Festivali 'en çok seyredilenlerin' meydanı olur. Böyle düşündüğümde
bu yıl ki festival programı dışında kalan oyunlar ve de yukarıda bahsettiğim kritere uymayan oyunlar görüyorum. Yapılması
gereken bu mudur? Bence değil.
Bu yazı içinde bir konuya da dokunayım. Kadıköy Belediyesi oyun yarışması açmış. Dereceye
giren oyunlar kitap hâlinde basılacakmış. Jüri uygun kişilerden oluşturulmuş
ama Belediye'nin amacı ne anlamış değilim. Görevi midir emin de değilim.
Yıllardır alanında tek olan ve türlü fedakârlıklarla bu işi sürdüren bir
yayınevi var, Mitos Boyut. Belediye iş yapmak istiyorsa ona destek olsun. Ama Kadıköy
Belediyesi, İBB Kültür İşleri
Dairesi'nin yaptığı gibi en iyisini biz yaparız anlayışı ile oyun yarışması
yapmayı da kitap basmayı da kendi görevi
sayıyor. Dostlar alış verişte görsün. Bu işi ne kadar götürürler belli değil. Hatırlayın
Şişli Belediyesi de Muhsin Ertuğrul Ödülü tesis etmişti. Ne oldu?
Öte yandan Kadıköy
Belediyesi kendine ait sahneleri Devlet Tiyatrosu'na açtı. Üstüne üstlük özel
tiyatrolardan kiralama bedelini de arttırdı. Bu özel tiyatrolara darbe oldu. Ey
Kadıköy Belediyesi! Tiyatroyu sevdiğinden şüphedeyim ama diyelim ki seviyorsun
ama işi bilmiyorsun hiç değilse bir bilene danış. Senin görevin seçim
bölgendeki -sana oy versin vermesin- tüm
yurttaşlara tiyatro götürmek, tiyatro sanatına yön vermek, tiyatro yoluyla
halkı bilinçlendirmek değil. Zaten yapamazsın da..
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder