Başlığa bakan bunun bir tiyatro yazısı olduğunu kat'iyen
çıkaramaz. (Bir de 'Emirin demiri kesmesi var'.) Ama bu ‘dört benzemez’i tiyatro literatürü içine sokan ben değilim,
tiyatrocular. Hem de tiyatro camiasının iyi tanıdığı, benim de yaptıkları
üzerine düşündüğüm, yazdığım tiyatro insanları..
Açıklamanın altında imzası olanlar demiş ki “Yani?(Keşke ‘yâni’ deselerdi) Nasıl ki Afife Jale’nin sahneye çıkmayı
sürdüremeyişi, ardından cumhuriyet döneminde Bedia Muvahhit’in sahneye çıkışı,
Muhsin Ertuğrul ve yol arkadaşlarının bu ülkenin sanat ve toplumuna kattıkları,
dönemin iktidarını tanımlamak için doğru bir vitrinse, bugün de koşul aynıdır.”
Yâni demek istemişler ki tiyatronun
başına gelenlere bakarak iktidarları(ve onların tiyatroya bakışlarını) anlamak
mümkündür. Bu nedenle tiyatro iktidarların ne olduğunu ‘gösterir’diyesilermiş. Açıklamada ‘Biz de tiyatroları kapattırmamaya
çalışarak bugünün mucizesini yaratacağız.’ Yâni ‘bugün tiyatrolar kapattırılmak
isteniyor’ ‘Vitrin’e yansıyan bu! (Kapattırmak
isteyen kim? Siz nerede çalışıyorsunuz?) Açıklamada “İktidar sözcüğünü genel geçer algı içinde
değerlendirip salt günümüz iktidarı ile eşleştirmek, ne yazık ki toplumda
gittikçe ayyuka çıkan kutuplaşma ve öfkenin, içeriği doldurulmamış yüzeysel
spekülasyon ve eleştirilerin yarattığı bir neticedir” denmiş. Bugün
ödenekli kurumu yöneticileri tarafından yapılmış bu uzun cümle ‘tiyatronun
içinde bulunduğu atmosferi ‘göstermiyor’
mu? Samimiyetle söylemeliyim ki ben okuduğumda aklıma bugünün iktidarı gelmedi. Tiyatronun iktidarların 'vitrini' olması ifadesine takıldım. Bunun önüne ne gelirse gelsin bana yanlış geldi, geliyor.
Kurumun GSY, Abbas Güçlü’nün Genç Bakış programına çıkmış.
Abbas Güçlü o gece GSY’nin söylediklerini aktarmış. GSY o gece ‘Bana göre tiyatro ya da sanatın herhangi bir
dalı her iktidarın vitrinidir. Hiçbir iktidar bu vitrini karartmak istemez ve
parlatılmasından yanadır.’ demiş. GSY,
röportajdan önce de ‘vitrin’
meselesini açmış meğerse (Ben seyretmemiştim), Genç Bakış programında tam ‘vitrinlik’ bir ifade var: “iktidar ‘vitrin’i parlatmaktan yanadır” Bunu nasıl yapacak? Kiminle yapacak?
Şimdi Genç Bakış’taki ifade ile son yapılan açıklamayı yan
yana koyun ve okuyun. Aynı şey mi söylenmiş? Genç Bakış’ta ‘vitrin’ ‘tiyatro iktidarın kendini parlattığı yerdir’
anlamında kullanılmışken son açıklamada ‘tiyatro
iktidarların ne yaptığını gösterir’ anlamında kullanılmış. Yâni kamuoyu ‘inci’yi
doğru anlamış, açıklama ‘çevir kazı yanmasın’ olmuş.
GSY, Genç Bakış’ta, “Tiyatronun
son 10-15 yıldır gerilemeye gittiğini görüyordum ve de bunu iktidarlara
bağlamıyordum. Tiyatro yönetilemez durumdaydı. Ben bu göreve gelmeseydim belki
de bu tiyatro bu kadar canlanmayacaktı.” demiş, tiyatrodaki(İBBŞT) gerilemeyi de iktidarlara
bağlamamış. İBBŞT’nın sorunlarını iç kusurlara yüklemiş. Buna da ‘bu ne perhiz
bu ne lahana turşusu’ demek gerekiyor. İktidar etkisini vurgula ama kurumun
yönetilememesini ‘iç mesele’ye bağla ve ‘iç
mesele’ ile çözmekten bahset.
Açıklamanın bence en
çarpıcı ifadesi şu: “Evet, tiyatro bir ülkenin vitrinidir. Ve o
dönemki mevcut iktidar da bu vitrini yok sayamaz.” Bu da yapılan yanlıştan
dönme çabalarını gösteriyor. ‘Tiyatro
iktidarın vitrinidir’den ‘Tiyatro
ülkenin vitrinidir’e. Açıklama yapanların kendini tekzibi de böyle olur.
Açıklamayı yapanlar her şeyi son günlerin modası ‘algı
yönetimi’ ile açıklamaya çalışmış. Sanki ortada hiçbir şey yok, onlar hiçbir şey
dememiş toplumdaki bazı kişiler uyduruyor
gibi bir hava yaratılmak istemişler. Aslına bakarsanız bu beni daha çok üzüyor. Bir
anlatma sanatı olan tiyatroda asıl iş anlatana düşüyor. ‘Ben yaptım siz anlamadınız ya da yanlış anladınız’ demek bir
tiyatrocunun en yapmaması gereken şey. Ben tiyatrocuların neyi nasıl söylemesi
gerektiğini düşünür(d)üm. Onların işi gücü, ‘kelimeler,
kelimeler kelimeler’.. Ama ‘vitrin’ (vitrini olmak) kelimesinin anlamı
üzerinde atılan bu ‘taklaların’
ülkemizin 100 yıllık kurumu için talihsiz olduğunu görerek üzülüyorum.
Melih Anık
Not:
Açıklamanın ikinci maddesinin başlığı “Eğer ben burada oyuncumu doğru yere kanalize
edersem, sanat üretimine kanalize edersem benim oyuncum kötü twitler atmaz.
Yanlış yapmaz.”
Buna söylenecek şey
şudur: Kurumları ‘çocuğunuzu sever gibi’ “babacan
ve iyi niyetli bir yerden edilmiş cümleler”le sevebilirsiniz ama çocuklarınızı yönetir gibi yönetemezsiniz. 100
yıllık bir kurumu yönetebilmek çok profesyonel bir iştir. Başında öyle
profesyoneller olmalıdır ki kendi yanlışlarının farkında olsunlar ve gitmeleri
gereken zamanı onlara hatırlatmaya gerek olmasın. İnşallah bir gün olur.
İlgi:
Tiyatro Dünyası’nda Yayımlanan Açıklama:
Tiyatro Dünyası’ndaki haber:
Abbas Güçlü’nün yazısı
Oturma İBBŞT koltuğunda çünkü çok hamsın, koltuktan düşersen Hanya'yı Konya'yı anlarsın! Bulunmaz
YanıtlaSil